Şato Biryan Yiyek
Ezgi 38 yaşında İstanbul'da özel bir klinikte çalışan çocuk psikoloji uzmanı. Zayıf, uzun boylu, kısa sarı saçları ve kendine has bir giyim tarzıyla oldukça elit ve gösterişli bir hatun. Hayatına sevgili adı altında girmeye çalışan erkeklere uzun yıllardır kayıtsız kalmayı tercih eden, biri girsin diye de uğraş vermeyen, kalbi yosun tutmuş bir kaya. Kayanın yosuna, demirin pasa karşı, kimi insanın çikolataya, kiminin koca göğüslere zaafı vardır. Ezgi'nin zaafı da zeki erkeklere asla hayır diyemeyip kayıtsız kalamamasıydı.
Yine her zamanki bir mesai gününün sonuna gelmiş klinikten çıkarken, elinde çiçeklerle Cengiz geldi. Bu adama karşı neden bu kadar önyargılı davranıp reddettiğini anlayabilmiş değildi. Pek çok kadının etkilenip âşık olabileceği kadar yakışıklı olmasına kariyer sahibi olması da eklenince, ıskaladığı bir şey olduğunu düşünmeden edemedi. Cengiz 45 yaşlarında, iyi giyimli, kültürlü ve kibar bir adamdı. Medikal bir firmada satın alma müdürüydü. Elinde çiçeklerle karşısında duran Cengiz'in gülümseyen yüzüne baktı. Cengiz'in sinsi gülüşünü eline bir sünger alıp silmek isteğine engel olamadığını fark etti, içinden kendini azarlayarak saplantılı olma diye yineleyip duruyordu. Cengiz tam ağzını açacakken lafı ağzına sokarcasına,
'Akşam bir resim sergisine gideceğim, gelmek ister misin? Yalnız konusu pek ilgini çekmeyebilir' dedi. Cengiz'in bu tarz sergileri sevmediğini daha önceki sohbetlerinden anımsadı. Cengiz her zamanki centilmen havasıyla,
'Evet, sevmiyorum bunu bildiğin halde seni mutlu eden tercihlerine beni dâhil edecek kadar önemseniyorsam, bu benimde mutluluk duyarak kabul edeceğim bir tekliftir elbette.'
Verdiği bu samimi ve zeki cevap karşısında etkilenmişti. Yüz hatlarının yumuşadığını hissederken kalbi de buzlarından çözülmeye başlamıştı. Daha önce önyargılı davranarak yemeği reddettiği şatobiryan yedikten sonra 'Hımmm çok güzelmiş bu' gibi bir duygu yaşıyordu. Cengiz'in uzattığı çiçekleri alırken gülümseyerek,
'Çıkışta şatobiryan yemeğe gidelim mi' dedi. Eline sünger alıp silmeyi düşündüğü sinsi gülüşü şimdi ona bir bebeğin ki kadar doğal ve samimi geliyordu.
aşk mı ki bu? :) sevdim bu samimiyeti...