Şengül Abla
Her mahallenin bir "Fahriye "Abla"sı mutlaka vardır.Ahmet
Muhip Dıranas'ın o meşhur şiirini duymayanımız yoktur:
"Eviniz kutu gibi bir küçücük evdi,
Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi;
Güneşin batmasına yakın saatlerde
Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.
Yaz, kış yeşil bir saksı ıtır pencerede;
Bahçende akasyalar açardı baharla.
Ne şirin komşumuzdun sen, Fahriye abla!"
"Kınamayınız, kınadığınız şey başınıza gelmedikçe ölmezsiniz."der hadisi şerif,bu yüzden kimseyi kınamamaya özen gösteriyorum.Düşmez kalkmaz bir Allah,bakarsın söylediklerimizin zıttını yaparak imtihan oluruz.Fakir,para peşinde koşar,zenginse huzurun;fakir parayı bularak huzura kavuşacağına inanır zengin ise huzurunu bozan tek şeyin para olduğunu söyler. Oysa ikisinin de ortak noktaları,hayatta kalmalarıdır.Birisi "para" diye diye can verecektir diğeri "huzur."
Şengül Abla'nın Fahriye Abla gibi ne kesik saçları vardı ne buğdaysı teni ne kısa etekleri ne açık saçık şarkılar söylerdi ne bilekleri altın bileziklerle doluydu ne de çapkın komşumuzdu;tesettürlü,kültürlü, temiz kalpli ve iyilik meleğiydi.
Fahriye Abla Erzincanlıya varınca mutlu oldu mu,olmadı mı bilmiyorum ama Şengül Abla Manavgatlıya varınca mutlu olamamış ve duyduğuma göre geçenlerde otuz yıllık eşinden boşanmış artık mahallemize de gelmiyor.
"Hatırada kalan şey değişmez zamanla,
Ne vefalı komşumuzdun sen,Şengül abla!"