Seninle Paylaştığım Dünyada Hep Yalnızdım
Sürekli tabutumu taşıyorum ön kollarından birini tutarak. Galiba bu sol kol oluyor ve hiç kimseye
kaptırmıyorum. Sahiplenme duygusundandır diye düşünüyorum.
Kalabalık bir gurup üzerime saldırmadan önce cilalanmış kocaman kutsal bir yerin gül oymalı kahverengi
kapısını tekmeyle açarlarken onlara çok kızıyor ve, " Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Yazık değil mi?
Allah'ın elçisinin kutsal kapısına nasıl davranıyorsunuz?" diye kızıyorum ve tepkimi kabadayıca orta yere şapşalca koyuyorum. Üstüme geliyorlar. Hepsinin yüzleri tüylü tüylü tarantulalara benziyorlar. Kulaklarında antenleri var titretip duruyorlar. O ara elinde bastonu ak sakallı bir dedecik ortaya
çıkıyor. Yeşilimsi gözlerinin derinliğinde Allah yazısını okuyorum. " Sizler! Siz köpek sosyları dağılın
çocuğumun çevresinden!" diyor ve dönüp bana gülümsüyor. Tarantulalar çil yavrusu gibi dağılıp
gidiyorlar. Sonra da bana dönüp, " Evlat hadi birlikte tamir edelim kapıyı..." diyor sevecenlikle.
Tabutumu vallahi çok seviyorum. Üstelik kendi el işim. Boyu boyuma rengi rengime uygun. Bu dünyadan çok sıkıldığım zamanlarda,zaten sıkılmadığım an hemen hemen yoktur gibi, tabutumun
kapağını açıyor içine uzanıyorum. Kapağını kapattıktan sonra dünyalar benim oluyor. Bu öylesine
bir dünya ki hiç kimseyle paylaşılmıyor. Akıl iyileştiricim burada lafa giriyor, " Benimlede mi paylaşılmıyor
o dünya?". "Sizinlede...özellikle sizinle!" " Ama neden?". "Boş verin diyorum. Canım bu gün kızmak
istemiyor. Küfür de etmeyeceğim. Tam aksine sizi sevmeye çalışacağım. Belki sizi günün birinde
anlar, bana neden bu kadar taktığınızı öğrenebilirim.".
Akıl iyileştiricim çok romantik. Bu tarafanı çözdüm. Her ne kadar aşığım ulan sana geri zekalı demesede..
kaptırmıyorum. Sahiplenme duygusundandır diye düşünüyorum.
Kalabalık bir gurup üzerime saldırmadan önce cilalanmış kocaman kutsal bir yerin gül oymalı kahverengi
kapısını tekmeyle açarlarken onlara çok kızıyor ve, " Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz? Yazık değil mi?
Allah'ın elçisinin kutsal kapısına nasıl davranıyorsunuz?" diye kızıyorum ve tepkimi kabadayıca orta yere şapşalca koyuyorum. Üstüme geliyorlar. Hepsinin yüzleri tüylü tüylü tarantulalara benziyorlar. Kulaklarında antenleri var titretip duruyorlar. O ara elinde bastonu ak sakallı bir dedecik ortaya
çıkıyor. Yeşilimsi gözlerinin derinliğinde Allah yazısını okuyorum. " Sizler! Siz köpek sosyları dağılın
çocuğumun çevresinden!" diyor ve dönüp bana gülümsüyor. Tarantulalar çil yavrusu gibi dağılıp
gidiyorlar. Sonra da bana dönüp, " Evlat hadi birlikte tamir edelim kapıyı..." diyor sevecenlikle.
Tabutumu vallahi çok seviyorum. Üstelik kendi el işim. Boyu boyuma rengi rengime uygun. Bu dünyadan çok sıkıldığım zamanlarda,zaten sıkılmadığım an hemen hemen yoktur gibi, tabutumun
kapağını açıyor içine uzanıyorum. Kapağını kapattıktan sonra dünyalar benim oluyor. Bu öylesine
bir dünya ki hiç kimseyle paylaşılmıyor. Akıl iyileştiricim burada lafa giriyor, " Benimlede mi paylaşılmıyor
o dünya?". "Sizinlede...özellikle sizinle!" " Ama neden?". "Boş verin diyorum. Canım bu gün kızmak
istemiyor. Küfür de etmeyeceğim. Tam aksine sizi sevmeye çalışacağım. Belki sizi günün birinde
anlar, bana neden bu kadar taktığınızı öğrenebilirim.".
Akıl iyileştiricim çok romantik. Bu tarafanı çözdüm. Her ne kadar aşığım ulan sana geri zekalı demesede..