Sevgi gurur ve para
Sen benim akrabamdın, yakınımdın, canımdın ben henüz ilkokul üçte iken seninle yollarımız kesişti yazları okulun tatil olmasını iple çekerdim. Seninle üç ay birlikte olabilmek için bir yıla değil bin yıla razıydım. Hala hatırlıyorum köyde akşamları o çatısız toprak damda yıldızlara bakarak uyuduğumuz geceleri, sabahları yayıktan yeni çıkmış tereyağını dut pekmezinin üzerine koyarak ıslatılmış yufkayla beraber kahvaltı ettiğimiz günleri. Her gün öğleyin saat 12 de köyün yakınından geçen kara treni, ondan çıkan siyah dumanı ve hüüü hü hü hüüüüüü diye öttürdüğü düdük sesini.
Öğlenden sonraları senin yanında ırmakta balık avlamaya gitmek için saatin üç olmasını beklediğimi. Şimdi ancak Amerikan filmlerinde Kızılderililerin balık avladığı gibi meseslerle balık avladığımızı, akşamları gazyağı çırasının ışığında gündüz ayağımıza batan küçük pıtırak dikenlerini çıkarmak için yorgan iğnelerini kullandığımız zamanları mutluluk ve sevgi dolu anları geçen o güzel günleri hiç unutmadım, unutamadım. Hep hatırlarım keşke o mutlu günlere geri dönebilsek.
Aradan yıllar geçti sen mühendis oldun, evlendin Mevla da yürü ya kulum dedi çok şeye sahip oldun. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Büyü bozuldu bizler seni canımız olduğun için sevdik. Yüzlerce kilometre yoldan sadece seni görmeye geldik. Ama sen bunu anlamadın. Bizi para için yanına gelen asalaklardan sandın ama aldandın. Her tarafı sevgi ile dolu olan kalplerimizi görmedin. Kıymet vermedin. Paranın büyüsüne kapıldın ne oldum delisi oldun. Parayla çok şey satın aldın. Sevginin de satın alınacağını sandın bunda da aldandın.
İşte yollarımız burada ayrıldı para için akrabalığı unuttuk kan bağını unuttuk en önemlisi biri birimizi sevmeyi unuttuk. Aradan yıllar geçti bak bizlerde büyüdük okuduk iş güç sahibi olduk çoluk çocuğa karıştık bizim de artık evimiz arabamız ve paramız var. Ama gönlümüzde bir de yaramız var.
Neden böyle olduk bize ne oldu döğüşmedik şövüşmedik ama bizi bağlayan o sevgi bağını parçaladık, kopardık. Şimdi yaban ağaçları gibi her birimiz bir yerdeyiz kimsesiz ve yapayalnız. Kalplerimiz kırık gönüllerimiz buruk. Mutlulukları paylaşıp çoğaltmıyoruz. Acıları paylaşıp azaltmıyoruz. Tam 25 yıldır görüşmüyoruz, konuşmuyoruz İçimizdeki gururun, ihtirasın cehaletin bedelini ödüyoruz. Dedem öldü, ninem öldü, babam öldü, anam öldü artık sıra bize geldi. Bizde öleceğiz ama ben ölürken inan ki senin ve senin gibiler kadar mutsuz olmayacağım.
Ben çocuklarıma, yeğenlerime, öğrencilerime ve çevremdeki yetişen gençlere paranın amaç değil araç olduğunu öğrettim. Yaşamın temel amacının sağlık ve mutluluk olduğunu öğrettim. Şefkati, merhameti, insanlığı ve dünyadaki bütün güzellikleri görmeyi sevmeyi ve sevilmeyi öğrettim. Ben onlara yaşamla dünyayla barışmayı öğrettim. Ya siz! Siz bize mutluluk yerine mutsuzluğu, Sevgi yerine kin ve nefreti barış yerine de biri birimizle savaşmayı, didişmeyi öğrettiniz.
Acıyorum size ve paraya tapanlara, acıyorum insanlığı satanlara, acıyorum sevgiyi yıpratanlara, acıyorum şefkat ve merhameti olmayanlara, Acıyorum etrafına kinle, nefretle bakanlara, acıyorum kendiyle, dünyayla savaşanlara. Yazıklar olsun sevgiye barışa karşı koyanlara
Yazıklar olsun insan gibi sevmeyenlere ve sevilmeyenlere
Bu öykü o sevgiyi bilmeyen akrabam büyüğüm için yazılmıştır.
13.03.2008.