Sevgisiz Bir Yaşam Çölde Susuz Kalmak Gibidir

Yolculukların yaya olarak yâda binitlerle yapıldığı dönemlerde bir adam yaya olarak menziline doğru yolculuk yaparken yolu üzerinde bir mezarlığa rast gelir İnancı gereği Adet olduğu üzere mezarlıkta ölülerin ruhlarına bir Fatiha okumak ister. Kıbleye döner ellerini açar başlar Fatiha okumaya bu arada gözü bir mezar taşındaki yazıya ilişir Mezar taşında Mehmet oğlu Arif Doğumu 1810 Ölümü 1870 Yaşadığı yıl 2 yazılıymış. Yanlış yazmışlar bu adamın yaşadığı yılı adam 60 yıl yaşamış diye düşünmüş diğer mezar taşlarına bakmış onlarda aynı hata mevcutmuş.
Hepsinde aynı yanlışlığı görmüş bu köydekiler hesap kitap bilmiyor herhalde diye düşünmüş yoluna tekrar revan olmuş biraz sonrada bir köye gelmiş doğruca köy odasına gitmiş ( Eski zamanlarda zamanlar da köylerimizde köy odaları olurdu genel olarak köyün zenginlerine ait olurdu köy odaları. Köylerine gelen geçen yolcuları misafir etmek için ve de akşamları sohbet etmek için köylülerin toplandıkları yerlerdi o zaman diliminde insana bağımlılık yapan teknolojiler olmadığı için köylüler bu odalarda işleri olmadığı zamanlarda genellikle kış günlerinde ve de akşamları toplanırlar kimi zaman okuma yazma bilen birinin okuduğu tarihi cenk hikâyelerini dinlerler kimi zamanda büyüklerin geçmişin hatıralarından anlatılarını dinlerler kimi zamanda geleneksel oyunlar oynarlardı) Misafir olduğu bu odada köylülerde gelip Akşam yemeği yenip ibadet yapıldıktan sonra sohbete başlayınca Yolcu demiş ki arkadaşlar Siz hesap kitap bilmez misiniz demiş. Köylüler neden öğle düşündün deyince mezar taşlarına hep mevtaların yaşadıkları ömrü yanlış yazmışsınız demiş. Bunun üzerine oradaki oturan cemaatin (odada oturanların) Yaşça büyük olanı söz alıp yolcuya şu anlamlı ve düşündürücü izahatı yapmış,
Evladım demiş insan yaşarken çok uzun süreli bir ömür sürebilir ama bu uzun ömrünün içerisinde sağlıklı, huzurlu, mutlu dertsiz tasasız kavgasız geçim sıkıntısı çekmeden çocuklarımı nasıl geçindireceğim evimin ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağım diye düşünmeden haksızlığa, adaletsizliğe maruz kalmadan komşusunun yaşamına saygısızlık yapmadan kalp kırmadan, can almadan mesut ve bahtiyar şekilde insanca ve insana yakışır şekilde ne kadar zaman dilimi yaşadı ise biz bu insanca yaşamışlığını baz alıyoruz yaşadı olarak sürdüğü ömür insanca ve insana yaraşır değilse o nu yaşadı saymıyoruz diye izah etmiş mezar taşlarına neden öğle yazdıklarını.
Bu izahatın üzerine yolcu demiş ki eğer ben bu köyden ayrılmadan ölürsem benim mezar taşıma da yazınki Kamil Oğlu Cahil Doğdu Yaşamadan Öldü garip diye yazın demiş.
Yolcu misafir olduğu köyde ölmüş mü kalmış mı bilinmez ama Yolcunun söyledikleri Tıpkı içerisinde yaşadığımız zaman dilimin de ömür sürenleri anlatıyor sanki. Atalarımızda demiş ki Anlayana Sivrisinek saz Anlamayana davul zurna az. Köylülerin mezar taşına yazdıklarından ve yolcunun sözlerinden kim ne sonuç çıkarır bilemem ama bildiğim bir şey var yaşamak çok güzel ömürse kısa yaşamın bilincine erip insana yaraşır şekilde yaşamın hazzına ermek gerek. Bunun içinde insanın önce kendisini sevmesi lazım kendisini sevmeyen başkasını sevemez sevgisiz bir yaşamda çölde susuz kalmakla eş değerdir.

01 Şubat 2016 3-4 dakika 17 öyküsü var.
Yorumlar