Seyhan ' ın Aşk Utkusu
Ben X'in en yakın dostu arkadaşı olmaktan her zaman mutlu oldum. X'i tanımak her kula nasip olmaz, olmadığı gibi kendisinin dostluğunu kazanmak isteyen her kim olursa olsun bayağı mesafe almak zorunda kalmalıdır. Bu zorunda kalmalar düz yolda yürümeye, koşmaya yetmediği gibi, handiyse kendisinin ruhuyla yıldırımlar altında hatta yıldırımlar çarpsa bile bırakın teğet geçmesini göğüs göğüse yapışmanız gerekir. Şurası bir gerçektir ki hep dua ederim, "gel şu uçurumdan birlikte atlayalım dese" insanın atlayısı gelmese dahi sırf kendisinin dostluğunu kaybetmemek uğruna atlamayı göze alırsınız. Çok şükür bana öyle bir öneride bulunmamıştır ve bu saatten sonra da bulunacağını sanmıyorum.
Evet bu atmasyonu masalı hikayeyi ne derseniz deyin bana anlattığında aradan yıllar geçmişti. İşin aslı o gün ablasına yemeğe gitmeseydi, karşıya geçip taksiye binmeseydi, o taksi o kavşakta durmasaydı, geçen yayaların
arasından evlenme teklifinde bulunduğu hanımı bir erkekle ele ele görmeseydi ne olacaktı? Tüm bu rastlantıların tersi mi olacaktı? Belki o hanımla evlenselerdi mutlu mu olacaktı? Ya da aldatıldığından bihaber aynen ilişkisine devam edip eğer o hanım evlendikten sonra aynı naneyi yemeyi sürdürseydi, belki de benim biricik dostum katil olacak yaşamının büyük bir bölümünü dört duvar arasında geçirecekti.
Dostum o akşam evine gelir. Eve gelmezden önce yaşadığı düş kırıkları o kadar yoğundur ki, gelene kadar üç dört taksi değiştirmiş her seferinde bir ağacın altına kusmak zorunda kalmıştır. İlk şiddeti bahçeye açılan kapıya karşı gösterir. Kapıyı tekmeyle açar. Kapının camları kırılır. Kırılmayanları çıplak yumruğuyla kırar. Çalışma odasına dalar kitaplığını karalamalarını ne varsa yerlere saçar o tahta kitaplığın ağırlığı altında ayak bileği çatlar. Can
acısı bir yana o hıla dibinde elma ağacı bulunan penceresinin camlarını da kitapları fırlatarak darmadağın eder.
Duvarları yumruklar bahçeye kaçan kedisini bile farketmeden zavallı kediye bir tekme savurur ama Allah'tan ıskalar derken oturma odasında ne var ne yok her şeyi pencereden dışarı fırlatır...Hangi duvarın dibine çöküp ne zaman inlediğini anımsamaz. O hızla yola çıkar. Yalnız üst kat komşusu bay H. ve Hanımı bayan A. önüne geçmek isterler ama onları da yararak caddeye çıkar. Bay H.'nin anlattıklarıysa evet dikkat çekicidir." Her tarafı kan içindeydi.
Pantolonun paçaları yırtılmış gömleğinin düğmeleri paramparça olmuş yüzünde alnında çizikler yer yer sızan kanlar vardı. Bir iki taksi durmadı. Çünkü herhalde berduş filan sanmış olabilirlerdi. Sonunda birine bindi. Ondan sonra ne yaptı bilmiyorum. O heyecandan taksinin numarasını da alamadım. Alsaydım emin olun hemen buldururdum.
Hanımla beraber ön bahçeye fırlatılan kitaplarını kağıtlarını hatta daktilosonu içeri taşıdık. Ben ön pencerden girdim.
Halbuki evladım kapısı açıktı. Yaşlılık işte akıl edemedim o anda. Sonra arka bahçedekileri topladık. Koltuklar filan hepsi dışardaydı. Kitapları çok severdi. Ne kadar çok kitabı varmış bizim oğlanın demeye kalmadı ağlamaya başladı, duygusal çöküntü mü yaşıyor siz bilirsiniz her halde evladım?".
O gece Garson K.'nin çalıştığı meyhaneye uğrayıp iki yetmişiliği devirdikten sonra garon K.'nin de bana anlattıkları şuydu.
" Abimi hiç öyle görmedim abi. Sizi arayacaktım durumu çakozladı. Sakın dedi yalnız kalmak istiyorum K.cim. Abi ayağına ne oldu dedim çünkü sekip duruyordu. Yüzünde morluklar ellerinde bir sürü çizikler vardı. Demek ki üstünü değiştirmiş ha...Ya bu insan mı abi? Hangi kafayla hangi kafayla o haldeyken üstünü başını nerde ne zaman değiştirdi.
Her neyse durumu hiçte iyi değildi. Bir ara abi acaba hastaneye gidelim mi dedim? Karşı çıktı. Gece yarısından sonra eve bıraktım. Üst kat komşuları da çok merak etmişler. Bana bir sürü soru soru...Yok dedim ben de bilmiyorum. Sabah ola hayrola. Demekki onları da atlatıp yeniden dışarı çıkmış. İyi de abi o saatte Seyhan ablamın çalıştığı randevü evinin kapısının
önünde yıkılıp uyumakta neden?".
Evet durum bu. Yalnız şu an da dostumun o hanımla oturup konuştuğu aynı masa da tek başıma oturuyorum. Rakı söyledim balık ve salata. Güzel olduğunu söylemişti. Sekizinci kat demişti ama onbirinci katta oturdukları yer.Manzara müthiş. Dudklarımda ister istemez bir tebessüm belirdi. Seyhan aklıma geldi. Yalancı kocasına Seyhan hanım kalsın bir kaç gün dediğimde, yanılmamışım. O günlerde Seyhan aramış, " Abi merak etme. Durumu iyi. Şu an da şehir dışında bir tepenin yamacındayız. Hiç konuşmuyor. Süklüm-büklüm masum yanımda oturuyor. Bir keresinde istersen ben artık
gideyim dedim. Abi ne yaptı biliyor musun? Yanaklarımdan tutup dudaklarıma ılık bir öpücük kondurdu. Ne bu şimdi abi?" Valla demiştim Seyhan her adam gecenin o vaktinde o yıkılmış o yaralı haliyle hangi akla hizmet Randevüevinin kapısına yığılırda dertleşeği bir yoldaşı sabaha kadar o vaziyette bekler. Yalnız sen bırakma onu Seyhan. Onu sev... deyip telefonu kapatmıştım.
O günlerde Seyhan'ın yalancı kocasını aramış durumu bildirmiş karşılığı neyse vereceğimi söylemiştim. Adam samimi olduğumu anlayınca verdiği yanıt şu olmuştu, "Bey abi eğer bunlar evleneceklerse diyecek bir şeyim yok. Yalnız o ruh hastası tip Seyhan'a bir şey yaparsa karışmam. Çünkü ellerimi sürmediğim bir tek o vardı meslek hayatımda. Nikahları ne zaman? Bir çiçek gönderebilir miyim?