Sigara Dumanı Falı
Yorucu günün ardından kendiyle başbaşa kalmak için sık sık gittiği parka doğru yürümeye başladı. Sabahın erken saatlerinden beri ayakta olmanın yorgunluğu bir yana, yeni aldığı topuklu ayakkabısına alışamayan ayaklarının verdiği ağrı artık dayanılmazdı. Zaten ayakkabısını bu gün için almıştı. Organizasyonun yapılacağı yere inen merdivenlerde ayağı hafifçe burkulmuş kimseye belli etmemişti. Üstünün organizasyonlarda sürekli kendine görev vermesinden bir hayli sitem eder olmuştu. Ancak bu görevleri ona vermese pek bir görüşme imkânları da olmuyordu. Bu nedenle sitemle birleşen tatlı bir sevinç yaşıyordu. Hele de organizasyon bitiminde onu evine bırakırken yaşadığı mutluluk tarif edilemezdi.
Parkın girişinde ayakkabılarını çıkarıp kendini gözleyen yaşlı ağaca doğru yürümeye başladı. Ağacın batı tarafında kalan piknik masasının üst kısmına oturduğunda ayaklarına vuran hafif rüzgar acıyı biraz almıştı. Sol ayak bileği hafiften şişmiş, her iki ayağında da kızarıklıklar oluşmuştu. Biraz kızar gibi olsa da hemen vazgeçti. Ne de olsa iş yerindeki son günleriydi. Güneş tepelere epey yaklaşmış bir süre sonra serinliğe bırakacaktı yerini. Çantasına uzanıp sigarasını çıkardı, rüzgârla uzaklaşan duman akşam güneşinin ışıklarıyla kahve fincanlarında görülen figürler oluşturuyordu sanki. Farketmeden duman falı bakmaya başlamıştı. Yüzünde telaşlı bir gülücük merhaba demeyi unuttuğu ağaca dönerek sesli bir şekilde merhaba yaprak adam dedi. Rüzgâr ağaca yardımcı olmuş merhaba dercesine dallarını eğmişti bir an.
Yüzü ellerinin arasında düşündü öylece bir süre sonra bir sigara daha yaktı. Bir saat geçmişti böyle. Güneş artık tepelere bir hayli yakındı. Az sonra kravatı elinde günün yorgunluğu gözlerinden okunan, sitem etse de bir sonraki görevi kendisine vermesini içinden duayla istediği üstü karşısında beliriverdi. Kendinden sonra gelmesinin nedeni organizasyona katılan en son misafire kadar herkesi uğurlaması, diğer personele temizlik ve benzeri işler için yapılacakları söylemesiydi. Arabasını evinin olduğu caddeye yönelmişti önce sonra içinde garip bir hisle üst sokaktan dönüp parkın önünde bulmuştu kendini. Arabasından inip birkaç adım atmış bir hayli sıkıldığı kravatı çıkarmıştı dönüp arabaya da bırakmamış doğruca yaşlı ağaca yönelmişti. Parkın girişi ile yaşlı ağaç arasında etrafında oturakların, oturakların gerisinde yine farklı ağaçların olduğu yaklaşık yüz metrelik kilit parke taşlı geniş bir yol vardı.
Adam güneşin son zayıf ışıklarının gözlerinin rengini daha bir ortaya çıkardığı kadına merhaba demiş, kadınsa sadece yanına oturmasını istediği bir el işareti yapmıştı. Kadının yanına oturup güneşin tepelerin arkasına gizlenişini izledi hiç konuşmadan. Farketmeden kravatıyla oynayıp durmuştu. Kadının kravatı elinden alıp çantasına koyması ile doğruldu bir an kadının gözlerine baktı, birkaç saniye sürdü böyle sigara dedi sigaran varmı. Kadın sigarayı bir sinirle uzattı, adam bilmiyordu o birkaç saniyelik göz göze gelişte kadının nabzının ne kadar yükseldiği ve birkaç saniyede bir ömrü nasıl tasarladığını. Çocuklarının adları, evi, yaşlılık ve benzeri akla ne gelirse o birkaç saniyede kadın tarafından tasarlanmıştı adamsa sadece sigaran var mı diyebilmişti. Sigara paketi adamın elinde birbirlerine bakmadan çevre aydınlatmaları yanana kadar oturmuşlar ve ikisinin de kalkmaya niyeti yoktu, hele de adamın. Ara sıra hızını arttıran rüzgar kadının uzun saçlarını adamın yüzüne doğru savuruyor, o da belli etmemeye çalışarak kadının saçlarının kokusunu çekiyordu içine derin derin.
Adam yeni bir sigara yakmaya hazırlanırken kadın paketi bir hışımla adamın elinden alıvermişti. Niye sonra sigarayı kendi yakmış adama uzatmıştı. Bunun anlamını bilmese de adam o sigaranın bitmesini istememişti. Nihayetinde sigara bitmiş, kadının kollarını sarışından üşüdüğünü anlamıştı. Ceketini çıkarıp kadının omzuna bıraktı bir şey demeden. Kadın bir süre sonra ceketi giydi sanki kokusu sinsin istiyordu. Adamın birkaç defa birazda kısık sesle gidelim mi demesine aldırmamıştı kadın. Ancak sonunda bir şey demeden ayaklandı çantasını ve ayakkabısını aldı. Adam nereye gitse giderdi ama bir kelime bile etmemişti.
Adamın arabası gözüne iliştiğinde hemen solunda daha korunaklı kamelyaya yöneldi oturdu adam karşında ayakta kadını izledi bir süre. Sonra karşısına geçip oturdu. Bir süre konuşmadılar kadın bir sigara adam iki sigara daha içmişti. Sonunda iş güç muhabbeti başladı. Organizasyon ve diğer işler derken sevilen şarkılar kitaplar konuşulur oldu. Ancak saat bir hayli ilerlemiş gelip geçen tek tük insan garip bakışlar atıyordu. Adam gidelim mi dediğinde kadın ayaklandı hemen birazda sinirli. Arabaya binip biraz ısınınca ceketi çıkarıp kucağına aldı. Adam doğruca kadının evine sürmüş evin olduğu sokağa girmişti. Kadın o birkaç metrenin bitmesini istemiyordu. Sonunda araba durmuş bir kaç dakika öylece oturmuşlardı. İyi geceler dedi kadın adam elini uzattı sıkmak için kadın sessiz bir öpücük kondurdu adamın yanağına.
Kadın eve girip ışıkları yakana kadar beklemişti adam. Arabanın gözden kayboluşunu izlerken kadın bir hayli duygusaldı. Adam eve varmış ceketi asacakken iç cebinde bir kağıdın ucu görünüyordu. Kadından çok önceden hazırlandığı belli kırışmış küçük bir not vardı. Bu tam dokuz yıl önceydi.
Adam sabah erkenden uyanmış yine bir organizasyon için hazırlanmaya başlamıştı. Kıyafet dolabında o günden sonra hiç giymediği ceketi ve cebinde arada bir okuduğu not hala duruyor. Dışarı çıktığında derin bir nefes aldı ne de olsa mevsim onun saçları kokuyordu.
Hüseyin Bey; ama her öykü bir merak kalıyor bizde. Notta yazan neydi? yine...kaleminize sağlık