Şiirlerle İç İçe Geçen Yıllar V-
Edebiyatın türevleri yaşamımın olmazsa olmazları arasında olmuştur. İletişim içinde olduğum dost, akraba, konu komşu her kim olursa ortak sohbetlerimde kitaplardan söz etmeden geçen bir zamanımı olmamıştır dersem abartı sanılmasın. Meslek arkadaşlarım arasında ne kadar çok kitap dostu bulduysam çevrem o kadar geniş oldu.
Satın aldığımız yeni kitapları karşılıklı değiştirip yeni eserleri fazla masrafa kaçmadan okuyabilme şansını yakaladık yıllarca. Ayrıca okunan kitaplar ve de şiirler hakkında yorumlar yapmak en sevdiğimiz sohbet konularının başında gelirdi.
Çalıştığım okullarda birbirini anlayan sanatsever, düzeyli bir arkadaş gruplarım oldu sürekli. Sanatsever grupların birinde babası da öğretmen olan bir kadın öğretmenim benim müzik dersime ben de onun resim-iş dersine giriyordum. Böylesi esnekliklere müdürümüz olanak sağlıyordu. Arkadaşımız babasının Yunanistan'da Türk çocuklarını okutmak adına görev yaptığını hatta kendisinin de bu ülkeyi gördüğünü anlatırdı.
Önyargı hiç güzel bir olgu değildir! Yurtdışı öğretmenliği, açıkça söylemek gerekirse benim düşün dünyamda temmuz sıcağında Sahra çölünde bir katre su bulmak demekti. Bu suyu ancak yüksek düzeyde hatırlı yakınları olan bulur diye düşünürdüm. Müzik dersine giren arkadaşım bir gün okul bahçesi sohbetimizde:
'İbrahim Bey, resmi yazıları imzalarken gördüm. Yurt dışı öğretmenliği için bakanlığımız sınav açmış. Sizin bu sınavlarda başarılı olacağınıza kesinlikle inanıyorum. Yurt dışına gidersiniz; engin ufkunuz daha da genişler... Ne kaybedersiniz? Bu sınava bir giriverin...' Mealli sözler yaşamımda gelişecek önemli günlerin habercisi oldu. Yurtdışına gidip altı uzun yıl çalıştım...
Şimdi kim bilir nerede yaşıyor altın kalpli arkadaşım? Sağlık durumu nasıldır? Güzel sesiyle çalıştığı okullarda öğrencileriyle sınıfımda yaptığı gibi koro çalışmaları yine yaptı mı? Bu soruların cevabını maalesef hiç öğrenemeyeceğim. Ben Almanya'ya gittikten aylar sonra arkadaşım Bursa'ya atanmış. İletişimimiz koptu. Ondan bana Almanya'ya mektupla gönderdiği şu şiir yadigâr kaldı:
Seni düşünüyorum, güneşin ışıkları denizden aksedince
Seni düşünüyorum, ayın pırıltıları kaynaklara vurunca.
Seni düşünüyorum, uzak bir yol üstünde tozlar havalanırken,
Karanlık bir gecede, dar bir tahta köprüde bir yolcu ürperirken.
Seni düşünüyorum, boğuk uğultularla orda yükselirken dalgalar.
Kulak kesilmek için koruluktayım, sık sık her şeyin sustuğu anlar.
Uzakta olsan bile ben senin yanındayım, sende yakınımdasın.
Güneş batıyor, biraz sonra, beni ışıtacak yıldızlar ne olurdu burda
Yanımda olsaydın... Johann Wolfgang von Goethe
Şiirlerle anılar bitmez. Almanya dönüşü farklı okullarda çalıştım. Özel bir okuldayım. Okulun açılış konuşması için görevlendirildim. Konuşmaya şiirle başlamak gibi bir tutkum var. Resim şiiriyle başladım:
Resim
Her gün
Enginlerden engin
Yücelerden yüce
Bir duygu sarar bizi
Bu sınıfa girince.
Kürsünün üstünde:
Atatürk'üm, arkasında al bayrak
Kolları kavuşturmuş göğsünde.
.................
Bu resimle başlar bizim günümüz
Karşımızda Atatürk'ü gördükçe
Kıvançla dolar, taşar gönlümüz.
.......................
Öteki odalarda
Başka başka resimleri Ata'mın.
Atatürk'üm artık ömrüm oldukça
Bu resminle karşımdasın
Her yıl dört mevsim;
Sınıflar içinde yalnız bu sınıf
Resimler içinde yalnız bu resim!!
Behçet Necatigil öğretmenimizin şiirinden aldığım bazı bölümlerle başlayan konuşmam hoştu. Yine aynı okulda öğretmenler gününde şiir okumam istendi. Köy öğretmenliği yıllarımı anımsadın ve de Külebi öğretmenimizin şiirini okudum.
KÖY ÖĞRETMENLERİ
Yurdumuz uçsuz bucaksız
Gökte yıldız kadar köylerimiz var
Ama uzak ama harap ama garipsi
Alın benim gönlümden de o kadar
Siz kara göklerin yıldızları
Işıtın yurdumuzu sabaha kadar
Ama düşe kalka, ama yiğit, ama umutlu
Alın benim gönlümden de o kadar...
Şiir okumayı sevdiğim gibi, şiirleri hakkıyla okuyanlara büyük saygım var. İlçede kutlanan bir Öğretmenler Günü programı için okulumuzu temsilen bir arkadaşımla görevlendirdik. Resmi zevat ve davetliler için bir okulumuzun hazırladığı programı izliyoruz. Konuşmalar, şarkılar, türküler halk oyunları gösterileriyle arkadaşlar düzeyli bir çalışma yapmışlar. Uzun sarı saçlı bir öğretmen arkadaş 'Gül çiçekleri' adlı bir şiir okudu.
Tanıştım ilk önce
Korkak, ürkek, çekingen bakışlarınızla.
Sonra güven veren karşılıklı bakışlar,
Çekti birbirimizi içten içe,
Kaynaşıverdik birdenbire.
Güven duyup, sevdik birbirimizi
Bir can gibi. ... Fazıl Çakıroğlu
Meslektaşım şiiri bir bülbülün şakıması güzelliğinde okudu. Hemen arkadaşımın yanına koştum. Başarısını coşkuyla kutladım. Yeter ki, şiir okunsun... Şiirler okunsun... Ülke ufuklarında barıştan, dostluktan, insancıl duygulardan yana dilekler gerçekleşsin. Nihai amaç bu. Sanata saygı duymak. Sanatı güzel günler görebilmek adına icra etmek.
Şiirlerin tamamımı almayarak umarım şairlerimize haksız etmiyorum.
Şiirlerle geçen günler, yıllar çok. Çok başarılı bir drama öğretmenimle de kitap değişme, şiirlerle ilgili çok sohbetlerimiz oldu. Bana çok dramatik olayın betimlendiği şu şiiri getirdi.
ANI
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil bu anılacak şey değil
Apansız geliyor aklıma
Neredeyse gün doğacaktı
Herkes gibi kalkacaktınız
Belki daha uykunuz da vardı
Geceniz geliyor aklıma
Sevdiğim çiçek adları gibi
Sevdiğim sokak adları gibi
Bütün sevdiklerimin adları gibi
Adınız geliyor aklıma
Rahat döşeklerin utanması bundan
Öpüşürken bu dalgınlık bundan
Tel örgünün deliğinde buluşan
Parmaklarınız geliyor aklıma
Nice aşklar arkadaşlıklar gördüm
Kahramanlıklar okudum tarihte
Çağımıza yakışan vakur, sade
Davranışınız geliyor aklıma
Bir çift güvercin havalansa
Yanık yanık koksa karanfil
Değil unutulur şey değil
Çaresiz geliyor aklıma. Melih Cevdet Anday
Karı koca iki donanımlı insanın; sabit olduğu hala sisler içinde belirsiz olduğu suçlamasıyla elektrikle idamları betimlenir bu şiirde.
Şiir, kitap değişme derken, toplumumuzun okuyarak aydınlanması düşüncesini benliğimde hep saklı tutarım. Arkadaşlarıma kitap hediye ederim. En çok: C. S. Tarancı, C. Külebi, O. V. Kanık, A. İlhan, C. Süreya, N. Hikmet, Ö Asaf... gibi şairlerimizin kitaplarını dostlarıma hediye ekmekle tadımsız hazlar duydum. Bana da geldi elbette hediye kitaplar. Kitapsever bir arkadaşım, sohbetlerimizde bir türlü okuma şansını yakalayamadığım Genç Werther'in Acıları adlı kitabı getirdi. Anı yazısı şöyleydi;
'Sevgili meslektaşım, değerli ağabeyim ve gerçek bir kitap dostu olan İbrahim Yılmaz'a en içten sevgilerimle. Zeynep Yaprak Dere.'
Tam bu satırları yazarken sevgili Zeynep'in hemşehrisi kıymetli kalem dostum Ayşegül Akdağ hanımefendi de bana Soğuk Cehennem adlı romanını imzalayarak gönderdi. Anı yazısı şöyleydi çok genç yaşta başarıyı yakalamış sevgili Ayşegül'ün:
'Kıymetli kalemdaş, öğretmen İbrahim Yılmaz'a Saygı ve sevgimle.'
İşte sanatın değer biçilmeyen kalıcı güzelliklerden bazı örnekler. Bu yazı serisini genç bir arkadaşımın yeni tanıştığı kız arkadaşına göndermek için benden istediği kısa bir şiirle bitirelim.
Gönder
Ya gel
Ya gözlerini gönder
Martıların uçuştuğu
Bir tutam mavi gönder
Zümrütlerin oynaştığı
Bir yudum yeşil gönder
Ya da yokluğuna denk
Gri gönder, kurşunî gönder
Dedim ya:
Ya gel
Ya gözlerini gönder. Haluk Mahmutoğulları