Sinameki
Soğuk bir kış günüydü termik santral fuel-oil kokulu odamda vardiya sonu tenhalığında sigara içerken doktor Celal geldi. Bakmayın siz benim doktor dediğime oda bizim gibi bir işçi abimizdi. Onu doktor olduğuna inandıranda bizdik zaten. Bizden farkı gençliğinde eczacı yanında çalışmış şimdilerde bitkisel ürünler satan bir abimiz. Vücudumuzda bir rahatsızlık hissettiğimizde doktora gitmeden önce ondan hastalığımızın ne olduğunu öğrenir hatta doktordan önce ondan iyi gelecek ilaç isimlerini öğrenir eczaneden alır denerdik. Zaten doktor Celal'i gören kendinde sağlığıyla ilgili bir soru sorma zarureti hissederdi. Doktor Celal de işyerinde kimin ne rahatsızlığı var bilir artık iyi oldum diyesiye kadarda peşimizi bırakmaz sürekli hastalığımızı sorardı.
Bende o gün doktor Celal yanıma gelmişken bir sağlık sorunum olmamasına rağmen birazda iş olsun diye kronik olan kabızlığım aklıma geldi kabızlığa ne iyi gelir abi dedim. Sinameki dedi ama hazır poşetten değil attardan alacaksın bir tutamdan fazla atmayacaksın şu kadar süre kaynatacaksın aman ha iki bardaktan fazla içmeyeceksin tuvalete yakın olacaksın....a'dan z'ye anlattı.Tamam abi dedim. Bir gün yine kabız olduğum bir gün paşa vardiyasına gidiyorum yani 16-24 vardiyası aklıma doktor Celal'in önerisi geldi. Hemen bir attara girip sinameki aldım sefer tası koyduğum çantama sinamekiyi koydum.
İşyerine varınca adettendir giden vardiya gelen vardiyaya çaydanlığı suyu kaynamış olarak bırakır. İşe gelince çayı şoför arkadaşlarımın baraj personelini bırakıp gelince bir saat sonra falan içeriz vakit vardı hemen demliğe benim kabız zor çözülür diye doktor Celal'in dediğinin iki katı sinamekiyi koydum. On dakika kaynattım. Dört bardak içtim. Sonra demliği yıkayıp çaya gelecek şoför arkadaşlarım için çayı demledim.
Bir tek sorun vardı tuvalet..! Yakın olsun demişti doktor Celal aman canım çalıştığım istasyonda yoktu ama bizim sorumluluğumuz da olan 50 metre ilerde kompresör istasyonunda tuvalet var birşey olsa bir koşuluk yerdi. Herşey tamam artık sinameki in etkisini beklemeye başladım. Dört saat oldu bir etki yok, altı saat oldu yok. Yok ya bu doktor Celal'in önerisi işe yaramadı diye düşünürken vardiya bitimine bir saat kala anüsüme yakın bölgede müthiş bir gurultu ve hareketlilik sanki yediğim içtiğim herşey gelip anüsümün çıkışına dayandı.
Hemen yerimde kalkıp kompresördeki tuvalete doğru yol almaya başladım ama gitmek ne mümkün On metre ilerledikten sonra anüsümün kasları kendini salıverince iki elimle kalçalarımı sıkıp anüsümün çıkışını kapattım Onbeş metre daha yarım küçük adımlar atarak ilerleyip yolu yarıladım ama her ayağımı oynatışımda o kadar kalçamı sıkmama rağmen sızıntı oluyor. Allah'tan vardiya sonu ortalıkta kimse yok varmak istediğim tuvalet gözümün önünde ama artık adım atma işi bitti, ayağımı oynatsam barajın kapağından suların fışkırması gibi fışkıracak içimde ne varsa. Öyle bir durumki kalçalarımı sıkıştıran elimi bırakıp kemerimi ve pantolonumun düğmesini çözmek için elimi bıraksam bile durumu kurtaracak halim yok.
Olduğum yerde çakılıp kaldım gece vardiyasının gelmesine bir saatten az bir zaman var arkamda fuel oil istasyonu karşımda kompresör istasyonu ortada sinamekiye yenilmiş savaşçı gibi ben yapacak hiçbir şey yoktu. Bir karar vermem lazım oda elimi bırakmak bende öyle yaptım tamam Ali buraya kadar deyip pes ettim usulce kalçamdan ellerimi bıraktım baraj kapaklarının açılışı gibi anüsümden fışkırarak çıkan dışkılar soğuk havada sıcacık haliyle kalçalarımdan, baldırlarıma bedenimi ısıttıktan sonra paçalarımdan botunun içine botumdan taşarak ayakkabımın çevresinde küçük bir dışkı adası gibi oldu ve ben bu dışkı adasının ortasında kaldım.
Vakit azaldı işyerim termik santral olunca etrafım nasıl plajların her yeri kumsa çevremdeki her yerde kül dolu. Hemen bir sıçrama ile kendimi dışkı adasının dışına attım. Çevremdeki külleri kediler gibi ellerimle dışkıların üzerine atarak kapattım. Olan olmuştu artık yarı belim dışkı içinde, ayaklarım dışkı dolu bot içinde vıcık vıcık. Kompresörün kapısına geldiğimde burada çalışan ustalarda çoktan duşa gitmiş çok şanslıydım. Kapı önündeki lavabodaki uzun hortumla ayakkabı ve çorapları çıkardıktan sonra ayaklarımı buz gibi suyla yıkayıp kompresör tuvaletine girdim. Asıl mücadele burda şimdi soğuktan taşlaşmış yarım metre tuvalet hortumu, akan buz gibi suyla cezamı çekme vakti. Pantolon ve iç çamaşırımı çıkarıp hemen onların bir güzel dışkısını akıttım. Sonra belden aşağı buz gibi su duşu, soğuktan dar alanda koşar gibi tuvalette su vücuduma değdikçe yerimde koşu yapıyorum. Tekrar yıkayıp sıktığım pantolonu giydim kimsenin görmeyeceğini bilsem elli metre ilerideki odama yarı çıplak yalın ayak koşarak giderdim fakat buna cesaret edemedim. Bir gören olsa santral çalkalanır rezil olurdum.
Islak pantolonla odama doğru gittim artık korkulacak birşey yoktu noldu nerde ıslandın diyen olsa vana patladı kanala düştüm desem kimseye garip gelmezdi. Burada ıslanmış olmak, külden kömürden batmış olmak sıradan bir şeydi. Odaya geldim onbeş dakika var vardiyanın gelmesine yedek iş pantolonu ve yedek iş botunu giyip batan herşeyi poşet poşet içine koyup çöpe attım. Gece vardiyasına Nihat abi geldi üzerini değiştirmeyecekmisin der gibi bakarken ben laf karıştırarak bugün iş yoğundu abi rapor defterini yazamadım abi oda önemli değil abim ben yaparım ben yazarım falan derken birden Nihat abi otobüsü kaçırmayayım diye hemen odadan uzaklaştım.
Giriş kapısına vardığımda gözünden birşey kaçmayan topçu Kenan abininde dikkatini çekti iş elbiseli botlu işten eve görülmeyen gidiş halim. Otobüs geldi en arka koltuğa oturdum önden gelsene bir iki laf edelim tekliflerini geri çevirdim. Eve vardım kapıda karşılayan hanımda anladı bende bir gariplik olduğunu bu ne hal leş gibi kokuyorsun bugün dedi. Aslında bilmişti gerçekten leş kokuyordum ama diline düşmeyeyim diye iş çoktu otobüsü kaçırmayayım diye böyle geldim dedim.
Bir terlik isteyip doğru duşa...
O gün anladım ki yarı doktor olsada söz dinleyeceksin... Sinamekiyi demlerken dediğinden fazla sinameki atmayacaksın, kaç bardak dediyse o kadar içeceksin ve en önemlisi tuvalete yakın olup götüne güvenmeyeceksin...