Şiyar

Küçük Zelal, o sabah Hebun Ana'nın ağıtları ile uyandı. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, çoğalan kadın ağıtlarına erkek sesleri de karışmaya başlamıştı.

Sekiz kardeşi ile birlikte paylaştığı yer yatağında doğrulduğunda, beş küçük kardeşinin de kendisi gibi yatakta doğrulup sesleri dinlediğini fark etti.

İki ablası ise yerlerinde yoktu. Belli ki çoktan büyüklerin arasına karışmışlardı.

Altı yaşındaki erkek kardeşi Berzan, ürkek bir sesle sordu:

-Ne olmuş ki?

-'Bilmem' dedi Zelal, anam acıklı bir türkü söylüyordu. Sonra herkes ağlayıp, bağırmaya başladı.

Kendilerinden biraz büyük olan ağabeyleri, Şiyar :

-Türkü değil o ağıttır. Sanırsam birisi ölmüştür. Türkü düğünlerde söylenir.

Bu arada, ağlama sesleri arasında Hebun Ana'nın ağıdı tekrar yükselmişti.

'Eşgu şewgu şahiya rewşa şehida/ Ji canu dil lè dixin kifşe jivanre îde/ Îro roja mèraye çi kurd çi tirk çi arab/ Alikarî'j bateye ser keftin bide Ya Rab.'

O yörenin çocuğu olan Jandarma Astsubay Mehmet, bu ağıdı Türkçe'ye çevirdiğinde
şaşkınlığını gizleyemedi.

Ağıdın Türkçe anlamı: "Şehit olacakların durumuna baksanıza! Aşk, şevk ve heyecan içindeler./ Canı gönülden çarpışıyorlar. Belli ki onlar için bayramdır./ Bugün delikanlılar günüdür, Kürt olsun, Türk olsun, Arap olsun./ Yardım ve destek sendendir başarı ihsan eyle ey Tanrım.'şeklindeydi.

Mehmet astsubay, önce şehidin babasının ellerine sarıldı ve öptü. Sonra Hebun Ana'ya minnetle baktı ve 'Anam başın sağ olsun, vatan sağ olsun!' diyerek gözünden akan yaşları belli etmemek için yanlarından uzaklaştı.

Bu ağıt, Çanakkale Şehitleri'ne söylenen Kürtçe ağıttan başka bir şey değildi.

Mehmet astsubay, görevinin başında ister istemez derin bir düşünceye daldı.

Çanakkale'de Türk, Arap, Kürt, Çerkez, Ermeni, Laz yani kısaca bu ülkede yaşayanlar omuz omuza savaşmış. Kimse "Sen Kürtsün, Çerkezsin, Türksün" diye bakmamış. O müthiş destanı, hep birlikte yazmışlar.

"Kürtlere ayrı bir devlet kurmaları gerektiği düşüncesini empoze etmeye çalışan mihraklara, Çanakkale ve diğer cephelerde Türk kardeşleriyle omuz omuza savaşan Kürtler'in hikayelerini anlatarak cevap vermek gerekir.' diye söylendi ve bu ağıdın her şeyi anlattığını, bölücülere çok güzel bir ders olduğunu düşündü.

Tarih boyunca dinlerine bağlı olan Kürtler'in, kardeşi kardeşe kırdırma anlayışına karşı oldukları, o gün de bugün de bilinen bir gerçek." diye hayıflandı ve bölücülere, hainlere karşı nefreti daha da arttı.

Bugünkü şehidin anası ve babası da, ona kıyan bölücüler de kürttü. Ne yazık ki hainler, dur durak dinlemeden faaliyetlerini sürdürüyordu.

Artık her gün bir veya birkaç şehit haberi duymak, neredeyse güncel bir olay haline gelmişti.

Her defasında devlet büyükleri "Hesabı sorulacak!" diyor. Ailesine ve Türk Halkına baş sağlığı diliyor ve şehitlere rahmet okuyordu.

Ama bir sonraki şehit haberine kadar yine her şey unutuluyordu.

Son günlerde sıkça duyduğu bir şey ise doğu kökenli olup şehit olan bir Mehmetçiğin, bir diğer kardeşinin ise dağlarda terörist olduğuydu.

Hebun Ana şehit olan oğlu Muhammet'e Çanakkale Şehitleri'nin Kürtçe ağıdını yakarken, akan göz yaşlarında biraz da dağdaki terörist oğlunun acısı vardı.

İki kardeş bir birinden o kadar farklıydı ki; Muhammet vatanı için seve seve canını vermiş, oysa kendisinden bir yaş büyük ağabeyi Hezan, dağda teröristlerle iş birliği yapmıştı.

Mehmet Astsubay az sonra olayları şaşkınlıkla izleyen on yaşlarındaki Şiyar'ın, kendisini imrenerek seyrettiğini fark etti.

-Gel bakayım buraya, adın ne senin?

-Şiyar Komutanım.

-Büyüyünce ne olacaksın Şiyar?

-Ben senin gibi asker, Muhammet ağabeyim gibi şehit olacağım.

-Yapma Şiyar! Asker olmayı istemen çok güzel. Şehitlik de Allah katında çok güzel bir mertebe ama sen şehit olma! Sen çok yaşa e mi?

Zaten sen büyüdüğünde bu olaylar bitecek inşallah.

-Ben yine de şehit olacağım Komutanım.

-Ama bak anan çok ağlıyor, ağıtlar yakıyor. Biz de çok üzülüyoruz. Bütün milletimiz çok üzülüyor.

-Olsun komutanım. Ben yine de şehit olacağım ama sen istemiyorsan şehit olmam. Yalnız Hezan Ağabey'im gibi terörist de olmam.

-Olma Şiyar! Olma! Sakın terörist olma! Bir gün Hezan ağabeyin de, diğerleri de, yaptıkları hatanın farkına varacaklar.

Umarım çok geç olmaz ve sizler büyüdüğünüzde yine Çanakkale'deki gibi, Kurtuluş Savaşı'ndaki gibi hatta Kıbrıs Savaşı'ndaki gibi yine omuz omuza oluruz.

-Kıbrıs Savaşı'nda ben çocuktum Şiyar. Sizin köyden az ötede bizim köyümüz vardı. Türk Ordusu'nun Kıbrıs'a çıktığını duyunca, bütün köy davul, zurnalarla halay çekmişti. Sonra ne olduysa oldu Şiyar. Birileri bizi bölmek için harekete geçti. Ama sizler büyüyorsunuz artık, onlara fırsat vermeyeceksiniz.

-Şiyar boyundan büyük bir laf daha ederek, 'Merak etme komutan amca! Merak etme! Biz bayrağımızı ve vatanımızı çok seviyoruz.' dediğinde Mehmet Astsubay "Adının taşıdığı anlam gibi daha bu yaşta fazlası ile duyarlısın." diyerek Şiyar'a sarılırken, göz yaşlarını içine akıttı.

O sırada, Zelal ve diğer küçük kardeşler ise, aralarında Mehmetçik, terörist oyunu oynamaya başlamışlardı.

Mehmet Astsubay onlara doğru baktı ve "Bu oyun bozulmalı çocuklar! Bu oyun bozulmalı ve hainler ile işbirlikçisi süper güçler bunun hesabını vermeli! Bizler soramazsak, sizler bu olanların hesabını sormalısınız." diyerek, Şehit Muhammet için düzenlenecek törene komuta etmek üzere oradan ayrıldı.

11 Mart 2013 5-6 dakika 21 öyküsü var.
Beğenenler (5)
Yorumlar (3)
  • 11 yıl önce

    Hazin bir öykü, yurdumun her tarafında ve özellikle güneydoğu'da bu ve buna benzer bir dolu öykü var. Etkileyiciydi kutlarım Fikret bey...👍

  • 11 yıl önce

    Vermek istediğiniz kardeşlik mesajına tamamen katılıyorum Fikret Bey; Lakin yazmadan geçersem kendimle çelişirim.Bu bilinçle bu kardeşlik duygusuyla mı yaklaşıldı bu güne kadar.Yedi düvele karşı birlikte savaşanlar gün geldi inkar edildi,kart -kurt denildi.Kardeşiz dennildi ama yazık ki kardeşlik hukuku hep çiğnendi,Sözüm ona büyük kardeş küçük kardeşi misafir gördü kendini ev sahibi.Ve sonuç ortada.Terörsüz barış ve kardeşliğin sağlandığı güzel bir geleğe ,sevgiyle....

  • Tansiyon problemim nedeniyle çok fazla bilgisayar başında duramıyorum. Sesli bir şiir eklemek üzere sitemize girdim ve bu öykümün günün yazısı olarak seçildiğini gördüm. Öncelikle öyküyü güne düşürmeye layık gören seçki kuruluna, yorumlarıyla sayfama değer katan Sayın Ahmet ZEYTİNCİ ve Sayın Necati DEMİR dostlara, okuyan herkese çok teşekkür ederim. Keşke sitemiz imkanları elverseydi de, diğer sitelerde olduğu gibi öyküyü sesli bir şekilde yayınlama şansım olsaydı.

    Sevgili dostlar her ne kadar doğma büyüme İstanbullu olsam da, ben de Güneydoğu çocuğuyum, terörü lanetliyorum. Ama her zaman kardeşlikten yana oldum. Öyle de kalacağım, artık analarımız, bacılarımız, gelinlerimiz yavrularımız ağlamasın diyorum. Vatanımı ve Milletimi çok seviyorum, saygı ve selamlarımla...