Sokağın Iskaladıkları 2

Uzaktan gördüm onu, yüzü tanıdık gelmedi, belliydi bu sokağa yeni gelmişti. Yağmur yağıyordu, ıslanıyordum, ıslanıyordu.

Uzaktan gördüm onu. Kendisine birkaç büyük beden montunun kolları sarkmıştı, saçı sırılsıklam. Üzerinde okul kıyafeti vardı, gri uzun bir etek, üzerinde büyük bir mont vardı, üzerinde büyük bir sorumluluk...

Cebimde beş kuruş param yoktu, elinde mendil vardı, yağmur vardı sokakta. İki metre ötesinde annesi duruyordu, ben sövüyordum o annenin gelmişine geçmişine, çocuk çok ıslanıyordu.

Koşarak geçtim sokağı, çok koştum. Yağmura karışık yaşlarım düşüyordu gözlerimden. Çocuk çok ıslanıyordu, annesi binanın altında yağmurdan korunuyordu, ben koşuyordum.

Döndüğümde elimde çikolatalar vardı, çocuk yoktu, anne yoktu. Neye büyüdüysem hep geç kaldım, çikolatalar düşüyordu bir bir elimden. Çocuk gitmişti. Yağmur yağıyordu, ıslanıyordum, karanlıktı, uzaktan görmüştüm onu, uzaklara gitmişti.

Bir daha hiç denk gelemedim, çikolatalar yere düşüyordu, ben hep geç kalıyordum. O çocuk kim bilir hangi sokakta yağmurla inatlaşıyordu tekrar, sadece mendil satıyordu, sadece o annenin çocuğu olmaktı suçu.

Yağan yağmura küfrettim, anneye küfrettim, kendime küfrettim, o çocuğu çok sevdim. Zaten güzel olan değildi tek sonu gelen ve bir vakit sonra ayırt edememeye başlamıştım güzelle çirkini...

Uzaktan gördüm onu, insanlar geçiyordu sağından, insanlar geçiyordu solundan. O öylece mendil satmakla uğraşıyordu. Saçları sırılsıklamdı. Herkes es geçti. Çikolata almaya gitmiştim marketten, belki hayatında hiç çikolata yememişti, çocuklar çikolatayı çok severdi.

Ankara'ya yağmur yağıyordu, yağmura küfrediyordum, çocuk çok ıslanıyordu, karanlıktı, yarın okulu vardı, elimde düşen çikolataların boşluğu ben geç kalıyordum ve sevmiyordum hayatı, çünkü her gün çikolata yiyordum, hiç mendil satmıyordum, montum tam geliyordu üstüme; sevmiyordum hayatı çünkü annem yağmurdan korunurken ben hiç yağmurun altında ıslanmamıştım; sevmiyordum hayatı çünkü ben uzaktan görmüştüm onu, uzaklara gitmişti...

Gecenin karanlığında kayboldum, gecenin karanlığında kayboldu. Yağmur yağıyordu, ıslanıyordum, ıslanıyordu, uzaktan çok uzaktan...


üç ocak iki bin on üç


kızılay/ankara


ne vakit bir çocuk görsem
yağmurdan ıslanmış
mendil satıcısı,

güzel günler göreceğiz çocuklar! İnanın,
motorları maviliklere süreceğiz...

09 Ocak 2013 2-3 dakika 5 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar