Su Her Şeyi Temizler
Hayatın tozlu yollarında yürümeye başlayan bir bebekti adımları. Bir eşeğin üzerinde anne sırtında yaylalarını gezerdi Torosların. Bele sarılan kundakta başını yana düşürüp bir tatlı uykuya dalardı ki gözleri. Oysa geçim denen derdin içinde süreklenen bir bedendi her gün büyüyen bedeni.
Hayal meyal hatırlıyordu bir fasulye tarlasında ayıklanan taşlarla yayla evinde ardıç kurularıyla pişirilen sütleri. Unutmak ayıp olur çiçeklerden bebek yapıp taşlardan altına evler yapıp evcilik oynadığı o ardıç ağacını. Ne ağaçlardı o ardıç ağaçları, nasıl kokuları vardı öyle ? salıncak bile kurulurdu dallarına. İleri geri ileri geri ileri geri, sallandıkça Toroslar bir ona gelir bir ondan kaçardı. Ay dede bir yaklaşır bir uzaklaşırdı gece olunca salıncakta. Hem de şehrin ışıkları vardı gölün üzerinden nasıl da parlarlardı. Biliyor musunuz? Anneler gününde papatya toplayıp birde şiir ezberler mantar toplayan annesine uzatırdı. Ahh o akide şekerleri! Sahi ne olmuştu o akide şekerlerine? Bazen ufak tefek kaçamaklar vardı tabi helvayla yufka ekmek arası. Hadi bir gülümse. Ana gibi yar olmaz demişler bir kere yapacak bir şey yok demişler sarıl bakalım. Birkaç hayal sonra mışıl mışıl masumiyet rüyası...
Geçen günler bir yalancı mı yani? Ne diyor büyükler ya! ?On altı yaşı deli çağlarmış, on altı yaşında kan deli akarmış' kim uyduruyor böyle saçmalıkları?
Bir fotoğrafçı gelmişti o yaz kasabaya. Torosları çekecek dergisinde yayınlayacaktı. Tanışıldı görüşüldü gönül bağları bağlandı o yaz. Mantar toplayan annesinin haberi yoktu elbette. Sonra o uzaklara gitti. Görüşüldü konuşuldu hatta bir başka yaz buluşuldu.
Henüz on altı yaşında aşık olur mu bir insan. Yoksa yalnızca deli akan kanın kandırmacası mıydı. Bir otel odası. Sevdanın rengi beyazken bir otel odası ve tüm hayaller. Tüm hayallerle birlikte eller,gözler,dudaklar ve tenler... kasabaya geri dönüş. Saatlerce tenlerin birleşmesine yağan düşünce selleri. Hayır hayır işte pişman değildi bu durumdan pişman değildi. Aylar geçti mevsimlerden sonbahar hani şu büyüklerin dediği deli akan kan dinginleşti mi ne? Söylenen yalanlar harcanan bir genç kız. Tozlu yollarını aştığı yaylanın Torosların tepesinde bir düşündü önce, ' ben ne yaptım' ne beden hükmetti o an gözlere ne de gönül denen et parçası sahibiydi. Bir gök gürültüsü sağanak bir gözyaşıyla patladı. O fotoğrafçıya ne oldu. Fotoğrafçı yoktu. Çıldırmış bir yanardağ öylece sönüyordu. Bir hata tek bir hata, yuva kurmakta neydi? Akrep yelkovanı kovdu yelkovan akrebi...
Burası sıcak burası tozlu burası beyaz. Fotoğrafçıya ne oldu ? papatyalar soluyordu annesi, şiirde yoktu. hayır kabullenmezdi onu ne aynalar ne Toroslar...
Mavi bir gecede yakan tek hecede. Beyaz bir buluta koştu nasılsa su temizler. Bıraktı kendini şehrin ışıklarını yansıtan suya. Su temizler... Su her şeyi temizler...
Bu hikaye burda biter...
Bir hayat işte böyle söner...
Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarızud83eudd20ud83eudd20