Suçlanan Adam
2010 'un Haziran ayının 15. günü, gecenin ilk saatlerin de bir evin önünde dikilen adam polislerin gözüne çarptı,sürekli bahçede ki ağaca tırmanmaya çalışıyor bir türlü bunu başaramıyordu.
Hemen yanına gittiler: o akşam kasaba'da bir dükkan soyulmuştu, hırsızın üzerinde beyaz gömlek olduğu tespit edilmişti, bu adam'da beyaz gömlekliydi.
Kimliğini istediler, oysa adam konuştukları dili anlamıyordu, şaşkınlıkla ellerini havaya kaldırıp suç işlemediğini,masum bir insan olduğunu ifade etmeye çalıştı,polislerde onun bu konuştuklarından hiç bir şey anlamamıştı.
Karakol merkezine gittiler: yabancılar polisine bağlı bir tercüman getirtildik den sonra ifadesi alınmaya başlandı. Hiçbir suçlamayı kabül etmese de ona evin etrafın da ne işi olduğu soruldu, o sıra susmuştu, hiç bir şey konuşmadı ve bir bardak su istedi.
Sabaha kadar polis denetiminde kaldıktan sonra, hırsızlığın yaşandığı iş yeri sahibi geldi, ardından birkaç tanık, tüm herkes onun gerçekten bir suçlu olduğunu,aralarında bazılarının isa üzerine yemin ettiği görüldü, ?'on yıl bu da yetmez yirmi yıl almalı bu aşağılık herif ?'dediler. O olaydan bir gün önce küçük bir kız çocuğuna sarkıntılık edildiğine dair bir ihbar alınmıştı, ne tesadüftür ki görgü tanıkları bu adam üzerinde yoğunlaşmıştı.
Derhal mahkemeye çıkartıldı!
İddianame bittikten sonra salonda inanılmaz uğultu başlamıştı, tüm herkes adamı neredeyse dövecekti, koruma polisler güçlükle insanları yatıştırıyordu.
?' sanık'' tüm bu suçlamaları kabül ediyor musun?
Olan biten hiç bir şeyi anlamayan bu adam, orta boylu, hafif kilolu biriydi.
Ona tercümanlık yapan genç kız anlattıklarını aynen söyleyeceğine dair yemin etti!
Soğukkanlılığından taviz vermeden anlatmaya başladı:
Öncelikle neden burada olduğumu bilmiyorum;
Evinin önünü beklediğim kadın karımdı.
Onu uzun süredir görmüyordum,yüreğimin her gece sancılar içinde beni ayağa dikmesi halen onu unutamadığım anlamına geliyordu. Bu sancılar yeni doğuma gidecek bir kadının sonunda ulaşacağı muhteşem mutluluk kadar kutsal ve güzel değildi, gözleri sürekli karşımda bakıyordu ben bu halini her gördüğümde deliye dönüp koca evin duvarlarına kendimi atıyordum. Bu bitmek bilmeyen acı artık daha fazla dayanılır gibi olmamaya başladı, bir yolunu bulup Bulgaristan'a oradan Avusturya'ya daha sonra şuan bulunduğum ülkeye geldim..
Yalan söylemiyorum,üstelik bana tanrılar ve peygamberler üzerine yemin ettirmeye çalışmayın,zaten ne geldiyse başımıza tüm işlerin tanrı'ya havale edilmesinden geldi, hiç görmediğimiz hiç tanımadığımız olağan üstü bir gücün sürekli bizi kavuşturacağına inanmak aptallıktı!
Uzun uğraşlar sonucu onun kapısına geldim, üç gündür yemek yemedim, ve açım buna rağmen dilim sürçerse bunu açlığıma bağışlayın, bir aşk insanı aç bırakabilir, hatta uğruna hayatından vazgeçmek bile ister insan , bende onun için tüm her şeyi göze aldım ve tanımadığım bir ülkeye geldim.
Çocuğumuz olmuştu.
Bunu duymak ne kadar güzel bir duygu anlatamam sizlere, fakat bir bebeğin kucağında olmaması,onun ilk çıkan süt düşlerini görmemek, giye bileceği mavi renkli elbiseleri denizin rengine benzetip saatlerce suyun azizliğine dalmak, oldukça garip bir histir. Her şeyden önemlisi onu doğuran annenin terli alnını okşayamamak daha zordur.günlerce uyku girmedi gözlerime,aylarca sadece bir resme dalıp gitmekten başka hiç bir şey yapamadım.
Tüm zorlu günleri dişlerimi sıkarak bekledikten sonra şimdi bir mahkeme salonuna düşmüş olmam şaşırtmadı beni, her şeyi göze almış olarak gelmiş olmam içimdeki korkuyu bir çırpıda silip atmıştı.
Bir insan bütün bir ömrü boyunca yalnız yaşaya bilir, bende yalnız yaşamayı göze aldım,uğruna zindan karanlığına sürüklendiğim kadına olan tutkum az öncede belirttiğim gibi inanılmaz bir acıyı yüreğime oturtmuştu.bazen yol üzeri yürürken gördüğün tüm güzel şeylere benzetirsin, çiçeklerin bakışlarında,güneşin batışında,yağmurlu akşamlarda ıslanan ağaç yapraklarında yalnızca onu görürsün , benimkisi de bu kadar önemliydi.
Ve burada olmamdaki neden hırsızlık suçuyla yargılanıyor olmam, iş yeri sahibi ne kadarını kaybetti bilmiyorum, fakat o şuan benim kadar üzgün değildir, oysa sadece düzenin emrettiği kurallara uyan bir kağıt parçasından olmuştur, buna rağmen içi yanmış ve üzüntülüdür, peki ya ben? İçinizde hiç çalınmış yüreğe dair dramı taşıyan var mı? Bu konu da beni en iyi şu soyulan bay anlar, onun adına üzüldüm, sanki senaryo yazılmış gibi bir hırsızın beni size sürüklemesi tesadüf olamaz, bunda ilahi bir gücün kudretini de aramıyorum, ama istediğim şeyi sanki bana verecek gibi bir his var içimde.bunu verecek olanın bir hırsız olduğunu düşünmek aklımın ucuna bile gelmezdi..
Bir diğer sorun tacizci bir adam olmam, hemen hemen her gün geldiğim ülkede buna benzer binlerce olay mevcuttur, üstelik çoğu kez çocuklar bu durum karşısında erken yaşta ölümle tanışıyor, size gerçek bir olaydan bahsedeyim, kaldığım kentte 11 yaşlarında bir kız bundan yaklaşık on yıl önce tecavüze uğradı.bu kirli işi yapan kişi kızın oturduğu site'nin kapıcılığını yapan adam olduğu anlaşıldı.çok sürmeden mahkemeye çıkartılan bu adam ömür boyu hapse mahküm edildi.
?'Zamanla adam kendi utancıyla hapiste yüzleşmiştir'' diye düşüne bilirsiniz, öylede olmuştur kuşkusuz. Fakat o kız sürekli toplumdan dışlandı, hiçbir kimse arkadaşlık yapmadı, bir başkasının utancı onun alnına damgalanmıştı, aradan birkaç yıl geçtikten sonra bu kıza mahallenin serseri çocukları laf atmaya başladı, ?' kapıcının karısı'' ve ?' kocanı özledin mi?'' gibi saçma sapan şeyler söyleniliyordu, o bir köşeye geçip sessizce ağlıyordu, annesi ve babası sanki bu hatanın suçlusu kendiymiş gibi ilkel yöntemler deneyerek kızın psikolojisini bozmuşlardı, bir ara kömür kovasından aldıkları siyah renkli tozu cinsel organına sürdükleri söylenildi, zaman sonra bu kız çözüm olarak intiharı seçti. Ve öldü.
Hiç kimse onun bu onurlu ölümüne ağlamadı ve cenazesinde bulunan imam bile namazı kıldırırken acele etmiştir..
Bu sebeple onu ailesi sakın suçlamasın, böylesi adi bir suçu bana maal etmeyin. Eğer beni böylesi bir suçla yargılayarak cezalandıracaksanız, bu çirkinliği kabul etmesem de, kızınızı koruyup onun onurlu bir ölümü seçmesinden önce, hayatın devam ettiğini her şeyin daha güzel olacağını anlatın.
Diyeceklerim bu kadar, karımı ve oğlumu dün akşam gördüm annesinin sütünü içmekle meşguldü mutfakta, ağaca tırmanıp karımın saçlarını incelemek istedim, siyah rengin arasından sırıtan beyazlığın çoğalmadığını görmeyi arzuladım, üzgünüm ki bunu göremedim..
Salonda sessizlik hakimdi.
Adam tebessümle etrafına bakıyordu, çok sürmeden içeriye katip girdi.
?'Eşi ve oğlu geldiler''
İçeriye girmesi söylendi, kadın kucağında yeni doğmuş çocuğuyla girdi.
Hakim kararı açıkladı:
Sanığın hiçbir suçu olmadığı anlaşılmıştır...
Mahkeme salonunda ağlayan kadınlar ve erkekler vardı, içlerinden bir kaçı alkışladı..
Adam karısına ve oğluna koşarak sarıldı..
Nefes suç yaşamda ceza mı ki ömür sürdükçe zorlu geçer her gün...
paylaşıma teşekkürler..