Suçlu Dondurmalar
Nasreddin Hoca’nın meşhur fıkrasıdır.
Eşeği çalınır. Teselli aradığı komşularından biri;
“Ah be hocam, ahıra kapı yaptırsaydın ya!”
Diğeri;
“Böyle uyku olur mu? Hiç tıkırtı duymadın mı?
Bir başkası;
“Eşeğin ayaklarını bağlasaydın” diye akıl verir.
Hoca dayanamaz, bağırır:
“Yahu kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?
Eşeği çalan hırsız yakalanır.
Kadı’nın huzuruna çıkarılır.
Sorulur:
“Neden çaldın?”
“Kapıyı açık bırakan ev sahibinin hiç mi suçu yok?
Ev sahibi mi haklı, hırsız mı misali...Suç öyle bir yüktür ki hiçbir yürek onu taşıma cesaretini gösteremez,sahipsizdir.
Bunu neden anlattım şunun için:
Mutfak departmanında aşçıların ortak olarak kullandıkları evin odası büyüklüğünde şok dolabı var; şoklu ürünlerin hepsi buraya dizilir(Mantı,börek çeşitleri vs.)Otelin marketini işleten abinin dolabı bozulunca çeşit çeşit dondurmalarını getirip bizim bu şok dolabına koymuş,girip çıktıkça aşçı arkadaşlar da bir bir bu dondurmaları atıştırınca aşçıbaşı herkesi toplayıp şöyle diyordu:
"Kim ne kadar dondurma yediyse gitsin parasını ödesin,adamın kirası var,faturaları var,çoluk çocuğu var."
Koskoca market dondurma yüzünden batacak değil herhalde ayrıca üzerine not yazmış mı,hayır;ambalajlayıp bir köşeye saklamış mı,hayır;gerekli birimlere haber vermiş mi,hayır.
Nasreddin Hoca'nın fıkrasına dönecek olursak; dolabın ortasına dondurmaları bırakan marketçi mi suçlu, sorgusuz sualsiz onları midesine indirenler mi? Haydan gelen huya gider demiş atalarımız,20 liralık dondurmaları belki iki katına satacaktı turistlere,bırakın sadakası olsun,taş çatlasın 50 dondurma ya vardı ya yoktu.
O halde dondurmalar suçlu....