Sürpriz

İzmir'deki son gecesiydi. Renkli ve yeterli bir tatilin ardından gitme vakti gelmişti. Ertesi sabah erkenden İstanbul'a gidecekti. Bütün arkadaşlarıyla helâlleşip, vedalaştıktan sonra eve doğru yola çıkmıştı ki aklına birden, hayatındaki en önemli yere sahip olan insanı unuttuğu geldi. Aslında unutmuş değildi, bir dakika bile zihni onsuz çalışmıyordu. Tatil boyunca mümkün olduğu kadar görüşmüşler, abartıya kaçmamak için buluşmaları kısa tutmuşlardı. Son olarak bir gün önce yaklaşık iki saat kadar görüşmüşlerdi. Deli gönül bu ya, yetmemişti, yine özlemişti.

Elini cebine attı, telefonunu çıkarıp saate baktı. Tam olarak onbiri yirmi geçiyordu. Büyük ihtimalle Elif bu saatte çoktan uyumuştu. Daha doğrusu Ozan öyle sanıyordu. Elif'in gözüne üç gecedir uyku girmediğinden habersizdi. Sonunda şansını denemeye karar verdi. Telefonunun son arananlar listesinden Elif'in ismini bulup, onu uyandıramayacak kadar kısa bir çağrı attı. Sonra tenha bir sokakta sigarasını yakıp beklemeye başladı. Daha on saniye geçmemişti ki telefonunun titreşimini hissetti. Arayan Elif'ti.

-Uyumadın mı sen daha?
-Uyuyamıyorum ki.
-Ben de seni son bir kez daha görsem diye aramıştım.
-Sanırım imkansız.
-Saatten dolayı değil mi?
-Yok canım, saatten....
Elif az daha söylememesi gereken şeyleri söylüyordu.
-Şey... evet, saatten dolayı tabi...
-Pencereye bari çıkamaz mısın?
-Babamlar daha uyumadı, sabahlayacaklar galiba.
-Peki, anladım.

Ozan bu konuşmayı pek sevmemişti. Elif'in ses tonunda bir gariplik vardı. İyi geceler dileyip, onu sevdiğini söyleyerek telefonu kapattı. Aklındaki soru işaretleriyle birlikte eve gitti ve çantasını hazırlayıp yattı.

Elif İstanbul'daydı... İzmir'de Ozan'la görüştükten sonra yola çıkmış ve ona sürpriz yapmak için İstanbul'a gelmişti. Bu sürprizin bozulmaması için de, Ozan aradığında ona yalan söylemek zorunda kalmıştı.

Ve sonunda büyük gün geldi. Öğleden sonra saat ikide Ozan'ın otobüsü Harem otogarında olacaktı. Elif de oradaydı ve Ozan'ı karşılamak için büyük bir sabırsızlıkla bekliyordu. Ozan otobüsten indiğinde ona sarılırken neler söyleyebileceğini düşünüyordu. O sırada saate bakmak aklına geldi. Otobüs yarım saat gecikmişti. Şirketin yazıhanesine gidip sorduğunda, gecikebileceğini ve birazdan geleceğini söylediler. Ancak saat üçe geliyordu ve hala otobüs ortalıkta yoktu. Hava da iyiden iyiye soğumaya başlamıştı bu arada. Hemen bir pastaneye oturdu ve çay istedi.

Çayını beklerken gözü televizyondaki son dakika haberine gitti. Başta neden bahsettiğini anlayamadı. Daha sonra otobüsü gördü; Ozan'ın bindiği, İzmir-İstanbul otobüsünü... Hurdaya dönmüştü. Otobüsten sağ çıkabilen, şanslı tek bir kişi bile yoktu. Elif'in birden boğazı düğümlendi, elini kıpırdatacak dermanı bile kalmamıştı. Ne yapacağını bilemiyordu. En sonunda yüzünü ellerinin arasına alıp, ağlayabildi sadece.

Bu sürprizi hazırlamak için son defa onu görme şansını da kaybetmişti. Artık pişmanlık duyuyordu. Sevgilisine tatlı bir sürpriz yapmak isterken, hayat ona en büyük ve en acı sürprizi yapmıştı.

Elif, bir daha İzmir'e dönmedi...

31 Mayıs 2009 2-3 dakika 1 öyküsü var.
Beğenenler (6)
Yorumlar (1)
  • 14 yıl önce

    😥 Bu ikon yeterli mi bilmem ama yüreklerin acısını hissettiren bir öyküye dokundu gözlerim. Değerli kardeşim şiirde olduğu gibi öyküde de yoları katetmiş bir kalem olduğunun aynasıydı okuduğum öykü.

    Sonu hazan olmasın hiçbir öykünün...

    Tebrik saygı ve selamlarımı sunuyorum usta ozana.