Süt İğde Ülser
Rana'yı karşısında kısa kesilmiş sarı saçlarıyla ve tebessüm eden o çok şey söyleyen dillenmiş gözleriyle görünce şaşırmaması olanaksızdı. Oysa yarım saati bile doldurmamışlardı iş yerinden ayrıldıktan sonra birbirlerine "iyi akşamlar " dilemeleri.
Rana'nın görgü şahiti olmasına mı yoksa tanıklığına mı yansın bilemedi. Bu öyle can sıkıcı berbat bir durumdu. Daha geçen hafta mutfakta kucağına oturmuş bulaşıkçı kızla yakalandığından beri, Rana'nın o irdeleyici gözlerinden bakışlarından kaçıp duruyordu. Kaçması yetmemişti. Şu an anlamıştı. Rana suratlarına kapıyı öylesine hızlı çarpmıştıki müdür bu gürültüye başını kaldırmakla yetinmedi ne oluyor diye de çıkıştı.
Kucağındaki temizlik işlerine bakan kız tüm utanmazlığı ile, hiç istifini bozmadan,
" Bizi mi röntgenliyor bu salak şey" demişti?
" Ya bu çok kötü oldu" demesine karşılık
" Saçmalama şekerim hangi devirde yaşıyoruz" gibi bir lafı da itekleyivermişti üstünü başını düzeltirken.
Şimdi bu yaz akşamı dolmuş kuyruğunda beklerken, Rana'nın karşısında, utanma der gibi dikilmesine ses çıkaramıyordu.Hayır utanılacak ne vardı ki onu da çözemiyordu şu an ama tek derdi bu karşılaşmanın hayra alamet olmayacağı kesindi. Sonunda kuyruktan çıkıp Rana'ya daha yakın olmakta buldu çareyi.
"Merhaba Rana."
"Merhaba."
"Hayırdır buralarda sen..."
" Ya şu karşıdaki giyim mağazası var ya....oradan biraz üst-baş almıştım da...taksidini vermeye geldim." Söyleseydin beraber gelirdik demedi tabii.
" Öyle mi" dedi biraz şaşırarak? Bir suskunluk oldu aralarında. Rana'yı aslında severdi. Üniversite okumuştu. Yakında mimar olacaktı. Kolundan hafifçe tuttu. Rana'nın irkildiğini hissetti.
"Kaldırıma çıkalım. Böyle milletin önünde engel teşkil ediyoruz"...
" Aaa sahi! Dalmışız değil mi?" O sırada Magirus yanaştı durağa. Kuyruktakiler doluştu Magirusa.
Terliyordu. Bu terleme Rana'yı gördükten sonra başlamıştı. Sıkılıyordu. Rana'yı bırakıp gitmeyi düşünüyordu. Rana'ya karşı suçlu muydu kestiremedi? Ne suçlu olacak? Olan olmuş. İş yerinde müdürün
dışında kimsenin kapısı çalınmazki! Allah Allah! Keşke çalsaydı kapıyı. Yok bu üniversite kokusunu sindirmiş. Dalar bunlar hemen. Yırtıktır bunların çoğu...Rana,
" Seni alıkoymuyorum değil mi?"
" Yok canım. Ne alıkoyması."
"Bir yer de oturalım mı ne dersin?" ve çok salakça bir yanıt çıkmıştı ağzından
" Oturmasak!"
"Benim süt içmem gerek. Buralarda iyi süt kaynatan pastahane var mı? Biliyorsun ülserim depreşti.
Bir kaç gündür iyi ağrımaya başladı midem."
Dört Yolda hava sıcaktı. Akşamın rüzgârsızlığı yakıp duruyordu ortalığı. Bunalıyordu. Gözleriyle çevreyi taradı. Ankara hastanesinin oralarda pastahanelerin olduğunu anımsadı.
" Bu saatte iyi sütleri var mıdır pek bilmem ama istersen şu kavşaktaki pastahane de oturabiliriz. Ben de bir çay içerim." Rana ikiletmedi.
"Olur. Gidelim "dedi.
Masa da Rana sütünü yudumlarken kendisi de berbat çayını içerken vantilatörün serin mi sıcak mı hava dağıttığı belli olmayan ortamında konuşmadan çevreyi seyrederek oturuyorlardı. Gözlerini sürekli Rana'dan uzak tutuyor o baktığı zamanlarda başka yönlerle ilgileniyor aldırmaz havalarında dolaşıyordu. Rana bildiği kızlardan veya kadınlardan değildi elbette. Çekincesi bu gerçeği bal gibi bimesindeydi. Hayır kaçamıyorduda. Başka biri olsa umurunda olmazdı ama sanki kendini Rana'ya karşı hesap vermek durumundaymış gibi görüyordu. Rana ben sana hesap mı versem şimdi?
Birdenbire olan oldu mu yoksa o soru Ağrı dağından kopup geldi de suratına tüm yıllanmış kar kokusuyla çarptı mı sendeledi mi anlamadı?
" Ne buluyorsun o kız...da?" Rana'ya hiç bu kadar uzun süre baktığını anımsamıyor. Ama baktı bu sıcak yaz akşamı. Baktı baktı...
" Hiç!"
" Hiç mi?"
" Evet...hiç...özür dilememi bekliyorsan boşuna beklersin. Olan oldu. Kötü bir zamandı. Yani bizim için iyi olan bir zamanda gelmen senin için kötü bir zamanlama oldu." " " Hâlâ yanıt vermedin! Ne buluyorsun o oros..da!"
"Terbiyeni bozma istersen. Burda olmayan biri hakkında kesin hükümler verme ."
" Benim neyim eksik. Anlamadım!"
" Bilmem. Belki fazla ciddisin. Belki sürekli şu elindeki süt bardağınla ortalıkta dolaşman seni itici yapıyordur."
"Hoşlanıyor musun o kızdan? Bulaşık kokuyordur o! Yağ sabun kir pas..."
"Saçmalama. Hem sonra bunlar seni ne diye ilgilendirirki? Anlamış değilim!"
" Bilmem. Senin gibi birine yakıştıramadığımdandır... "kızgınca bir kahkaha savurdu Rana
" Ne yakışır bana Rana? Sen mi?" Rana buz gibi oldu. Rana sustu.
" Ne alakası var şimdi bunun konumuzla?"
" Bu kadar deştiğine göre!"
" Ben sadece..."
" Evet sen sadece sütünle dolaşıp dur. O kadar yakınlaşmaya çalıştım sana ama her seferinde ben
bulunmazım havasındaydın."
" Sana bıraktığım izlenim bu mu?"
" Evet! Bana bıraktığın tek rengin bu."
Şimdi de üşümeye başlamıştı. Pastahanenin sararmış beya duvarında asılı olan saate baktı. Güneş batmıştı. Cadde ışıklarıyla birlikte oturdukları masa ve diğer masalarda aydınlandı. Pastahanenin sahibi ölmüş olmalıydı. Duvarların bazılarına adamcağızın tatlımsı bakışlarıyla siyah beya fotoğrafları dağıtılmıştı. Kasa da duran orta yaşlı adama baktı. Halinden sıtkın gibiydi. Belki de bir ömür harcadım'ı düşünüp duruyordu bu sıcağın bu sevmediğim kokuların içinde. En çokta yumurta kokusu. Bayar. Nefret ederim. Adam böyle düşünüyor olabilirdi sigarasının dumanını kapıdan caddeye doğru üfürürken.
Rana'nın gözleri buğulanmış tuhafça bir sessizliğe bürünmüş belki de kendini ne hallere düşürdüğüne için için kızıyor olmalıydı. Ne diye takip etmişti? Başka yalanda mı bulamamıştı. Zaten inanır gibi görünmüştü Görkem. Televizyonda yine Kenan Evren bir şeyler anlatıp duruyordu. İçeriye bir kaç çift daha girdi. Çiftlerden biri yan taraftaki masaya otururlarken duvardaki saat din don din don ses çıkarmaya başladı. Görkem aldırmadı. Rana bardağın dibinde kalan sütü döndürüp duruyordu. Görkem arayı ısıtmak için,
" Tere yağ mı yapmaya karar verdin? Döndürme şunu başım döndü." Rana başka şey söyledi,
" Kalkalım mı? Canım iğde çekti!"
" İğde mi?"
" Ne var bunda? Ben iğdeyi severim."
" Siz okumuş hanımlar hep böyle misiniz tuhaf tuhaf..."
" Ötekileri bilmem dedi Rana. Ama ben gerçekten iğdeyi severim."
" İyi o halde kalk bakalım. Sana iğde bulalım bu saatte."
İğdeyi Anafartalarda bir kuruyemişçi de buldular adam tam kapatmak üzereydi. Rana iğdeleri iştahla yerken,
" Biliyor musun ne düşünüyorum?"
" Nerden bileyim söylemedin ki!" Rana ciddi ciddi iğde kokmaya başlamıştı. O iğde kokusuyla,
" Bu gece ben de kalır mısın?"
" Ne için? Sabahtan beri aşağılamaktan bıkmadın mı?"
" Aşağlık bir hayvan olduğunu zaten kendin de biliyorsun değil mi? Acındırma kendini bana!"
Dolmuşa birlikte bindiler. Rana sokuldu.
" Doğru söyle o kızda ne buldun?"
" Sen de bulmadığım her neyse onu buldum . Ama merak etme. Kendi geldi oturdu kucağıma. Ben davet etmemiştim yani."
" İğde yer misin?"
" İğdeden daha çok seveceksen beni yerim" dedi Görkem.