Tahir Efendi 5
_Tahir Efendi meraktan çatlayacağım vallahi bu ne iştir gece gece karakola götürmek söyle de bilelim.
-Bizim gelin ile ilgili Hızır usta.
_Nasıl yani?
-Bizim gelin iki yaşındayken annesi ve babası bir trafik kazasında vefat etmiş.
Devlet korumaya almış ve yetimhaneye vermişler. Aradan 2 ay geçmeden bizim dünürler evlatlık olarak almış ve büyütmüşler ama evlatlık olduğunu kendisi bile bilmiyormuş. Bizim gelinin dedesinin dedesi Osmanlı zamanında Mısırda paşa imiş orada kendisine ait küçük bir sarayı yani oturduğu evi tarlaları ve Vakıf olarak kurduğu medreseler varmış.
Devlet işin üstüne düşmüş ve yurt dışında olan böyle yerlerin sahiplerinin varislerini hak sahibi yapıyormuş.
Bizim gelinde dedesinin dedesinden büyük bir miras kalmış. Araştırarak bize kadar ulaşmışlar. Ankara'dan gelen avukatlarda Hazine avukatlarıymış. Yarın adliyede buluşacaklar yapılması gereken işler varmış. Daha sonrada Ankara'ya gidip gelecekler. Bildiklerim hepsi bu.
_Yüreği güzel olanın bahtı da, talihi de, kısmeti de güzel olur Tahir efendi ne mutlu sana ki böylesi bir evlat vermiş Yaradan.
-Hayırlısı diyelim. Mevla'm neylerse güzel eyler görelim bakalım bundan sonrasını neyler.
_Tahir Efendi bize müsaade yolcu yolunda gerek yarın işi olanlar var sizlerde yatın dinlenin. Hadi size Allah rahatlık versin.
-Sağ olasın Hızır usta Canlar Allah sizlerden de razı olsun', diyerek herkes evlerinin yolunu tutmuştu.
O sabah hiçbir şey olmamış gibi sabah namazından sonra dükkânı açan Tahir Efendi ve oğlu geçmişlerinde nasıl ise aynı çalışıyor, konuşuyor ve çarşı esnafı ile şakalaşıyorlardı. Ama çarşı esnafının konuşmaları değişmişti. Kimisi artık burada kalmazlar diyordu, kimisi şimdi burunları büyür diyorlardı, kimisi de çarşının bütün mekânlarını alırlar diyordu.
Bu söylentiler Tahir Efendinin kulağına gitmesi öğleyi bulmamıştı. Üzüntüden ne yapacağını bilemiyordu. Ne söylerse çarşı esnafı ikna olurdu ki. Çareyi yine Hızır ustanın yanına gidip onunla konuşacaktı bizim Tahir Efendi. Öylede yaptı.
Hızır ustanın kapısı bir defa daha çalınıyordu Tahir Efendi sayesinde. Kapıya bakan Hızır usta;
_Hayırdır Tahir efendi yine ne oldu?
-Ne olmadı ki Hızır usta çarşı dedikodudan geçilmiyor.
_Hele söyle neymiş o dedikodular?
-Bizin oğlanın olayını duyan çarşı esnafı olur olmaz kelimeler söyler olmuşlar. Oğlan adliyede fakat öğlen olmadan benim kulağım çınlar oldu. Ben bunca yükün altından nasıl kalkacağım onu bilemedim. Ne kimsenin arkasından konuşurum nede konuşanı severim bilirsin.
_Sıkma canını Tahir Efendi bu gün konuşurlar yarın susarlar. Ağızları işler elleri yerine esnafın sen bilmez misin,hele gelin kızımızla oğlan bu gün bir gelsinler bakalım ne olacak akşama çaya misafir olacağım haberin ola. Akşama konuşuruz hadi selametle bende öğlen namazı için abdest alayım kaçırmayalım namazı.
Bizim Tahir Efendi azda olsa rahatlamıştı dükkâna dönerken. Emir adliyeden gelmiş dükkânda yarım kalan işleri yaparken çarşı esnafının söyledikleri Bizim Emir'in kulağına kadar da gelmişti. Baba oğul ne yapacaklarını şaşırmış konuşsalar bir türlü konuşmasalar bir türlüydü. Ya Sabır çekmek en güzeliydi ikisi içinde. Akşam namazından sonra dükkânı kapatıp evin yolunu tuttuklarında her ikisi de bir tek kelam bile etmiyorlardı.
Akşam yemeğine oturduklarında her ikisinin ağzını bıçak açmıyordu. Hem anneyi hem de gelini merak sarmıştı...?
Kutlarım enfes kalemini güzel yüreğini sevgimle...