Tarhana Çorbası
Aysel sınıfın biraz yoksul bir öğrencisiydi. Canan'ın babasının ise durumu çok iyiydi. Canan Aysel'e ve Aysel gibi birkaç ögrenciye biraz tepeden bakardı. Onlara gerekmedikçe pek sokulmazdı. Canan'ın arkadaşları da biraz havalıydılar. Bir gün okulda, yoksul ögrencilere yardım kampanyası düzenlendi. Yeni okula başlayan fakir ögrencilere kitap defter yardımı yapılacaktı. Öğretmeni oun da katılmasını istedi. Canan da öğretmenini kırmak istemedi, bu kampanyaya katıldı. Hiç tanımadığı bilmediği mahallere gittiler. Evleri tek tek dolaştılar. Çocuklara araç gereç dağıtma işini bitirdiler. Çok yorulmuştu. Biraz da pişman olmuştu. Ne geregi vardı, bu pis yerlerde ne işi vardı. Öğretmenini kıramamıştı. Her yer çamur içindeydi. ayakkabıları çamur olmuştu. O ara nasıl olduysa, Canan arkadaşlarından geri kaldı. Onlar gittiler. O sokakları karıştırdı. Şaşkın şaşkın etrafına bakıyordu. Tam arkadaşlarına telefon edecekti ki, kaşıdan gelen Aysel'i gördü.
-Canan, hayrola senin bizim mahallede ne işin var?
-Burası sizin mahalle mi Aysel? Bilmiyordum. Biz yoksul ögrencilere kitap değıtmak için gelmiştik ama arkadaşlar gitti sanırım. Ben yalnız kaldım burada. Şimdi onları arayacaktım.
-İstersen gel seni bizim eve götüreyim. Bak şu karşı taraftaki beyaz ev. Biraz bizde dinlenirsin. Karnın açtır, bir şeyler yeriz seninle; öyle dönersin evine. Hatta babam seni bırakır evine kadar.
-Yok canım. Zahmet etmeyin. Ben giderim. Babamı ararım o gelir alır beni.
-Ama hava kararmak üzere gel bence çekinme. Hem sana yaptığım resimleri göstermek isterim.
Canan biraz tereddüt etse de, "Peki" demek zorunda kaldı. Bu yoksul mahallenin evlerine girmek hiç gelmiyordu içinden, ama yine de bir şey demedi. Aysel'in peşi sıra evlerine gitti. Giderken de arkadaşlarına, "Beni beklemeyin" diyerek telefon etti.
Aysel'lerin evi bahçe içinde tek katlı bir evdi. Bahçede bir sürü ağaç vardı. Oturmak için banklar vardı. Sanki küçük bir park gibiydi bahçe. Salıncak bile vardı. Canan ilk şaşkınlığı bahçeyi görünce yaşadı.
-Sizin bahçıvanınız mı var Aysel.
Aysel çok güldü bu söze.
-Hayır Canan. Babam ilgileniyor bahçeyle.
-Babanın bahçıvan olduğunu bilmiyordum.
Aysel yine gülerek,
-Hayır canım. babamın terzi dükkanı var.
Canan'ın şaşkınlığı iyice artmıştı.
Birlikte eve girdiler.
-Anne baba ben geldim. Bakın bir arkadaşımı getirdim. Bu Canan. Bak Canan, bunlarda benim annem ve babam. Bu da küçük kardeşim Serhat.
-Merhabalar
-Merhaba kızım hoş geldiniz.
-Hoş buldum. Sağolun.
Canan evi şöyle bir inceledi. Küçücük ama şirin bir evdi. Köşede soba sıcacık yanıyordu. Evde hiç bilmediği bir yemek kokusu geliyordu burnuna. Ne olduğunu anlayamadı. Küçücük bir evdi ama köşede kocaman bir kütüphane vardı. Ev çok temiz görünüyordu. Aysel'in anne babası da gayet modern giyimli insanlardı. Bu yoksul mahallede böyle insanlar görebileceğine biraz hayret etmişti.
-Sizler ellerinizi yıkayın. Ben masayı hazırlıyorum. Eminim karnınız çok açtır, dedi Aysel'in annesi.
-Ben çok açım anne, dedi Aysel
-Ben pek aç değilim aslında, dolaşırken arkadaşlarla bir şeyler yemiştik.
-Aaa olur mu canım. Bak mis gibi tarhana çorbası yaptım. Mutlaka yemelisiniz. Bu soğuk havalarda şifa kaynağıdır.
Canan tarhananın adını duyardı ama onu yoksulların yediği bir çeşit yemek olduğunu düşünmüştü her zaman.
Sonunda masa hazırlandı. Serhat atıldı. "Ben Canan ablamın yanında oturacağım."
-Tabi canım. Gel. Çok tatlısın sen.
-Hayır Serhat sen benim yanıma gel. Sen Canan'ın üzerine bir şeyler dökersin şimdi
-Hayır anne ben buraya oturmak istiyorum.
-Tamam, lütfen ellemeyin. Otursun. Serhat çok tatlı ve yakışıklı bir çocuk, dedi Canan. Onu hafiften öptü.
Serhat gururlu bir şekilde Canan'ın sandalyesinin yanına kuruldu.
Tabaklara çorba koymaya başladı evin annesi. Tabağına çorba koyuluca, evdeki güzel kokunun bu çorbadan geldiğini anladı Canan.
-Ohhh mis gibi kokuyor, dedi. Bu nedir?
-Tarhana çorbası kızım.
-Aaaa tarhana bu mu? Ne güzel kokuyormuş.
-Sen daha önce hiç tarhana çorbası yemedin mi Canan? dedi Aysel
-Hayır yemedim Ayselciğim. İlk defa yiyeceğim.
Aysel ve annesi birbirlerine şaşırarak baktılar. "Hadi buyurun" dedi ve çorbalar kaşıklanmaya başlandı. Canan çorbadan bir kaşık aldı.
-Ohh çok nefismiş, diyerek kaşıklamaya başladı ve anında bir tas çorbayı bitirdi. Çorba bitince de, biraz utandı. Ayyy, afedersiniz, ben herkesten önce bitirmişim diyerek, başını öne egdi!
-Masadakiler Cana'ın çorbayı beğendiğine çok sevindiler. "Bir tabak daha alır mısın?" dedi, Aysel'in annesi.
Canan çekinerek
-Êvet lütfen, dedi.
Bir tabak daha koydular. Onu da afiyetle yedi bitirdi. Hayatında hiç böyle lezzetli bir çorba içtiğini hatırlamıyordu.
-Ellerinize sağlık. Eve gidince, anneme söyleyeceğim o da yapsın aynısından.
-Biz bu çorbayı yazın sebzeleri kurutarak yapıyoruz. Markettekiler belki bu kadar lezzetli değildir. Ben sana giderken bir kavonaza koyarım. Annen onu pişirsin.
-Peki tamam.Teşekkür ederim.
Daha sonra hep beraber, çay içip sohbet ettiler. Aysel ona yaptığı resimleri gösterdi. Hepsi çok güzeldi. "Aysel ben senin bu kadar kabiliyetli olduğunu bilmezdim." diyerek şaşkınlığını ifade etti Canan. Bu gece çok mutlu olmuştu. Aysel' in ailesi ne kadar sıcak ve kültürlü insanlardı. Hiç böyle düşünmemişti. Artık, kimseyi yoksul diye küçümsemeyecek ve tarhana çorbasına yoksul çorbası demeyecekti. Bu gece gördükleri karşısında hayretler içinde kaldı.