Tek Perdelik Oyun : İki Kadın
Perde açılır. 2 kadın, bir alış veriş merkezinde ki kafelerden birinde, sohbet etmektedirler.
1.kadın:
Ses var mı?
2.kadın:
Yok.
1.kadın:
Ne oldu yine?
2.kadın:
Bilmem, herhalde yine ya söylememem gereken bir şeyi söyledim ya da yapmamam gereken bir şeyi yaptım. O biliyor.
1.kadın:
Bu nereye kadar böyle gidecek?
2.kadın:
Gidecek bir yeri kalmadı artık. Ya anlamıyorum, kendimi bildiğimden beri kadın olmaya çalıştım. Sürekli okudum. Bilgisiz, kültürsüz olmamaya çalıştım. Bildiklerimin üstüne sürekli eklemeler yaptım, bilmediklerimi öğrenmeye çalıştım. Girdiğim her ortamda en doğru şekilde durmaya çalışırım. Her konuda, her zaman söyleyecek bir fikrim vardır. Fizik olarak, belki çok mükemmel değilim ama eksikli de değilim.
Elimden geldiğince kendimi dürüst değerlendirmeye çalışıyorum yine de çok olumsuz, istenmeyecek bir şey bulamıyorum.
Ama olmuyor, anlayamıyorum, daha ne olması gerekiyor bir kadında?
Etrafıma bakıyorum, gözlemliyorum. Yeri, zamanı geldiğinde tercih edilen olmak, kaybetmemek için savaş verilecek olmak için daha ne gibi özellikler olması lazım bulamıyorum?
1. kadın:
Mutsuzsun.
2.kadın:
Nasıl yani? Anlamadım.
1.kadın:
Sürekli diğer insanları mutlu etmekle meşgulsün. Kafan çalışıyor. Aptal değilsin. Hiç durmadan birileri için hayatı kolaylaştırmaya çalışıyorsun. Programlar yapıyorsun. Beynin kendin için değil başkaları için çalışıyor. Ve bu seni o kadar yoruyor ki kendini düşünmeye, şımartmaya, mutlu etmeye vaktin kalmıyor. Sürekli düşünceli bir ifadeyle dolanıyorsun ortalıkta. Yani mutsuzsun.
Oysa senden istenen, beklenen her ne olursa olsun, gülmen. Sorgulamayacaksın. Sana söylenen neyse o şekilde kabul edeceksin. Olabildiğin kadar salak olacaksın. Beceremiyorsan salağa yatacaksın. Peki diyeceksin.
Sorun yaratmayacaksın, yansıtmayacaksın.
Senin gibi kadınlar hayatın devamı için gereklidir hatta idealdir. Ama yaşamaya gelinince senin gibilere zor kadın denir. Ve ne yazık ki tercih asla zor kadın olmaz.
İnsan egosu ezmeye programlanmıştır. Kişi, kendini güçlü, üstün hissetmek ister. Bu yüzden de zayıf ve yetersiz olanı seçer.
2.kadın:
Buna neden izin vereyim? Neden olmadığım gibi olmaya çalışayım? İnsan kendi değerini göz göre göre düşürür mü?
1.kadın:
Haklısın, ama ne yazık ki oyunun kuralı bu. Ya dediğim gibi olacaksın ya da neden diye sormayacaksın.
Dikkat et etrafına. Evimde mutsuzum diyen bir sürü insan var. Sorduğun zaman bir sürü eksiklikler, olumsuzluklar sıralarlar.
O eksiklikler sen de doğuştan var olan özelliklerdir. Bunu fark ettiği anda gözleri parlar. İşte der, böyle olmalı, aradığım bu. Yanında sen gibi bir kadınla kendini zafer kazanmış gibi hisseder. Böyle bir kadının seçimi olmakla böbürlenir. Böyle bir kadını yaşamakla kendini bir halt zannetmeye başlar.
Ama bir süre sonra bakar ki, bu kadını kandırmak zor. Öyle sallama kelimelere eyvallah demiyor. Söylenen her şeyde bir mantık, bir doğruluk arıyor.
Hiçbir konuda ahkam kesemediğini, kesemeyeceğini fark eder. Ne dese kadının söyleyecek bir sözü, fikri var.
Oysa evde öylemi ya? Orada kral. Ne dese kabul eden, çok, hatta hiç, soru sormayan idaresi kolay biri varken işi yokuşa sürdüğünü anlar.
Bu taraf için, akıl ve yüreğinde yer ayırması, mücadele etmesi, çaba sarf etmesi gerekirken diğer tarafta yan gel yat Osman misali bir hayatı var.
Bu iş beni aşar diyip bir zamanlar mutsuzum dediği yere geri döner.
Üstelik seninle olduğu zamanlarda edindiği artı değerleri de beraberlerinde götürür. Seninle öğrendikleriyle yanlışlarını düzeltir. Eksikliklerini tamamlar.
Seninle öğrendiği aslında hiç bilmediği gerçek kadındır.
Bir süre sonra duyarsın ki, hayatına başka biri girmiş.
İşin komik yanı da nedir biliyor musun?
Hani o senden öğrendikleri var ya? İşte o öğrendikleri ile yaşar o kişiyi.
Yani sen, farkında olmadan, bir başkasının mutluluğuna ön ayak olmuş olursun.
Bu da işin tuzu, biberidir.
2.kadın:
Benim duygularım neresinde bu anlattıklarının?
1.kadın:
Sen yoksun. Hatta hiç hesapta yoksun çünkü sen güçlüsün, nasıl olsa üstesinden gelirsin. Sen yaralanmazsın. Zaten olayın en başından beri sen yoktun ki. Sen sadece amaç için kullanılan bir araçtın.
Harç bitti yapı paydos gibi, anladın mı?
2.kadın:
Anlamaya çalışıyorum ama inan mantığım kabul etmiyor.
1.kadın:
İşte en büyük hatayı da burada yapıyorsun. Bu işte mantık yok. Unut şu mantık olayını. İlla ki her taşın bir yeri olsun istiyorsun, haklısın, ama oyun böyle oynanmıyor. Azıcık yalanlara inanacaksın. Diyorum ya işte salak olacaksın.
2.kadın:
Yani böyle olunca mı kadın olmuş olacağım? Yok sağ ol, ben almayayım.
1.kadın:
Tatlım, bak bakalım şöyle bir etrafına. Kaç tane kadın var değil mi? Hepsinin de keyfi yerinde, çan çan çenedeler. Neden? Çünkü garantileri var. Parmaklarında yüzükleri hala duruyor. Her birinin bir ya da iki de çocukları var. Bir para getirenleri de var.
Hadi bakalım hayatlarında sorun bul? Yok, onlara göre. Geriye ne kalıyor? Kafa dengi arkadaşlarla laflamak. Onlar da bunu yapıyorlar işte.
2.kadın:
Toparlarsak, basit yaşayacaksın diyorsun?
1.kadın:
Gördün mü bak, nasıl da anladın.
2.kadın:
Hala kafam almıyor ya, neyse.
1.kadın:
Öf ya delirtirsin insanı. Hep böyleydin zaten sen. Dik kafalı şey. Hadi iste hesabı da kalkalım. Boşuna çene patlattırdın yine bana.
2.kadın:
Aman iyi bağırma hemen. Anlamıyorum işte ne yapayım?
Vurma kafama yahu.
Hesabı ödeyip kalkarlar.
Perde kapanır.