Tokat (son)
?Ali Amca'nın gelişi pek hayra alâmet değil? diyerek Furkan Selimi tasdik etti.
Ateşini püskürtmeye hazırlanan ejderha gibi kükremeye hazırdı babası. Etrafına hiç bakmadan oğlunun yanına gelerek ? Lan ben sana ne dedim, sen nerde geziyorsun. Demek bana kafa tutarsın ha!? diyerek Yusuf'un yüzüne balyoz gibi iki tokat attı. Hiç kimse bunu beklemiyordu. Yusuf'un arkadaşları Ali Amca ne yapıyorsun? diyerek kollarından tutup ileriye çekmeye çalıştılarsa da onun öfkesi hala dinmemişti.
? Sen büyüdün adam mı oldun bana karşı geliyorsun, canına okurum senin, atarım dışarı aç kalırsın? diyerek bir yandan da tokat gibi sözleri haykırıyordu.
Yusuf donmuş kalmıştı. Ayağa kalkarak bir eliyle yanaklarını ovuşturuyordu. Vurgun yemiş gibiydi.
Kahvehanedekiler de etraflarına toplanmışlar, kimisi ? Ayıp yahu koskoca delikanlıya da bu yapılır mı?? diyerek yaraya tuzla, biberle pansuman yapıyordu.
Kimisi de; ?Oğlum bakma sen babana herkes ne olduğunu biliyor. O da anlayacak yaptığı hatayı? diyerek teselli ediyorlardı.
Arkadaşları; Ali Amca ne işin varsa söyle biz gidelim yapalım.? diyorlardı.
Olacakları tahmin eden annesi de koşarak oraya gelmişti. Yavrusunun etrafında dönen bir ceylan ürkekliğinde acıyla kıvranıyordu. Nutku tutulmuş gibi duran oğluna gözyaşları içinde şefkatle bakıyordu. Bu anda diller lal olmuş yürekler ve gözyaşları lisana gelmişti. Büyük bir acıyla ? Yusuf'um diyebildi? sadece...
Yusuf yüzüne yediği tokatın acısını hiç duymamıştı. Gururuna atılan tokatın acısıyla derin derin kıvranıyordu. Herkes şaşkınlıkla ve merakla Yusuf'un ne yapacağını merak ediyordu. Baharın ısınan havası tekrar buz kesmişti adeta. Ağızları bıçak açmadan sessiz bir bekleyişten sonra Yusuf bir çita atikliğinde zıpladı. İşaret parmağını babasına doğru uzatarak;
? Bu yaptıklarının hesabını soracağım senden? diyerek yıldırım hızıyla uzaklaştı oradan.
Babası ? Aynı öfkeyle ; ? Lan sen kim oluyorsun da benden hesap soracaksın ne biliyorsan yap defol git başımdan? dedikten sonra kolundan tutan komşuların ısrarıyla eve doğru yürümeye başladı.
Yusuf ondan önce eve gitmiş, elinde bez sarılı bir şeyle köyün dışına doğru çıkmıştı. Görenler giyecek eşyalarını alıp köyü terk edeceğini düşünmüşlerdi. Hatta annesi arkasından ? Oğlum! Yusuf'um bu yaralı anneni bırakıp ta nerelere gidiyorsun?? diyerek arkasından biraz koştuktan sonra yere yıkıldı. Artık göz pınarları kurumuş, sadece yüreğine hançer saplanmış gibi inliyordu.
Eşi ; ? Bırak şu hayırsızı gel buraya çabuk? diyerek eve girdi. Komşular evlerine dağıldıktan sonra Yusuf tüm öfkesini, nefretini sırtlamış olarak evin önüne geldi. Avazı çıktığınca bağırıyordu. Elinde babasının pompalı av tüfeği vardı.
? Çık dışarı! Çık çabuk, artık bize çektirdiğin her şeyin hesabını vereceksin? diyerek düşmanına meydan okuyan bir asker gibi haykırıyordu. Annesi, babasından önce dışarı çıktığında olduğu yerde dondu kaldı. ? Oğlum ne yapıyorsun? Babana silah mı çekiyorsun?? dedikten sonra ; ? Ver onu evladım, uyma şeytana, istersen seninle buraları terk eder gideriz.? Diyerek elini ona doğru uzattı.
? Sen bu işe karışma anne, biz hiçbir yere gitmiyoruz. Asıl gitmesi gereken ebediyyen gidecek buralardan? diyerek geri çekildi. Gözlerinden intikamın ateşi saçılıyordu, ?gözü dönmüş? gibiydi.
Bu sırada babası ; ? Yine mi geldin sen buraya defol git ? diyerek dışarı çıktı.
Yusuf silahı babasına doğrultarak ? Asıl sen defol git, hayatımızdan pislik herif? dedikten sonra, babasına peş peşe durmadan ateş etmeye başladı. Babasının cansız bedeni olduğu yere bir un çuvalı gibi yığılmıştı. Annesi yürekleri dağlayan haykırışla ? Oğlumm! Ne yaptın sen? dedikten sonra olduğu yere yıkıldı.
Yusuf elinde silahla babasının üzerine kapandı hıçkırıklarla ağlamaya başladı...
..................
Şimdi Yusuf geleceğe dair hayallerine de kelepçeler vurup, baba katili olmanın verdiği ağır bir vicdan azabı ile demir parlaklıklar ardında hayatının baharını geçirmektedir....