Üç Arkadaş
Çalıştığım kuruma yeni alınan memurlar ihtiyaç duyulan birimlere dağıtılırken sorumlu olduğum bölüme de üç memur adayı verildi. Verilenden birinin adı Cavidan birinin adı İrfan, diğerinin adı da Orkun.
Cavidan henüz liseyi bitirmiş memuriyet imtihanı ile birlikte girdiği Üniversite imtihanında Hukuk Fakültesini kazanmış onun için bu yıl uğurlu yıl imiş. Anne ve babası ayrı yaşıyorlarmış. Bu yüzden geçimlerini babasından aldıkları nafaka ve yakın akrabalarının yardımı ile sürdürmüşler. Bundan sonra önlerine çıkabilecek bütün zorluklara daha kolay baş edebileceğini düşünüyor ve yarınlara daha iyimser bakabilecekmiş.
İrfan yirmi dört yaşında akademi mezunu bekâr bugüne kadar ailesinin yanında rahat bir hayat geçirmiş, eğlenmeyi ve gezmeyi severmiş.
Orkun yirmi altı yaşında lise mezunu evli askerliğini yapmış birde kız çocuğu varmış. Babasına ait bir dairede yaşıyormuş.
Cavidan ve Orkun utangaç, İrfan ise onlara nazaran biraz yırtık. Kendini tanıtırken gezmeyi ve eğlenmeyi sevdiğini söylediği gibi daha ilk günden oda personelinden başkalarıyla da tanışmış onlarla irtibat kurmayı başarmış birisi.
Birimimde çalışan bütün memurlarının aile durumlarını, yaşantılarını bildiğimden onların dertleriyle dertlenmeyi sevinçleriyle sevinmeyi işimin bir parçası gibi gördüğümden yeni memur arkadaşları da göz ucuyla takip ederdim.
Günler geçtikçe Cavidan'ın tavırlarında hiç olumsuz bir gelişme olmadı. Aksine herkes tarafından sevilen kişilerle arkadaş olmayı başardı. Odanın da en küçüğü en çalışkanı olunca bir anda en sevilen kişi oldu. İrfan ise her gün yaşantısı ve aile düzeni iyi olmayan kişilerle arkadaş oluyor ve Orkun'u da peşinden sürüklüyordu.
Bir gün İrfan'ı yanıma çağırdım şu, şu arkadaşlara fazla takılma onları pek tanımıyorsun, onların yaşantıları pekiyi değil. Maaş günü gelince eşleri buraya gelir maaşlarını onlardan almaya çalışır. Çünkü onlar aynı günün akşamı paralarını bar ve pavyonlarda yer çoluk çocuğunu ser sefil ederler. Aynı zamanda kendilerinin bekâr olduğunu söyleyerek çoğu kızları kandırıp hayatlarını zehir ederler.
Her ikisi de beni dinlemiş gibi yapar, kötü işlere bulaşmayacağını söyleyip işlerinin başına dönerlerdi. Aylar içinde bunlarda olumlu yönde gelişme olmayınca İrfan'ı Genel Müdürlüğümüze gönderdim, belki bir birilerinden uzak olunca düzelirler diye düşündüm ancak yanılmışım. Bunlar iş çıkışı, hafta sonu buluşuyorlar günlerini gün etmeye devam ediyorlar olduğunu hem etraftan duyuyor hem de Orkun'un çalışma şeklinden anlayabiliyordum. Çünkü Orkun her gün işe geç gelmesi, lüzumlu lüzumsuz bahaneler uydurarak izin alması, daha korkuncu bankalardan haciz emirleri gelmeye başlamıştı. Birkaç kere haciz emirlerinin ne demek olduğunu sorunca;
'Eşimin isteğiyle biraz lüks eşyalar aldım ödemekte güçlük çekince haciz geldi. Yoksa başka bir şey yok. Avukatla görüşüp haczi kaldıracağım.'
Orkun'un konuşmaları ve davranışlarından doğru söylemediğini düşünerek, eşini iş yerine davet ettim. Kendisine sordum; 'Lüks eşyalardan dolayı Orkun'un maaşın a haciz gelmiş doğrumu.'
'Ne lüks eşyası efendim. Orkun son bir yıldır eşyayı bırak eve doğru düzgün yiyecek ve içecek bile almıyor. Babası olmasa neredeyse açlıktan öleceğiz. Bir arkadaşına kefil olmuş o da ödemeyince borç Orkun'a kalmış. Biraz sabır etmemizi, arkadaş kurbanı olduğunu söyleyerek her şeyin düzeleceğini söylüyor.'
Orkun'un eşinin söyledikleri beni iyice ürküttü. Arkadaşlarından araştırdım, meğer bunlar beş arkadaş kafa kafaya vermiş birbirilerine kefil olarak taksitle aldıkları pahalı eşyaları yarı fiyatına peşin olarak satıp parasıyla bar ve pavyonlarda eğleniyormuş. Bu haciz ilk ama arkada gelecek hacizler varmış. Bu durumu öğrenir öğrenmez önce Orkun'un babasını çağırıp durumdan haberdar ettim. Acaba bir şeyler yapabilir miyiz diye. Ama nafile.
Baba; 'Ben zaten emekli maaşımla geçiniyorum başka gelirim yok. Benim oturduğum evde Orkun'un oturduğu evde rahmetli eşimden kaldı istesem de satıp borçlarını ödeyemem. Hem de sattığım zaman bende gelinimde açıkta kalırız. Kendi düştüğü kuyudan kendi çıksın.'
Orkun, eşi ve babasının durumundan haberdar olunca eve gitmez olmuş. Orada burada kalmaya başlayınca işe de gelemez olunca işten atıldı.
Orkun'un durumuna üzülen baba felç geçirip yatalak oldu. Son duyduğum Belediyenin güçsüzler yurdunda kalıyormuş. Eşi de çocuğunu alıp babasını yanına sığınmış. Orkun da ondan bundan para isteyip metruk yerlerde içki şişesi elinde yaşıyormuş.
İrfan'a gelince yaptığı evliliği yürütememiş o da eşinden ayrılmak üzere mahkemeye müracaat etmiş, eşinin avukatlığınıda Cavidan yapıyormuş.