Üç Kadın Üç Ölüm
MUALLA
Bahçe kapısını açtı ve kendini erik ağacının altındaki küçük sedire attı kadın.
Hava yine çok sıcaktı akşam üzeri olmasına rağmen en ufak bir esinti yoktu ortalıkta, yaprak kıpırdamıyordu ...
Badanası boyası solmuş evinin duvarlarına camlarına şöyle bir, baktı ne diye kapatmıştı ki bu sıcakta her yeri bu kız!
Göz ucuyla ağacın üst dallarındaki kızarmış eriklere bakarken bir yandan da kızına seslendi ''Mualla kızım bir bardak soğuk su versene dilim damağım kurudu,ilaçlarımı da getiriver saati geçiyor elim ayağım titriyor bak'' çıt çıkmadı ne kapıyı açtı nede ses verdi Mualla.
Uyumuştur diye düşündü,ya da yan komşuya geçmiştir Nurşen'i severdi nede olsa mahalledeki tek arkadaşıydı tek sırdaşıydı ....
Ayağa kalktı kapının zilini çaldı yine ses yoktu, bahçedeki küçük çeşmeyi açtı elini yüzünü yıkadı avucuna doldurduğu suları kana, kana içti...
Kasımpatıları ektiği tenekelerin nasıl da paslanıp çürüdüğünü fark etti birden, sıcakta boynu bükülmüş çiçeklerini sularken, sedirin üzerine bıraktığı poşetin içindeki kıyma kokusunu almıştı kedisi pamuk, tek sıçrayışta poşetin yanına çıkmıştı.
Elindeki hortumu yere bıraktı ve kedinin üzerine yürümeye başladı bir yandan da söyleniyordu''Akşama köfte yapacağım, rakısının yanında zıkkımlansın diye o adama kıymayı sana kaptırırsam, bu akşam da onun yüzünden dayak yerim''.
Sonra sustu içine bir hüzün çöktü sağ eliyle, sol omuzu nu yokladı hala acıyordu,nasıl da tekmelemişti dün akşam,masasındaki mezeleri beğenmeyince kocası olacak adam ''pis sarhoş''diye söylendi.
Yan komşusuyla bahçe duvarları bitişikti boynunu uzattı çamaşır asan komşusuna ''kolay gelsin,komşum benim kızı gördün mü bugün, kardeşime gittim bütün ısrarıma rağmen götüremedim Muallayı, şimdi de ses vermiyor, kapının zilini de çaldım'' komşu kadın ''Nurşen de çaya çağırmak için kapıyı çaldı az önce, evde kimse yoktu seninle de gelmedi demek''dedi hafif merakla...
İyice telaşlandı kötü şeyler düşünmek istemiyordu, koşar adımlarla evin arka tarafını dolandı yatak odasının penceresi bozuktu biraz zorladı açılan pencereden eve girdi kızını aramaya başladı odalarda yoktu neredeydi bu kız? banyoya koştu, Mualla oradaydı hareketsiz yatıyordu taş zeminin üzerinde...
Kızını sarsmaya başladı çaresiz kadın defalarca seslendi kızına çok sürmedi boş ilaç şişesini ve bir kaç satır karalanmış o kağıdı görmesi ...
Kızını kucakladı ayağa kalkmak istedi gücü yetmedi olduğu yere çöktü yerdeki kağıdı eline alıp okumaya başladı.
''Anneciğim beni affet ilaçlarını içtiğim için, artık dayanamıyorum, her gece babamın, seni dövmesine dayanamıyorum her gece yaşadıklarımıza'' Mualla...
***************
PERİHAN
Aynada son defa baktı kendisine, ilerlemiş yaşına rağmen iyi taşıyordu üzerindeki elbiseyi, evden çıkmadan önce telefondan kocasını aradı, iş gezisi için yine yurt dışındaydı kocası.
Sonra Ankara da okuyan oğlunu aradı onunda iyi olduğunu öğrendi son defa çantasını kontrol etti kapıyı kilitleyip aşağıya indi kendisini bekleyen taksiye bindi ve Menekşe otel dedi...
Yaz son günlerini yaşasa da hava yine çok sıcaktı, karşı apartman dan birinin eşyaları kamyona yükleniyordu, ortalıkta tanınmış kimseler yoktu taşınan kimdi acaba?daha sonra anlaşıldı ki beşinci kat boşalıyordu penceredeki, perdeler de çekilip alınmıştı bir hışımla artık gitmenin vaktiydi...
Cenazede sessiz sedasız yapılmıştı zaten...
İki erkek kardeş nasılda mahcup ve perişan bir halde mahalledeki bakkal ve gazete bayilerinden toplamışlardı o gün ki gazeteleri...ve kimseye haber vermeden kaldırmışlardı annelerinin cenazesini...İnsan nasıl haber verirdi ki annelerinin bir otel odasında sevgilisiyle beraber, şofben den sızan gazdan öldüğünü...
************************
HATİCE KADIN
O gün yine erkenden uyandı Hatice kadın eşine ufak bir sitem yolladı''ne vardı erkenden gidecek beni bırakıp'' daha sonra kalktı yatağını toparladı, elini yüzünü yıkayıp abdestini aldı namazını kıldı.
Yaşlanmış bedeni eskisi gibi değildi, son zamanlarda her şey den alınıyordu, gelinin söyledikleri de yenilir yutulur cins den değildi...
Kocası ölünce bir kaç tarlasını satıp oğluna bu şehir de iş yeri açmıştı, kızının hakkını da vermişti kardeşler sonra düşman olursa buna dayanamazdı ne ölüsü, ne dirisi...
Fakat oğlu işinde başarılı değildi annesinin evini sattırmak için elinden geleni yaptı, kızı çok söylemişti ''Anneciğim, evini satma şimdi seni bakarız diyen oğlunla gelinin yarın yaşlanınca seni istemezler''diye fakat dinlememişti Hatice kadın, evini satıp oğlunun yanına yerleşti.
Aradan geçen yıllar kızını haklı çıkarmıştı, önceleri yüzüne gülen gelini son zamanlarda surat asmaya laf sokuşturmaya başlamıştı her fırsatta...
Kimselere söylemedi, söyleyemedi kendisine yapılanları.
İki akşam önce kavga eden oğluyla gelini, ''bu evden ya anan gider ya da ben'' diye resti çekmişti kocasına...
Bütün, bunları duyan Hatice kadın araya girmiş ''kimse gitmeyecek ben giderim bu evden'' demişti, sonra gelinine dönerek ''sen anasız büyümek nedir bilir misin?'' diye sorarken torununu yaşanan çirkinlikleri daha fazla görmemesi için kucaklayıp odadan çıkarmıştı...
İşte şimdi gitmenin tam vaktiydi, odasından geçen su borusuna baktı,elindeki ipi birkaç kat yaptı zaten çok zayıflamıştı, o küçücükken ölmüştü rahmetli annesi Sessizce mırıldandı ?'yanına geliyorum anacığım''
Herkes uykudayken altmış yıllık hayatına veda etti Hatice kadın...
O gün, öğle vakti üç tabut vardı camii avlusunda üç kadın, üç cansız beden... Geride kalanlar fısıltılarla anlatmışlardı bu üç kadının hikayelerini bilmeyenlere ölüm sebeplerinin sevgisizlik olduğu anlaşılmış mıdır bilinmez.
kalemin ucundadır hikayeler
(keşke kurgu olsaydı bu hikayede yaşananlar)
Sabah okumuştum ve dilemiştim keşke güne gelse diye.
Kutlarım Selma hanım ..sevgiler
Günün yazısı ve değerli hanım efendisini can-ı gönülden kutluyor saygı ve sevgilerimi sunuyorum...