Umuda Ve Güzelliğe Yolculuk
Kırlardan geliyordu. Ellerinde kocaman papatyalar, yüreğinde papatyaların yaprakları sayısınca sevgi vardı.
Yalnızca o değildi gelen. Ben ilk onu görmüş, ilk onu farketmiştim. Peşinden sevgisini verdiği, yaktığı, ışıklandırdığı masmavi gülümseyen, mütevazı, ışıl ışıl parlayan insanları sürüklüyordu.
Kırlardan geliyorlardı. Yeşilin, mavinin; tüm renklerin dünyasından bizim siyah ve beyazlarla boyanmış dünyamıza yürüyorlardı. Başları dimdik yanımdan geçiyorlar ve renklerinden parlaklıklarından bana da bulaştırıyorlardı. Siyaha ve beyaza elveda demiş, arkalarından yürümeye başlamıştım bile. Ne olduğunu kavrayamadan... Nereye gittiğimi hiç düşünmemiştim. Bildiğim tek şey buradan çok anlamlı ve çok daha huzurlu bir yere gittiğimdi.
Boğaz'ın, martıların yanından geçtik. Baharın gelişini anlatan çiçek açmış ağaçların aralarında dolaştık ve birlikte insanların aralarına karıştık. Heyecanlıydık... İçimizde yüreğimizin taşıyamayacağı kadar sevgi vardı. O sevgiyi kurumuş yüreklere serpecek, bütün insanların beyinlerine umut tohumları ekecektik. Yapmak istediklerimiz çok zordu, farkındaydık. Kolay mıydı, maddenin orta yerinde mananın somutlaşmış bir biçimi olmak?
Sanırım bu yolculuk, hayallerimizdeki dünyaya varana kadar sürecekti. Tabii hep denizin, mavinin, umudun coğrafyasından geçmeyecektik. Yolumuz bazen uçsuz bucaksız bir çöle düşecek, bazen bir damla su, bir damla umut bulabilmek için tüm kâinatı dolaşmak durumunda kalacaktık. Her şeye rağmen ellerimizdeki kır çiçeklerini rastladıklarımıza sunarak yürümekteyiz.
sen harikasın canım abim
yüreğine kalemine sağlık
👍👍👍👍👍👍👍👍👍