Unutamadıklarım
Dokuz kardeştik aylardan ramazan ayı idi annem babam iki ablam bir abim oruç tutuyorlardı
Köy yeri ayrı ayrı değil de hepimiz bir odada yatıyorduk oda çok büyüktü üç köşesine
Tahtadan seki kesmiştik yedi yaşında afacan bir erkek kardeşim vardı her akşam anneme
Tembih ederdi beni sahura kaldır öbür kardeşlerimde o zaman bizde kalkarız derlerdi
Annem zavallı ne yapsın yazın kısa geceleri gündüz harman tarla derken sahurda da
Hafif bir şeyler alel acele pişirip yiyorlar her gece dokuz çocuğu nasıl doyursun
Doyurmasın dan öte zaman geçiyor annem de kızardı hiç kimseyi de kaldırmıyorum derdi
Yine afacan kardeşim anlamaz mızıldanırdı ana derdi beni sahura kaldırmasan görürsün
Diye tehdit ederdi cin fikirli kardeşim tahta sekinin altına akşamdan bir horuz saklamış
Annem sahur da sofrayı hazırlamış ki horuz var gücüyle bir öttü ki hepimiz yatağımızdan fırladık
Uyandık kardeşimin o yüz halini gören kendisini gülmekten alamadı
Elleriyle uykulu gözlerini ovalalıyor bir yandan da oh olsun ne iyi oldu bir beni kaldırsaydınız
Bir ben olardım şimdi iyi odlumu her kes kalktı bütün ev halkı kahkahalara boğulduk
Şaşkın haldeydik zavallı anam hepimizi kendilerine hazırladığı sofranın başına çağırdı
Sofrada ne var ne yok yemeye başladık belki de o gece çay ekmekle oruç tuttular
O anı hiç unutamadım çok hoş bir anıydı
BESDİ CE