Uzay ve Yaşamın Getirdikleri
Bir şey yapmaya niyetlenen bir adımlarla ve gönül heyecanı içinde sağlam sert taş gibi bir kararlılıkla yoluna devam ediyordu. Geceleyin sessizce kimseye belli etmeden tevazu içinde odun toplayan kimse gibi, yapacağı bu işin neticesinde alacağı karşılığın heyecanını belli etmeden içten içe hissederek yürüyordu. İflah olan ve selamet bulunan, feraha erdirecek bu bilmeceyi ve yaşamını kâbusa çeviren bu olayı çözmeli idi. Fecrin doğuşunda, güneşin batışına kadar olan aydınlık kadar aydınlığa ihtiyaç duyan bedeni, bunu arzu ve istekle istiyordu. Her şey sevdiği kadının saçını başını toplayıp bağlaması gibi hayatı bağlanmış, hakikatin parıltısı ve parlaklığı yok olmuştu. Önemsiz ve ehemmiyetsiz olarak gördüğü, baştan savarcasına davranış içinde olmasına neden olan bu hadisenin boyutunun bu kadar büyük ve bedeninde derin yaralar açacağını düşünmemişti. Kaybolmuştu başına gelen bu elim olay yüzünden ne yapacağını bilmeden saatlerce düşündü, hayatı boyunca böylesine kaybolacak bir olayla karşı karşıya gelmişti. Çevresine bakınmaya devam etti. Bir ışık bir umut ararken, hiçbir şey bulamadı. Çevresindeki her şey yabancı geliyordu oysa daha dün her şey tanıdık ve bildiği şeylerden ibaretti. Hafızam neden bomboş? Nerdeyim? Ne yapıyorum? Sorusu beyninde at koşturuyordu. Düşün. Düşün ne oldu? Neden böylesine kayboldum bilinmezlik okyanusa, nasıl düştüm? Bunun bir çıkış kapısı mutlaka vardır. Rüzgâra kapılmış boşlukta sürüklenen bedenim hangi ağaca ve dala takınarak duracak acaba? Düşün. Kırk yıl öncesini düşün. Yıl 2035 Etrafı toz ve dumana katan patlamanın etkisi ile tüm evren sanki yok olmuştu. Üzerine çöken 98 katlı gökdelenin altında kalışını ve o anın acısını görmenin acısı ve gözlerin açtığında hiçbir şey olmamış gibi dünya ama bambaşka yapay bir dünya idi. Beyni bazen gel gitler'le gidip geliyor, anlaşılmaz rüyalar ve bir şeyler duyuyordu ama bunu his olup olmadığını bilmiyordu ve anlam veremiyordu.
Aylardır bu sorulara cevap arayan beyni patlamak üzere idi. Az ilerde 340 katlı ''Konfor bahşeden, yeşil bina olan ve enerji tasarruflu olan, çevresi park ve bahçelerden yoksun betonla kaplanmış binanın en alt katında gözüne bir ışık süzmesi parladı. Dikkatini çekti. Hızlı adımlarla en alt kata indi. En alt kata indiğinde etraf sessizlik ve küf kokuyordu. Sanki burası unutulmuş ve bu arıtılmış teknolojiden mahrum kalmış Gerçekleştirilmiş projelerin ihtiyacına göre, her türlü yeni teknolojiyi kullanılan evrenin unutulmuş bir köşesi gibi idi. Bunlara artırılmış gerçeklik, hologram, enteraktif mekânlar gibi teknolojiler yoktu. Yeni teknolojilerle tasarımı bir araya getirerek, çok sesli görüntü ve gürültü ortamın yok eden sessizliği vardı. Az ilerde duvarda anlaşılmaz rakamlar ve yazılar vardı. Cebindeki küçük mikro cep bilgi yonga okuyucuyu çıkararak, bu rakamları ve yazıları yükledi. Mikroçip cep bilgi okuyucu bir anada dondu kaldı. Bir müddet sonra açılan okuyucuda-Evrenin 2035 yılında yok edileceği bilgisi ve bunu yapacak olanların sinsi planın gösteren haritanın yerini gösteren bilgiyi okuyunca sendeledi kaldı. Duvardaki kırmızı ok işaretlerini takip ederek ilerdeki boş odaya girdi ve ilerideki duvarda işaret son buluyordu. Elini duvara yaslayınca duvarda küçük gizli bir dolabın kapağı açıldı. Şaşırmıştı. Korku ile etrafına bakındı. Ürkek ve korku dolu bir eda ile dolabın içindeki kâğıtları aldı. Açtı, kâğıtlarda harita ve belgeler vardı. Aylarca huzursuz olan bedenimi ve hayatım belgelerle gün ışığına çıkacak mı? Belgeleri açtı. Okumaya başladı. Yıl 2035 insanlar aç gözlülükte sınır tanımaz olarak birbirlerini yok etmenin peşinde, kimisi komplo kurarak, kimisi ise gücünü kullanarak yok ediyor. İnsanlık yok olmak üzere büyük devasa şirketler rekabet içinde en fazla elmas madenleri benim olacak kavgası içinde birbirlerini yok etmenin uğraşı içinde idiler. Evreni yok ederek yapay bir gezegen ve yapay insanlarla yeni bir galaksi kurarak tek başlarına kalarak etraflarında" mücadele etme duygusu ve hissi olmayan" yapay insanlar üreterek yaşamanın peşindeler. Anlayamadığı bu yazıları kim yazmış olabilir? Kimin yazdığı silinmişti. Nasıl silinmesin aradan 150 yıl geçmişti. YIL 2035 VE ŞİMDİKİYIL 2185.Bir anda aklı gitti geldi hayal meyal toz duman bulutlar ve binaların çöküşü kafasında gidip geliyordu. Bir anda gözüne bir satır ilişti-yapay DNA canlı hücrelerine konulunca, canlılar bu DNA'daki kodlara göre yaşamaya ve hareket etmeye başladı. Fakat bu DNA da insan mücadele etme duygusu ve hissi körletilerek yapay canlı üretilecek yazısı karşısında şoke oldu. Kendisinin yapay bir insan olduğunu ve evrenin 2035 de yok edilerek yeniden yapay inşa edildiği gerçeği ile karşı karşıya kaldı. Saatlerce boş gözlerle ayakta durdu kaldı. Yapaysam neden huzursuzluk duyuyorum ve insanda olması gereken bu hisleri nasılda duyabiliyorum? Yoksa mükemmellikle kurulan yapay dünya, buluşlar, genetik mühendisleri ve insanda zeki sanılan bilgisayarlar, ALLAH'IN yaratmış olduğu mükemmel olan insan aklını ve zekâsını yenememenin mağlubiyetini mi yaşıyordu şu anda. Bir anda korkuya kapıldı bunu şimdi duyan olursa beni hemen yok ederler gerçeği ile sıçradı kaldı. Bedenindeki huzursuzluk ve anlamsızlık yok olmuştu. Yazıyı okumaya devam etti."İnsanın düşünce sistematiğini inceleyerek elde ettiği analiz sonuçlarına göre 'benzer' yapay önergeler geliştiren bilgisayar sistemleri, kısaca yapay zekâ olarak tanımlanabilir. Programlanmış bir bilgisayarın düşünce biçimi ile birlikte anılan yapay zekâ kavramı, bu aşamada kendi içinde çelişen bir paradoksa da dönüşebilir. Zira tüm bilgisayarlar bir insan tarafından programlandığından, bu tür bir program ile yapay şekilde düşünen bilgisayar da yine program dâhilinde ve belirli parametrelere göre karar alacaktır. Ancak günümüze dek sorulan bu sorular modern teknoloji sayesinde birer, birer cevaplanmakta ve 'insan zekâsından tamamen bağımsız' bir şekilde gelişebilecek yapay zekânın oluşabileceği yönünde görüşler bildirilmektedir(1). Buluşla birlikte ?yapay insan' üretileceği ve dünyanın dengesinin bozulacağı, insanın ?Tanrı rolüne soyunacağı' iddiasıyla ?etik' tartışması da başladı. Bu acı gerçekle karşı karşıya olmanın acısını azda olsa hissettiği insancıl histen dolayı bir an rahatlaştı. Etrafına baktı ve düşündü gezegende her türlü ihtiyaç vardı ama nedense bazen nefes almaktan zorlanıyordu, gözü önüne yeşillikler geliyor ama ne olduğunu çıkaramıyordu. Yapay insanlık odaklı olmayan bir zihniyetin ürettiği yalanlarla donatılmış bir gezegende olmaktan dolayı nefret duygusu içinde kıvranmaya başladı. Evet, hatırlamaya başlıyordu. Samimi, muhabbet ve sevgi sözcükleri kafasında yankılar halinde sesli olarak yankılanıyordu. Karşılaştığı bu tesadüf ve gerçeği kime nasıl anlatacağım? Sorusunu düşündü. Cevap bulamadı. Yine çok acı ve elem dolu bir gerçekle baş başa kalmıştı. Gözüne tekrar bir yazı takıldı-ALLAH'IN yarattığı insanı değiştire gerisi okunmuyordu. ALLAH, DÜŞÜNDÜALLAH, ALLAH'I hatırlayınca haykırıcasına ALLAH diye bağırması ile o anda anlında küçük bir kapı açıldı ve pislik kokan bir koku etrafa yayıldı açılan bu kapıda kırmızı bilye şeklindeki mikro kapsül çipi fırlayarak uçtu ve eriyerek yok oldu. Üzerindeki zırlarla kaplanmış beyaz giysi şeklindeki koruyucu kalkan olarak bildiği kalkan parçalanarak yok oldu, dışarıda yüz metre ilerde parabolik makas şeklinde, bir tarza inşa edilen tavan ve koruyucu ve gözünde takılı olan ve etrafı karanlıklar içinde görmesine neden olan ve etrafındaki lazer ışıklarla aydınlatan gözlük çözülerek yere düştü. Gökyüzünü kapatan simsiyah tabaka yükselerek içeriye-Karanlık ışık veren, evreni koruyan koruyucu tabaka olarak bildiği- ışık anaforuna boğulmasına neden olmuştu. Alnında açılan küçük kapı, kapandı ve bir anada tüm bedeni değişime uğrayarak bambaşka bir şekil alarak insani duygularla ve mücadele hırsı ile doldu. Alnında fırlayan kırmızı bilye şeklindeki mikroçip mücadele hırsını ve düşünmeyi ve insanlığı unutturan bilgilerle yüklenmiş bir mikro kristal yonga olduğunu anladı. ALLAH demesi ile bir anada bütün bedeni değişmiş düşünmeye ve hissetmeye başlamıştı ama etrafında acı, acı öten alarm sesi kaplamıştı. Evren bir anda uzay gemileri ile dolmuş acı, acı öten sirenlerle geziniyor ve bir şeyler arıyorlarmış gibi telaş içinde idi içindekiler. Yıldırım hızı ile emirler ve talimatlar yağıyordu. Bedeni yüksek ahlaki değerlerle ruhsal bir dönüşüme uğruyordu. Telaşla neler olduğunu kavradı, kendisini arıyorlardı. Bu değişikliği algılayan erken kuantum tek atom parçası ile üretilmiş uyarı sistemi bu değişimi algılamış ve bunu gören başlarındaki gözü dönmüş başkanlarının veya yöneticilerinin veya galaksinin komutanı her ne kimse eteği tutuşmaya başlamıştı. Kaybolan benliğini ve kendisini bulmuştu bunu hisseden acımasız canavar ruhlu komutanlarının koltuklarının ve kendi kurdukları insan odaklı olmayan servetlerinin yolu kapanmak üzere idi. Onlar bunun kokusunu almış telaşa kapılarak, telaşla kendisini arıyorlardı. Acıma ve merhametten uzak olanlara hali ile merhamet edilmemesi gerektiğini düşündü. Bir anda havaya zıplayarak-YAŞASIN DÜŞÜNEBİLİYORUM" sevinci ile coştu. Sesler yaklaşıyordu. Saklanmak zorunda idi. Belgeleri acele ile karıştırırken, haritaya gözü ilişti. Giriş ve çıkış yolunu gösteren haritayı alıl acele inceledi etrafına bakındı. İleri doğru yürürken ayağı yerde gömülü olan bir nesneye takılarak düşmesine neden oldu. Ani düşüşle bir an afalladı, kalktı eğilerek yere baktı. Yerde bir kapı koluna benzer bir demir sağ vardı. Eğildi demir saptan tutarak yukarıya doğru açmaya uğraşırken duvardan bir kapı açıldı. Hayretler içinde kaldı. Hemen açılan kapıya yöneldi kapı arkasından kapandı. Dışarıda gökten düşen taşlar gibi ses çıkaran uzay arabalarını ve yapay insanların koşuşması ve talimatlarının seslerinin birbirine karıştığı kargaşa yaşanıyordu. Emir ve işte çabuklukla etrafa koşuşturanların karmaşası hale devam ediyordu. Bir varlıktan meydana gelmeyen parça, parça monte edilmiş bir vücudun parçalarının birleşmesi ile meydana gelmiş yapay insanlar bir anada bu kargaşa içinde dondu kaldılar. Kaçarken durdu. Ben nereye kaçıyorum? Kimden kaçıyorum? Ben artık gerçek bir insanım. Geri dönerek diğer yapay insanları bu canavar ruhlu gözü dönmüş zihniyetlerin sömürgesinde kurtarmalıyım. Nasıl ki "ALLAH "diyince her şeyim değişti ve Allahın izni ile onlarla tek başıma savaşırım ve gerekirse insani duygular içinde insanca savaşır ve bu kötü gidişatı ve içinde özgürlük kavramı taşımayan ve insan odaklı olmayan zihniyeti ya yok ederim ya da tek başıma ölürüm diyerekten gerisin geriye döndü. Şimdi bütün kalan hayatını bu özgürlüğe ve insan odaklı merkezli duyguya hasredecekti. Adayacaktı. Hevesli ve istekli olarak naralar atarak "ALLAH, ALLAH" diyerekten koşmaya başladı ve bir anada tüm duvarlar yok olmaya ve uzay veya galaksi yok olmaya başlayarak dünya 2035 yılına dönmüştü. Kul ve kölelikle kokuşmuş ve bu zihniyetle kurulan düzen yok olmuştu. Semaver gibi dönen o yapay gezegen yok olmuştu. Cenabı-ı Hak'ın fıtrat kanunları ve mahlûkatın yaratılışına geri dönülmüş olundu. İnsanlar uykudan uyanmış kâbus görmüş ve kurtulmuş gibi pek ziyadesi ile memnundular ve yanaklarında gülücükler açmış bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. Hepsi bir anda "Bir olan merhametli Rabbim sana şükürler olsun " duası içinde hayatlarına devam ediyorlardı. Temiz ve saf kalpler. Bozulmamış, tahrip edilmemiş kalpler, gönüller yine beraberce atıyordu saf ve berrak olarak. Bir şeyi müdafaada ve kabul ettirmede" ifrat" ve inat gösteren. Körü körüne inat ve ısrar eden. Aşırı derecede kendi tarafını sadece kendi zihniyetini bedeninde saklayan ve tutan ve herkesi bunu zorla kabul ettirmeye çalışan zihniyetler yok olmaya mahkûmdu bunu da bir daha öğrenmiş oldular. Sert ve şiddetli olan bu iğrençlik kokan meyleden ve buna meyilli zihniyetleri yok edecek cesur bir insan yıkmak için her zaman "ALLAH"IN İzni ile var olacaktır. Bu böyle biline. Dünyaya özgürce yaşamak ve özgür irade ile kabul veya ret ederek sonucuna katlanmayı göze alan insanların özgürce yaşamlarına yaratanımız nasıl bu dünyada müdahale etmemiş ve kendi irademiz ile seçme hakkını vermişse bu iyi veya kötü yönde olsun iyi yönde olursa dünyada güzelliklerle yaşar yok kabul etmezde ret ederse kötü sonucuna katlanacak ve bu kötü zihniyeti ile insan yaşamını yok sayacak gücü kendinde görür ve müdahale ederse sonunda bunu yanlış olduğunu birisi yüzüne tokat gibi vurarak uyandırır. Göz tokluluğu, kanaatkâr olmak parlak ve nurlu olmak ve bunu anlamak, farkına varmak ve akıl erdirmek büyük bir bilgeliktir.
Dalgalı ve dalgalarla tıpkı bir deniz gibi olan bu yaşamda bazen dalgası az olan yer bazen de dalgası çok olan olaylarla karşılaşıyoruz. Eşsiz çok güzel ve çok az bulunur olma ihtiyaç duyulduğunda gözünü kırpmadan yardıma hazır olmak maalesef günümüzde çok az rastlanır bir davranış şeklidir. Gönül isterdi ki herkes bu güzelliklerle bezensiz, donansın ve donanmış olsun ve yeryüzüne yayılıp etrafa döşenmiş olarak döşesin ve sarsın ama olmuyor, olmuyor diye üzülmeye de gerek yok yağmur bulutlarını taşıyan rüzgâr gibi olsak ta yeterlidir. Bu güzelliklerin bir anda ortaya çıkmasını beklemek saflık olacaktır; yağmur taşıyan bulutların yağmurla dolu olması gerekir ki rüzgâr onu gereken yere götürsün ve yağmasına vesile olsun. Her şey birbiri ile uyumlu olmalıdır ki uyumluluk çerçevesinde meylederek bu konuya yönelerek eğilmek gerekir ki bu güzellikler meydana çıksın ve gerçekleşerek hayatımızda hayat bulsun. Hadi buna siz kader deyin, ama bilin ki ALLAH'IN yarattığı kader iki türlüdür. Birincisi elimizden olmadan gerçekleşen kader; anne karnında büyüme, doğma, anne ve babayı seçememe. İkincisi ise ALLAHIN'IN iki seçenek olarak sunduğu; sizin gittiğiniz yolda ve seçmenize bağlı olarak mesela evlenmek için niyet ederek ALLAH'IN size sunduğu eşlerinizi seçip seçmeme kararı veya iyi ve kötüyü seçip seçmeme kararı bize ait olup özgürce seçerek ve sonucuna da kendimiz katlanacağımız kaderdir. Bu çok iyi anlaşılmalıdır. Bu seçime yönelmek ve meyletmek bize aittir ve sonucu da bize aittir. Mümkün olanı seçmek için iyi düşünmek ve bunu görmek ve uygulamak ve meyletmek için gözümüze takacağımız gözlük hakikati gösteren ve gören İslam'ın gözlüğünü takarak ALLAH'IN rıza göstereceği ve rızasına götürecek gözlüğü olan İslam'ın gözlüğünü takarak görmeliyiz ve buna göre gideceğimiz veya meyledeceğimiz yolda bun seçeneği seçmeliyiz.
Kaynak: 1-http://www.merakname.com/yapay-zeka-nedir/