Valud-1

1.BÖLÜM

Kalın zincirlere bileğini doladı ve bir kez daha asıldı kalan bütün gücüyle. Boyun damarları iyice şişti, tüm vücudu kaskatı kesilmişti. Homurdandı ve bir daha denedi ama bilek kalınlığındaki zincirler esnemedi bile. Saatlerdir gördüğü işkence gücünün büyük bölümünü alıp götürmüştü zaten. Gerçi zinde olsa da, o inanılmaz gücüne rağmen bu kalınlıktaki zincirler karşısında çaresiz kalacağını biliyordu. Buna rağmen tekrar, tekrar denedi. İşkencecileri az önce yanından ayrılmışlar, ateşin başında ellerinde şarap testileriyle gürültülü bir biçimde tartışmaya devam ediyorlardı.

Aslında bu adam işin tüm eğlencesini kaçırmıştı. Vücudunun hemen heryerinde onlarca derin yarık açmış olmalarına rağmen henüz bir acı belirtisi görememişlerdi. Bu onları çılgına çevirmiş ve akıllarına gelen her türlü yöntemi denemişlerdi zincirlerle bağlı devin üzerinde. Ağacın hemen dibinde, yerde oturur vaziyette olan adam iki metrenin çok üzerinde olmalıydı. Sabahki saldırı sırasında esir almışlardı candüşmanlarından. Sırtından ok yemiş olduğu halde altı güçlü adam ancak hareketsiz hale getirebilmişlerdi onu. Ve daha sonra da beraberlerinde getirdikleri esirlerle eğlenmeye başlamışlardı. İkisi kadın tam sekiz esir saatler önce haykıra haykıra canvermişti ellerinde. Bir an önce ölmek için yalvarmıştı hepsi ama bu adam diğerlerine benzemiyordu. Sırtına saplı oku çekip çıkardıklarında bile hafifçe homurdanmıştı sadece. Daha sonra onu ilk bağırtacak olan için iddiaya bile girmişlerdi ama olmamıştı bekledikleri. Adam acıyı hissetmiyor gibiydi. Cinsel organını kesmeyi teklif etmişti bir diğeri kahkaha atarak. Ama devin üzerindeki örtüyü sıyırdıklarında gördükleri manzara karşısında önce şaşkınlık geçirmişler sonra da makaraları koyvermişlerdi hep birlikte. Adam hadım edilmişti zaten... Şimdi de ateşin başında bundan sonra ne yapacaklarını tartışmaya başlamışlardı bir süreden beri.

Sakallarından şarap ve yağ damlayan domuz suratlı askerlerden biri kafasını çevirdi ve devin zincirlere asıldığını farketti. Gözlerini öfkeyle kıstı. Az önce kafasına diktiği şarap testisiyle birlikte homurdanarak dev'e doğru yöneldi. Birkaç adımda adamın yanına varmıştı ve bütün hırsıyla elindeki testiyi devin kafasına fırlattı. Testi devin kafasında büyük bir gürültüyle parçalandı. Ve devin öküz büyüklüğündeki başı baygın bir vaziyette önüne düştü.

XXX

Karşılarına dikilmiş otuz kadar tepeden tırnağa silahlanmış, at üstündeki kadın savaşçıları gördüğünde gülümsedi Vargas.
-Oirpata'lar* dedi boğuk bir sesle. Eliyle kılıcının kabzasını kavradı gayriihtiyarî bir hareketle ve devam etti:
-Diğerleri de yakınlarda olmalılar!
Gemilerle gelmişlerdi. Üç gemi ve 654 azılı korsan. Hırsızlar, katiller, paralı askerler, gözü dönmüş caniler hepsi bir amaç uğruna doluşmuşlardı gemilere. Ganimet, efsanevi Amazon hazineleri... Altı haftadır açık denizdeydiler, altı uğursuz hafta. Birkaç küçük fırtına atlatmışlardı önemli olmayan. Sekiz adamı gemide hemen her gece çıkan kavgalarda yitirmişlerdi. Kaptan Gothan'ın astırdığı üç hırsızı da sayarsak sadece onbir kişi eksilmişlerdi yola çıktıklarından beri. Karaya çıkmak bu azılı haydutlar için hayallerine kavuşmanın ilk adımıydı. Kıyıya yakın bir koya demirlediklerinde birkaç filikadan oluşan bir keşif ekibi göndermişler ve kıyının güvenliğini denetlemişlerdi. Ne de olsa düşman topraklarındaydılar. Bu bilmedikleri yerde ne ile karşılaşacakları belli olmazdı. Günbatımından sonra da saatlerce ellerindeki kılıç ve baltalarını bileyerek şarkı söylemişler ve şarap içmişlerdi. Gece yarısına doğru, güneş doğduktan hemen sonra çıkacakları yolculukta elde edecekleri ganimetleri ve Amazon kadınlarının çıldırtan güzelliklerini düşleyerek sızıp kalmışlardı.

Sabahın ilk ışıkları ile birlikte yola koyulmuşlardı, gemilerde birkaç nöbetçi bırakarak. Bütün gün yürümüşlerdi ormanlık arazide. Bir yandan izlendiklerini hissediyorlardı ama buna dair hiçbir iz ya da işaret göremiyorlardı. Şimdi birkaç metre ilerisinin bile görünmediği sık ağaçlarla kaplı arazinin birkaç yüz metre de olsa durakladığı bir düzlüğe gelmişlerdi. Az ileride orman yine bıraktığı yerden devam ediyor gibiydi. Ancak ormanın diğer kıyısı ile aralarında artık düşmanları vardı...

-Thermodan** dedi kaptan Gothan, yakınlarda olmalı! Zolkar'lı paralı bir askerdi. Sayısız savaş görmüştü ve sonunda kendi ordusunu kurmuştu işte. Kırlaşmaya yüztutmuş uzun saçları ve neredeyse göbeğine kadar uzanan haşmetli sakallarıyla ürkütücü bir adamdı. En acımasız katillerin bile onu gördüğünde dizlerinin bağı çözülürdü.
-Yakınımda ol Valud dedi hemen arkasında bulunan vücudunun büyükçe bir kısmı dövmelerle kaplı dev yapılı adama. Valud ses çıkarmadan iki adım ilerledi. Konuşmayı sevmeyen bir adamdı. 6 hafta boyunca gemideki hiçkimse onun sesini bile duyamamıştı nerdeyse. Gemideki herkes ondan kaptan Gothan'dan korktuklarından daha fazla korkuyordu. Çıkan son kavgada kavgacıların arasına dalmış ve her ikisininde de birer eliyle enselerinden tutarak boyunlarını kırmıştı. Ve bunu yaparken yüzündeki soğuk ifade bir an için bile onu terk etmemişti.

O sırada at üstündeki savaşçılardan biri atını hızla sürmeye başladı üstlerine doğru. Mırıldanmalar ve hafif gülüşler duyuldu mürettebattan. Sonra savaşçı düzlüğün ortasına geldiğinde birden atını durdurdu ve aşağıya atladı. Elindeki uzun mızrağı yere sapladı ve kollarını elleri gökyüzüne bakacak şekilde onlara doğru uzattı. Yüzündeki gülümseme oldukları yerden bile net olarak seçilebiliyordu. Açık bir davet olduğu anlaşılan bu çağrıdan sonra Vargas gözlerini devirerek kaptan Gothan'a baktı.
-Kaptan dedi sırıtarak. Kaptan Gothan başıyla git işareti yaptı hafifçe. Vargas istediği yanıtı almıştı. Bir eliyle açıkça görünecek şekilde cinsel organını kavradıktan sonra öbür eliyle de kılıcını kınından çıkardı.
-Erkeğin geliyor fahişe diye haykırdı. Bunun tadını unutamayacaksın... Kalabalık uğultulu bir şekilde uğurladı Vargas'ı. Bir an önce sıranın kendilerine gelmesini bekliyorlardı. Sabırsızlanmaya başlamışlardı anlaşılan.

Çarpışma kısa sürmüştü. Önce Vargas hamle yapmış, ıskaladığında da kadın savaşçının karşı konulamaz hamlesi ile karşılaşmıştı. Öyle hızlı olmuştu ki herşey, kadının elindeki bigennis denilen çift ağızlı balta az önce Vargas'ın eliyle tuttuğu bölgeye bütün hızıyla inmişti bir anda. Boğuk bir inilti duyuldu Vargas'ın dudaklarından, ağzından kan boşaldı sonra ve yere yığıldı. Kalabalık önce dalgalandı. İlk şaşkınlıkları geçtikten sonra ağızlarından köpükler saçarak ileriye atıldılar. Kaptan Gothan'ın işaretini bile beklememişlerdi. Arkadaşlarının ölümü onları çılgına çevirmişti. Oysa kadın savaşçılar yerlerinden bile kımıldamamışlardı. Sadece içlerinden biri:
-Kajol diye seslendi Vargas'ı öldüren savaşçıya. O da bu çağrıdan az sonra atına atladığı gibi arkadaşlarının yanına dönmüş ve sırasına geçmişti. Bu kaptan Gothan'ın hiç hoşuna gitmemişti. Bu işte bir gariplik vardı. 600'den fazla askeri vardı ve karşılarında sadece 30 kadar kadın duruyordu. Birşeylerin ters gittiğini hissediyordu.
-Durun diye bağırdı bütün gücüyle at üstündeki düşmanlarına doğru koşan adamlarına. O sırada yanlardan bir ok yağmuru başladı. Hemen heryerden geliyordu ve okların çıkardığı ıslık sesi insanın kanını donduracak cinstendi. İlk dalga neredeyse 80 adamını yere indirdi ve toparlanmaya bile fırsat bulamadan ikinci ve üçüncü ok yağmuru birbirini izledi. Adamları oklardan sakınmak için kalkanlarıyla kendilerini korumaya çalışıyorlardı. Hatta ölen arkadaşlarının bedenlerini bile siper edenler olmuştu aralarında. Ok yağmuru 20 dakika kadar devam etti ve bittiğinde atlı kadın savaşçıların vahşi saldırısı başladı. Katliam gibiydi. Neredeyse yarıya yakını yaralanmıştı. Sağlam olanlar ölünceye kadar savaştılar ama bu pek de uzun sürmemişti. Ormandan gelen atlılar bin kişiden fazla olmalıydı. Her yer onlarla kaynıyordu. Çığlıklar ve feryatlar birbirine karışmıştı. Yaralılarsa atların ayakları altında ezilmişlerdi. Esir almıyorlardı. Gothan ilk ok yağmurundan sonra geri çekilmelerini haykırmıştı ama pek azı yanına kadar ulaşabilmişti askerlerinden. Geldikleri yöne doğru hızla kaçmaya çalışmışlardı ama Amazonlar bunun için de hazırlıklıydı. Yüzden fazla kadın savaşçı yollarını kesmiş onları bekliyordu...
*(Amazonlar)
**(Amazonların en büyük şehri)

10 Eylül 2009 8-9 dakika 3 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar (2)
  • 15 yıl önce

    [b]Kitabın çıkmasını bekliyorum hocam. :)[/b]

  • 15 yıl önce

    Nereye gittiysem okumayı erteledim bu öyküyü. Ama merak da ediyordum. Bugün merakım ağır bastı. Okumaya başladım ve sevdim. İkinci bölüme geçiyorum. Saygılarımla...