Vasiyetim Var
Kadın elindeki poşetlerle kapıdan içeriye girdi ve doğru mutfağa gitti. Poşetlerin içindeki elmaları ve dondurmayı çıkardı.
Bunu gören büyük kızı, kendisine ters ters bakıp söylenmeye başladı:
"Yemediğin halde bu ikisini yıllardır eve taşıyorsun.' Meyvelikteki çürümüş elmaları, onun gözüne sokacak gibi tuttuktan sonra: 'Yeter ya! Yeter. Yıllardır söylüyoruz, bu huyundan bir türlü vaz geçmedin. Yemiyorsun neden alıyorsun? Boşa harcadığın paraya da mı acımıyorsun?'
Küçük kız, ablasının bağırdığını duymuştu. Sessizce mutfağın kapısında belirdi. Kapıdan içeriye girmeden ablasının konuşmasını dinlemeye başladı. Onunda konuya girmek için fırsat kollar gibi yüzünde bir ifade vardı. Anne söylenenleri sessizce dinlerken gözlerinden yaş akmaya başlamıştı. Küçük kız bu fırsatı bekler gibi gidip hızla buzdolabının kapısını açtı.
'Anne, ağlamayı bırak şu dolabın içine iyice bak! Sana yıllardır söylüyoruz, bir türlü anlatamıyoruz. Şu saplantından artık vaz geç. Dolaba dondurmaların yüzünden, başka şey koyamaz olduk. Yesen anlayacağız ama onu da yapmıyorsun. Ablam söylediklerinde haklı, artık şuramıza kadar geldi. Ne zaman, mutfağa girsek, çürümüş elma kokusu, bizi karşılıyor. Dolaptaki dondurmalarla; dondurmacı dükkanı açacağım dersen, belki daha mantıklı olur.'
Anne kır düşmüş saçlarını yüzüne düşürmüş ve sessizce ağlamasına devam ediyordu. Sözü, büyük kız almıştı. Elini beline koyup annesinin karşısına geçti.
'Her zaman olduğu gibi ağlamaktan başka bir şey yaptığın yok. Bu timsah gözyaşlarına alıştık artık. Ne zaman bu konuyu açsak gözyaşının arkasına saklanıyorsun.'
Kadın, hala o vaziyette duruyor ve ara sıra gözyaşlarını siliyordu.
Küçük kız, ablasının kaldığı yerden devam etmeye başladı:
'Anne, gözünü seveyim ağlamayı bırak. Bu takıntın yüzünden evde huzurumuz kalmadı. Babamla da bu konu üzerinde çok kavga ettiniz ve sonuç boşanmaya kadar gitti.'
Kadın, kızının son sözleri üzerine başını kaldırdı. Peçeteyle gözyaşlarını sildi. Kararlı bir sesle karşıma oturun ve beni dinleyin dedi. İki kardeş, önce birbirine baktı ve sonra annesinin karşısına merakla oturdular. Anne konuşmadan önce bir süre ıslak ela gözlerini onlara dikti. Yine kendine hakim olamamıştı, hıçkırarak ağlamaya başladı. Kızları onun bu haline bir anlam veremediler. İkisi birden ayağa kalktı ve annelerine sarıldılar. Büyük kız, 'Anne özür dileriz, sinirimizden ne yaptığımızın farkında değiliz. Tekrar özür dileriz, bizi bağışla ileriye gittik ve haddimizi aştık.' Diye adeta inledi. Küçük kızda ağlamaklı sesle: 'Anneciğim, özür dileriz, bizi affet' dedi. Kadın kendini toplamıştı. Onlara karşısında duran sandalyeleri gösterip 'oturun' dedi. Kızlar suçlu bir şekilde, gösterilen yere oturmuşlardı. Anneleri kararlı bir ses tonuyla konuşmaya başladı:
'İlk önce size şunu söyleyeyim, babanızla bu saplantım yüzünden ayrılmadık. Neden ayrıldığımızı bildiğiniz halde, bunu bana koz olarak kullanmanız, hiç dürüstçe değil. Gelelim benim dondurma ve elma saplantıma; bu sırrım, benimle mezara gidecekti ama beni bu şekilde suçlamanız çok üzdü.'
Büyük kız ayağa kalkmıştı. Annesi ona işaret parmağı ile sandalyeyi gösterdi ve 'yerine otur, beni dinle' dedi.
Kız, annesinin önemli şeyler söyleyeceğini anlamıştı. Sessizce yerine oturdu. Gözlerini onun titreyen dudaklarına dikti.
Kadın tekrar konuşmaya başladı:
'Benim bu tutkum mu, saplantı mı, adına ne dersek diyelim, babanız yüzünden' Son kelimeyi duyan kızlar birbirine merakla bakmaya başladılar.
'Birbirinize bakmayı bırakın da bana bakın. Size yıllardır içimi yakan sırrımı anlatacağım. Evet, bu saplantım babanız yüzünden. Elma tutkum' Büyük kızı işaret ettikten sonra: 'Seninle başladı. Sana hamileydim, aşerme dedikleri bir şey var. Belki duymuşsunuzdur.
İşte o dönemimde canım günlerce elma çekti. O babanız denen adama her gün yalvardım. Bana elma getir, ne olursun dedim.
O, adam kumardan, içkiden başını kaldırıp eve uğramadı. Benimde elma alacak param yoktu. Biliyorsunuz çok gururluyumdur onun için kimseye canım elma çekiyor diyemedim.' Parmağı bu sefer küçük kızı gösterdi. 'Dondurma tutkumda senden kalma, biraz önce anlattıklarımın arasına karbon kağıdı koyarsak, kopyası sayılır.
Ne zaman, o adamdan kurtuldum ve elim para görmeye başladı.
Bu bilinç altımdaki olay meydana çıktı. Şimdi dondurma ve elma saplantımın nedenini anladınız mı? Bundan sonra bu olay için artık ağlamayacağım, onun için size teşekkür ederim. Şunu da iyi bilin, o dondurmalar dolapta duracak, elmalar ise her zamanki yerinde, bu konuda bundan sonra tek kelime ederseniz, sizi affetmem ve size vasiyetimdir. Ben ölünce mezarıma elma ağacı dikin, helva yerine de dondurma dağıtın. Söyleyeceklerim bu kadar.' İki kız kardeş, annelerine sarılmışlar ve anne ne olur bizi affet diye ağlıyorlardı.
Cengiz Damar