Vurgun yemiş sürgünlerin öyküsü

nerden ve nasıl geldiğimizi hatırlamadığımız sonsuz bir coğrafyadan dünyaya iniştir sürgünlük...her insan sürgündür bu bakımdan...sürülmüştür çünkü ana vatanından...dünya gurbet içre gurbettir bu yüzden...

her şey mutlu etse insanı; geçici olduğunu bilmek, sürgünlüğünü hatırlamak, üzer insanı...ne sonsuz hayaller kurabilir ne de bugün gidecek gibi yaşamayı beceremez dünyada...

kalp sürgünlüğü, ruh sürgünlüğü...derken artar yaralar...saramaz yaraları bir türlü güzel dostlar...

sürgünlük hiç bir şeye benzemez...kah yanar yürekler ayrılık acısıyla, kah da kanar sonsuz özlemler içinde...gerçek sılaya varana kadar da sürer yaralar...sürgünde olduğunu unutan yürekler bunu geçici bir sancı sanır, hiç gitmeyecekmiş gibi dünyadan, kendini kandırır...

sürgün olduğunu bilene güçtür anlatmak dünyayı...dünyayı saran kasırgayı...ne oyunlardan haberi vardır onun ne de oyunbozanlardan...ne hancı bilir kendini ne de yolcu...sadece kamışından koparılmış ney misali inler durur...kalıcı bir konak arar bazen kendine..bilmez ki, dünya konak olmamış kimseye...

sürgündeki kişi her geçici avuntuyu derman görür kendine, her güleni dost, her geleni insan...yıkar ve yıkılır bazen de sürgünde ruhlar, başka sürgün ruhları...bilerek ya da bilmeden incitir, kahırdan yorulmuş yürekleri...oysa herkes biraz sürgündür...

vurgun yemiş sürgünler..
yolların uzunluğu ya da inceliği koymaz sürgün kişiye...ne de çetinliği...duyguları yorsa da çoğu zaman, adı üstünde sürgündür o...götüremediğini düşündüğünde , sürükler durur ruhunu...

nasıl gidiyor sürgünlüğün diye soranlara?
-nasıl gitsin...sürünüp gidiyoruz işte demek adettendir belki bu yüzden...

ayrılığın tokadı, her kavuşmada çarpar yüzüne bir tokat gibi...her kavuşma incitir onu...oysa gönderilmeden önce ne kadar da şendi ruhu, çocuklar gibi...

biraz vurgunluk, biraz sürgünlük olgunlaştırır onu...gitmeden kalmanın tadına bakar bu yüzden...

sürgünler tüm güzelliğiyle, çilesiyle yaşanmalı ki hakkı verilmiş olsun...işte bu yüzden yılmaz sürgünde ruhlar asla...dünyada en sona kalsa da...varmadan, varılacak mekana, aşar tüm çıkmazları ve tamamlamaya çalışır noksanlarını...

oldum diyen ölmüştür sözü bir yana, o ölmeden önce olmaya bakar...gitmeden anlamaya sürgününü...ve çözmeye bu hınzır düğümünü...

24 Eylül 2010 2-3 dakika 75 öyküsü var.
Yorumlar