Yarım

Sesi, doğduğu andan itibaren bir yıldızla donanmışçasına parlak ve ölümü özlemlermişçesine etkileyiciydi. Tınıdan bir nefes gibi bahsederdi. Severdim böyle sohbetleri. Ellerime bulanmış renklerden de o hoşlanırdı. Tamamlanmış veya tam tersi; iki eksik, bir tam'ı buluyorduk beraber. Farkındalıkla uyanıyorduk her sabah. Coşkun bir sanat aşkıyla kesinkes öyle bir hevesle zıplıyorduk uyuduğumuz rüyalardan. Hep aynı şarkıyı dinlememi de yadırgamaksızın, bile isteye bıkmıyordu bu düzenden. Ben elimi tuvale sürmeden duramıyordum, o ise kafası dumanlı şarkılar söylemekten.. İpin ucu boylu boyunca sanat-üretim-aşk-hisler-di.

En çok da mavilere bulanan şarkılarını severdim. İçten bir bağırış gibi ama kısık, sözsüz ama her şeyi açıklayan, hisli ama en derin tutkuyla bezenmiş.. Ben susardım; çok çok konuşsam, bir iki kelime... Benim işim olan biteni resme dökmekti, onun ki bunu yansıtan melodiler keşfetmek.. Hem akıllıca bir ortaklıktı, hem de oldukça hisli.

Gün ağardı, uyandım. Tepeye gelmeye çalışan güneşin etkisiyle bir sıcaklık tünemişti odaya. Kalktığında, hala kıpırtısız, donuk ve uyuyormuş hissi veren açık teniyle görüyordum onu. Çok değil, en fazla bir iki gün geçmişti son melodisinin ardından. Bilemezdim, yenisinin geleceğini dört gözle beklerken, aslında o şarkının gerçeğe yansıyan son şarkı olacağını.. Ben yine uyandım; her gün elimi maviye dokundurdum; iyice sessiz, tek bir nefes bile almadan..

19 Temmuz 2017 1-2 dakika 34 öyküsü var.
Yorumlar (1)
  • 7 yıl önce

    Günün öyküsünü ve yazarımızı kutlarızud83eudd20