Yasak Elma
Bugün sizlere "Yasak Elma" dizisine kimlerin katılacağını,kimin kiminle düşüp kalkacağını,kimlerin boşanıp kimlerle sevgili olacağını,kimin kime kumpas kuracağını,yalanlarını,kavgalarını ve ayrılıklarını anlatmayacağım;yediğimiz yasak elmadan bahsedeceğim.
İlkokuldayız, köy okulumuzun çok geniş bir bahçesi vardı,şimdiki bazı şehir okularının bahçesi bile yok! Erik,kiraz,vişne ve elma ağaçları dikiliydi bazen gölgesinde ders çalışır bazen de diplerini çapalar,kovalarla su taşırken çok eğlenirdik. Boyumuz büyüklüğündeki çimenlerde 'yakar top' oynamanın keyfi de bir başkaydı.
Her sabah "Andımız"okunurdu eskiden,avazımız çıktığı kadar bağırırdık:"Türküm,doğruyum,çalışkanım..."
Uykumuz açılırdı söylerken,aslında birlik ve beraberliğin marşıydı "uyanık" olmamızı haykıran ama kimilerinin zoruna gitti her nedense...
Ahmet öğretmenimizin fermanı hiç değişmezdi:
"Bahçedeki elmalardan sakın yemeyin!"
Yasakların her zaman insanlara cazibeli geldiğini o yıllarda anladım,belki "yemeyin," demeseydi kimse yemiyecekti.
Teneffüs zili çalar çalmaz koşardık elma ağacının yanını kimimiz dallarına tırmanırken kimimiz de ceviz büyüklüğündeki elmaları düşürebilmek için taş atardı tehlike kimin umrunda? Topladığımız elmaları ceplerimize doldururken arkadaşlarımıza da ikram etmeyi unutmazdık,ansızın bir ses duyulurdu karşıdan:
-Kaçın,Ahmet öğretmen geliyor.
Kaçmak ne mümkün ki,boyu bizim boyumuzun iki katıydı,biz dört adım atsak o bir adım atardı ayrıca bahçede kaçsak sınıfta yakalardı.Hem o yasak elmalardan yerdik hem de hışım gibi gelen Ahmet öğretmenimizden ensemize Osmanlı tokadını.(O günleri çok özledim.)
O elmalar bize niçin yasaktı biliyor musunuz, olgunlaşma döneminde ilaçlandığı için,acımsı da bir tadı vardı,çocukluk işte,kafasına koydu mu yapar yapacağını.