Yelpazeli Kadın
Odunpazarı Kent Konseyi Tiyatro Grubu, kadına şiddeti konu alan güzel bir oyun hazırlamış. Akşam izlemeye gittik. Önceleri gülümsedik, sonra, öldürülen kadınları gördükçe ağladık.
Dışarısı çok soğuktu. Zor gittik kardeşimle. Üşüdük hatta yollarda. "Aslında bu havada dışarı çıkanın aklı yoktur" diye de söylene söylene gittik. Ben neyse de, kardeşimi de götürmem gerekiyor. Onu evde yalnız bırakamıyorum. Bazen eşim ve çocuklar evde oluyorlar ama evde kimse olmayınca, mecburen yanımda götürmem gerekiyor. Çünkü kardeşim herkese kapıyı açar. Benim engelli bir kız kardeşim var. Onu bütün okuyucularım biliyor. O benim her yazımda var. Çünkü o benim hayatımın her alanında var.
Neyse sonunda oyunun oynanacağı salona geldik. Salon sıcacıktı.
Salonlar çok sıcak oluyor. Ben de çantamdaki yelpazemi çıkarıyorum. Ama genellikle, her zaman olmasa da, sık sık, yanımda oturan kişi, yelpazemden rahatsız oluyor. Benim yelpazenin rüzgarından, grip olanlar, burnu tıkananlar oluyor. Akşam yanımdaki hanımında kulağı üşümüş.
Bu yüzden yelpaze kullanırken de, çekiniyorum. Salonlar sıcak oluyor ve bana ateş geliyor. Özellikle ön taraflara ve ortalara oturmayı pek sevmiyorum. Biraz daha arkada ve sıranın en başında olmayı tercih ediyorum.
Elbette salon çok kalabalık olunca, mecburen bulduğumuz yere oturuyoruz.
Kent Konseyi bize, protokolden, ikinci sıradan yer ayırmış. Yerlerimize oturduk. Oturunca da, aklıma geçmişte bir arkadaşımın bana söylediği bir cümle geldi. Yıllar önce Bilecik ilinin Söğüt ilçesinde oturmuştuk. Orada on altı yıl kaldık. Eşim mermer fabrikalarında muhasebecilik yaptı. Emekli olunca, Tekrar Eskişehir'e döndük. Oranın halkı biraz zengindi. İpekçilikle ugraşmişlar. Orada Doktor, savcı, hakim...ya da bir yerlerde müdür olanların eşleri çok itibar görürdü.
Bizim öyle resmi bir görevimiz yoktu. Etkinliklerde protokolde oturamazdım. Arkalarda, kenarlarda otururdum. Zaten her zaman, arkaları, kenarları, köşeleri tercih ederim. Çünkü bana eskiden beri, kalabalıkta sıkıntı gelir.
Bir arkadaşım vardı. Onun kocası çalıştığı resmi yerde müdürdü sanırım. Onlar protokolde otururlardı.
Bir gün bana, "Ben her zaman protokolde oturuyorum. Sen oturamazsın" deyip hava atmıştı. O kocasının konumundan dolayı protokolde otururdu.
İşte, akşam oyun izlemeye gittiğimde, bize protokolden yer ayrılmış görünce, o arkadaşımı hatırladım.
Protokolde oturmak onun için ne kadar önemliydi.
Oysa oralarda ben çok sıkılıyorum ve birileri de, yalpazemden rahatsız oluyor.
Ben kocamın konumundan dolayı değil, Kent Konseyinin gönüllü çalışanlarından olduğum için protokolde oturdum. Herkes gönüllü olabilir, herkes çalışabilir orada.
Benim için çok önemli değildir önde oturmak. Sıkıntı geliyor bana.
Ama protokolden yer verilmediği için, salonu terk edenleri duymuştum.
İllaki protokolde ve en önde oturmalı bazıları. Bir de, Uzak Asya ülkelerinin birinde bir prensesin, sürekli protokolde oturduğu için, depresyona girdiğini okumuştum. Ben o prenses gibi düşünenlerdenim galiba. O prensesle genlerimiz aynı sanırım bizim.
Yelpazemden birileri rahatsız olunca çok üzülüyorum ve yelpazemi kapatıyorum. Ben birinin yelpazesinden rahatsız olsam, o kişi kapatır mı acaba diye düşündüm oyunu izlerken! Hanım arkadaşlar da çok nazlı! Ne diyeyim!
Ben şimdiye kadar, kimsenin yelpazesinden rahatsız olmadım.
Ne yazık ki, ülkemizde her gün dört kadın öldürülüyor. Oyundaki kadın oyuncuların hepsi öldürüldü, ağlaya ağlaya izledim oyunu.
Ve de protokolde izledim. Ama yelpazemi kullanamadan, terleye terleye izledim!
İlahi Sıdıka hanım hem güldürdünüz hem düşündürdünüz
Bir yelpazeden nereleree vardırdınız
İçtenlikle kutluyorum👑
Teşekkür ediyorum. Sevgiler.