Yemek
"Anne, akşam yemeğinde ne var?
"Salçalı makarna ve zeytinyağlı pırasa...
"Pırasa mı?
"Evet yavrum,kış ayındayız bol bol sebze yemeliyiz ki hastalanmayalım."
"Çorba...
"Kremalı burokoli çorbası var mis gibi,baban çok sever.
"Sadece bunlar mı?
"Allah bereket versin yavrum daha ne olsun yoğurt ile salatayı saymıyorum zaten.
"Anne,internetten yemek siparişi vereyim mi?
"Ama yavrum,sofrayı hazırlamak üzereyim,her gün her gün neden böyle yapıyorsun?
"Off anne,yemek istemiyorum,tamam."
Bizim çocukluğumuzda ne yemek seçme hakkımız vardı ne elbise seçme hakkı,annemiz babamız bize neyi uygun bulursa hep razı olurduk.Sofraya hiçbir zaman küsmedik.Ekmeği hep kutsal bildik ve elimizden bir dilim ekmeği düşürsek onu hemen öpüp alnımıza koyar tövbe ederdik,böyle öğretildik."Bu tuzlu olmuş,bu acı,bu lezzetsiz ve pişmemiş,bu kötü kokuyor,"gibi cümleleri annelerimize söyleyip onların o mübarek başlarını yere eğdirtmedik.
Önümüze ne koydularsa yedik hatta şimdiki çocuklar gibi,iki günde bir,hastalanmazdık;kuru soğanı veya marul yaprağını katıklık yapardık,salçalı ekmeğimiz en lüks yemeğimizdi ve bizler çok mutluyduk.
Şimdiki anneler,akşama kadar telefonu ellerinden düşürmeyen çocuklarından menü istiyor:
"Akşam ne istersin yavrum?"
Onun da cevabı hazır zaten:
"Aman anne,kredi kartının şifresini söyler misin,on dakika sonra lahmacunlar kapıda."
Bu güzel yazıyı kutlarım değerli hocam. Aynen doğru katılıyorum. Çocukluğumuz hep böyle huzur içindeydi. Şimdi ise bir huzursuzluk almış başını gidiyor. Sağlıcakla esen kal hocam.