Yeşil

Gözlerini gördüm. Bana bakıyordu. Yeşildi gözleri. Saçları gibi. Uzun saçları yüzüme değiyordu. Ağacın dalında son kalan yeşil yaprak vardır ya. İşte o ne kadar derin anlamlar taşıyorsa, gözleri de o kadar derindi. Yeşildi gözyaşları. Yüzümdeki ıslaklığın sebebi hem kendi gözyaşlarım, hem de onunkilerdi. Kaybetmeye mahkûmduk birlikte. Kazanmayı çok istediğimiz halde. Kazanmak... Aşkı kazanmak... Aşkı sonsuza kadar kazanmak... Bizim denediğimiz ama başaramadığımız bir eziyetti bu. Sonun olması, bizi ayıracak şeydi. Sonsuzluk aslında hiç var olmamaktı belki de. Belki de var olduğunu bilmemekti. Asla bilemeyeceğim. Olmuyor, yapamıyorum... Son görüşmemizde ona umutla bakamıyorum. Ona bir daha dokunamayacak olmanın umutsuzluğunu ona yansıtmak istemiyorum fakat elimde değil. Gözyaşlarını şimdiki gibi silemeyeceğim. Başımı şimdiki gibi kucağına yaslayamayacağım. Onu şimdiki gibi sevemeyeceğim...
Onu ilk gördüğümde rüya sanmıştım. Şehrin dışındaki gölün kenarında otururken hafiften bir gülme sesi duymuştum. Merakıma yenik düşüp, gölün yanındaki ormana doğru daldım ve onları gördüm uzun bir arayıştan sonra. Gördüğüm en güzel 5 kız karşımda duruyordu. Tuhaf olansa hepsinin saçları yemyeşildi. Yeni açan bir yaprak yeşili gibi. Onları inceledim. Hepsi kendince çok güzeldi fakat aralarından bir tanesi hemen başka bir şekilde fark ediliyordu. Diğer 4 güzel kızın başında yapraklardan oluşmuş bir taç vardı fakat benim dikkatimi çeken kızın başında tacı yoktu. Diğerlerindeki mutluluk ona sinmemişti sanki. Gözlerinde tuhaf bir hüzün vardı. Diğer 4 kız gülerken o ağacın dibine oturmuş, onları seyrediyordu. Onları hayranlık içinde izliyordum. Çeşitli dans figürleri yapıyorlardı. Ayin gibi bir şey olduğunu düşündüm. Onları izlerken zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştım. Ne kadar süre geçtiğini tam kestiremiyordum. Bir süre sonra beni fark ettiler. Hepsi kaçıştı. Sadece benim dikkatimi çeken kız orada kaldı. Benden kendimi göstermemi istedi. Bende saklandığım çalıların arasından çıkıp ona doğru gittim. Bana orman perisi olduğunu söyledi. Diğerleri de onun kardeşleriymiş. O en küçükleriymiş. Gerçi orman perileri ölümsüzmüş fakat yine de sürekli yaşlanıyorlarmış. O 127 yaşındaymış. Onu dinlemek o kadar harika bir duyguydu ki! Gözlerimi ondan alamıyordum. Yeşil saçlarını inceliyordum. Bembeyaz tenini, yemyeşil gözlerini... Ah! O kadar mükemmeldi ki bu yaratık. O konuştukça ben sordum, ben sordukça o cevapladı, o cevapladıkça yeni soru sordum, o yine cevapladı... Böyle böyle zaman su gibi akıp geçti. Hakkındaki her şeyi öğrenmiştim. O da benim hakkımda her şeyi öğrenmişti. Saat geç olmuştu. Hava kararmıştı. Bana dönmek zorunda olduğunu söyledi. Ona gitmesini istemediğimi söyledim. O ise bana baktı ve ?Geri geleceğim. 3 gün sonra.' Dedi. 3 günde bir gelebiliyormuş ancak. Bıçak gibi kullandığı elleriyle, havayı yararak bir geçit açtı. Kendi ?Dünya'sına dönmesi gerekiyormuş. Burada kaldığı süre boyunca yaşlanma hızı kat kat artıyormuş ve kaldığı her 1 saat ona 10 yıla sebep oluyormuş ve bugün benim için 30 yıl yaşlanmıştı... Tam geçitten geçerken aklıma son bir soru geldi: ?Neden senin tacın yok?'. ?Çünkü ben kendiminkini bulamadım daha...'
Belki de sonsuza kadar gitmişti. Karamsar geçen üç gün sonunda geri geldi ve sonra tekrar geldi. Bir daha ve bir daha... Ona her geçen gün bağlandım. O da bana bağlandı. Birlikte o gölün kıyısında vakit geçirdik. Her geldiğinde çok kalmamaya çalışıyordu. Benimle kal diye ısrar ettikçe gitmek zorunda olduğundan bahsediyordu. En sonunda bana sebebini söyledi. Eğer 500 yaşına gelirse bir daha buraya gelemiyormuş. Ona kaç yaşında olduğunu sordum ve bana: ? Bugünle beraber 425...' dedi ve dünyam yıkıldı. Sadece 75 yılı kalmıştı fakat keşke gerçekten 75 yıl olsaydı... 7.5 saati kalmıştı sadece. Onu sadece 3 kez daha görebilirdim. Belki de daha az. Ne acı. Bunları duyduğumda, her zaman onunlayken hissedebildiğim kalp atışlarımı hissedemez oldum. Aşk belki de buydu. Acı çekmekti. Kalbinin onun varlığıyla atıp, onun yokluğuyla durmasıydı... Günler geçti...
Son gün... Onun sıcaklığını hissedeceğim son gün... Gözlerinden damlayan yeşil tanecikler her suratıma geldiğinde, tuttuğum elini daha bir sıkı tutuyorum. Her damla bedenimde bir ürpertiye neden oluyordu. Keşke onu görmeye devam edebilseydim ama süresi bitiyor. Burada sadece 15 dakikası kaldı. Her dakika benim için önemli. Bizim için önemli. Onun aşkını bulmak ne kadar kolaydıysa, kaybetmesi de bu kadar kolay işte. Fakat yaşadıklarımızı unutmak... İşte bu benim asla kolayca yapamayacağım bir şey. O benim onu öptüğüm dudaklarımdı artık. Onu gören gözlerimdi. Onu koklayan burnumdu. Ona dokunan tenimdi. Damarlarımda akan kanımdı. O benim damarlarıma kan pompalayan, onun için çarpan kalbimdi artık. Onu bırakmak, yapmak zorunda olduğum en zor şey. Ah! Son saniyeler... 1 dakika erken ayrılacağız. Onun rahatça diğer tarafa geçebilmesi için. Burada kalırsa ölecekti. O yüzden gitmeliydi. İşimizi şansa bırakamazdık. Ah seni seviyorum. Gerçekten seviyorum. Elini son bir kuvvetle sıktım. 5, 4, 3, 2, 1...
Kız yerdeki tacı aldı ve başına geçirdi. Gözlerinden akmaya devam eden yaşlarla geçidi açtı ve sonsuza kadar gitti.
"Eğer bir orman perisi gerçek aşkını bulup onu kalbinden gelen acı ve aşk gözyaşlarıyla sularsa o kişi, aşklarını simgeleyen, asla solmayacak yeşil yapraklardan oluşan bir taca dönüşür..."

OKG

05 Haziran 2012 5-6 dakika 4 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar (1)
  • 12 yıl önce

    👍👍👍"Eğer bir orman perisi gerçek aşkını bulup onu kalbinden gelen acı ve aşk gözyaşlarıyla sularsa o kişi, aşklarını simgeleyen, asla solmayacak yeşil yapraklardan oluşan bir taca dönüşür..."👍👍👍

    Hayal alemine gitmemek elde değil.Çok beğenerek okudum👍👍👍