Yürek Yangınları
Arkadaşça oyunlarla başlamıştı hayatı... Hep suskun hep kenarda... Oyunları seyredip durmuştu çoğu kez... oyunun içine girmekten ürkmüştü bilmem kaç kez... Hantal ve sessiz bir çocuktu... içten çok heyecanlı, dıştan çekingendi..arkadaşlarını çok iyi analiz eder ama onlara ifade etmezdi hissettiklerini... Hep seyreden olmayı o da istemiyordu elbet ama zaman! diyordu içinden... büyümeyi bekliyordu kendince...
Herkesten fazla büyümüş herkesten fazla anlamıştı aslında hayatı... Ama ürkekliği kapatmıştı gördüklerini... Zaman hızla akıyor o da deviriyordu yılları bir bir..Çekingen çocuk gitmişti de sanki yerine; enerjik, atılgan, deli dolu bir yatatık çıkmıştı... O da anlam veremiyordu bu hızlı değişime... İçine attıklarının fazlasını dışına akıtmıştı büyürken..ama duygusallığından bir şey yitirmemişti..Hala doğal, hala içtendi her hareketinde...
Severken de söverken de içtendi... Ama yine de eleştirmeyi sevmezdi insanları... Hep samimi hep dostça yaklaşırdı etrafındakilere... Hele sevdi mi, yürek yangınları eşlik ederdi yağmurlarına..Ateşle ıslanmayı çok iyi bilirdi... Her ıslandığında suya hasret kalmayı... Sevenlerin yalnızlığını en çok da... Sevilenlerin vefasızlığını...
Hazana durmuş topraklar gibi beklemekle geçmişti ömrü... taze baharlara düşler kurmuştu o da herkes gibi... Geç geleceğini bilseydi baharların sever miydi böylesine derinden? İç çeker miydi her gidenin peşinden?
En büyük hatam sevmek olsun diyordu bazen... Ve "aşk" tek sınavım olsun sınavlardan sınav seçerken... Yürek yangınlarına düşmeden önce sık sık tekrar ettiği duaları, bedduaya dönüşse de vazgeçmemişti hakikat sevdasından...
"Aşk" onu çocukken büyütmüştü belki de..Hayranlıkla seyredişi bu yüzdendi her şeyi ... Hep susup bekleyişi... Konuşmadan da hissedişi güzellikleri... Çözmüş gibi her şeyi, gülümseyişi insanlara hep bu yüzdendi...
Büyürken küçülen, küçüldükçe dünyayı maddeden ibaret görenlerin aksine O; aşka, sevgiye o kadar çok inanmıştı ki, onlar olmadan bu yollarda yürünülemeyeceğini gayet iyi biliyordu. Tüm engellerin samimiyetle aşılacağını, ön yargıların sevgiyle yıkılacağını anlamıştı artık... Bu yönden bahtiyardı işte..Sevgisine karşılık görmese de çoğu kez, şanslıydı kendince...
Yürek yangınları anlatılmaz... A'teşi aşktan elemli yürekleri kimse anlamaz... Anlasa da derman olamaz çoğu kez... Farklı bir boyutta sever a'şıklar... O da yangınından şikayet etmemeyi şiar edinmişti kendine... Herkes a'şıklara acısa da, bilmezlerdi; sevmenin değil sevgisizliğin acınacak şey olduğunu... Bilmezlerdi; kinle, hasetle örülen duvarların kimseye faydası olmadığını...
Sevmek bir iş değildi ona göre... Sevmek sanattı, sevmek hayattı... Bu yüzden her şeye rağmen kendiyle barışıktı işte... Bu yüzden haince oynanan oyunlara alışıktı... Alevler sarsa da dört yanını, sevdikleri geçit vermese de O; güzel oyunları ve oyuncuları aramaya devam edecekti... Yürek yangınları eşlik etse de bu yolculuğa, seven yürekler sevmekten asla vazgeçmeyecekti... Yangın varsa öykü de olacaktı yeryüzünde... ve Aşk varsa, "hayat" daima olacaktı bir yerlerde... Şimdilik aşkla kalın...
Yüreği yanmayan var mı acaba şu sevda denizinde aşk okyanusunda. Eskilerden güzel bir öykü imiş değerlendirelim dedik. Kutlarım Şule güzel bir öyküydü...👍