Zamansa Hep Akar

Gün yumurta sarısının en turuncu rengine dönerken, Seyhan X'in çalışma odasını düzeltmiş kitaplarını karalamalarını yerli yerine yerleştirmişti. Yalnız karalamalarının birini okumakla okumamak arasında tereddüt etmiş,mürekkebin tazeliğine bakılırsa yeni yazılmış olduğunu anlamıştır. Karalama da yazılan zor okunsa bile, her halde aşkla ilgili gibi gelmişti Seyhan'a. Aşk demiş X. .taze ayva yaprağına düşmüş bir katre gibidir. O katreyi oradan kaydırmamaya çalışılmalıdır. Çok berraktır. O katrenin içinde cenin vardır. O cenin aşkın tâ kendisidir gibi bir şeyler okumuş gerisini
okuyamamıştı.

Ötekilerde gelmişti merak edenler. Garson K. Seyhan'ın yalancı kocası P. Üst kattaki komşusu H. Hanımı A. ve bu atmasyonu ortaya atan dostu, kedisi, ne alakası varsa yönetmen, reji ,makyazjcı kız, senaryoyu okuyanlar, hatta rol arkadaşı hanım bile hepsi bahçe de oturmuş mırıl mırıl bir şeyler konuşup duruyorlardı. Seyhan kocasına yakın oturuyor ve kocasının sert bakışlarına karşı yaltaklanır gibi bir hali vardı. O ara X'in dostu durumu farketmiş ve sırf Seyhan'ın kocasını gıcık etmek için;
- Affedersiniz beyfendi ne işle meşgülsünüz diyivermişti. Adam ilk şaşkınlığı attıktan sonra,
- Fırınım var benim abi. Fırıncılıkla meşgülüz...
- Oh oh maşallah maşallah. Nasıl bari işler iyi mi?
- Çok şükür abi. Eh çorba parasını çıkarıyoruz...
- Aman iyi iyi. Yalnız evladım yanınıda çalıştırdığınız elemanlarınızın sigortalarını yapın. Bu çok mühim bir mesele...Yaptınız mı hepsinin?
- Abi önceden yaptıklarımız var. Zaten yeni başlayanlara da yapmaya çalışıyoruz. Bi deneme sürecinden geçiyorlar...
- Olsun evladım olsun önemli olan kalp kırmamak gönülleri hoş tutmak. Yoksa gerisi boş be yavrum...
Seyhan'ın kocası kahve fincanını tepsinin ortasına bıraktı.
- Ben kalkayım. İşçiler beni merak etmesinler...Hadi Seyhan sen de hazırlan da gidelim dedi X'in dostuna tebessüm ederek...X'in dostu,
- Yok Seyhan hanım kalsın bir kaç gün. Zaten sevgili dostum X'i tanıyorsunuz. Vücudunda yaralar var.
Cam kırıkları saplanmış. Bir iki parmağı kırık. Pansumanı var yemeği var. Seyhan yardımcı olur, değil mi Seyhan?
- Elbette abi. Dostluklar bu günler için gerekli...
- O halde bana müsade. Ben izninizle gideyim...
- Selametle yavrum selametle...

- Geçenlerde çok gürültü duyduk. Gecenin bir yarısı. Kendisini pek severiz. Oğlumuz gibidir. Velakin dedi üst kattaki H. abisi indim aşağıya. Beni bile tanımadı. Çok sarhoştu. Hatta bu bey kendisini getirmişti garson K.yi
işaret ederek. Biz de ablasıyla yani...nerde kaldı bu çocuk diye meraklanmıştık . Hakikaten ne oldu?
Neden böyle hırpaladı kendisini.
Rol atkadaşı hanım atıldı ve herkesi güldürdü nerdeyse
- Efendim Starımız henüz kurtulamadı boynuzlanma durumundan
- Ne boynuzlanması kızım? Ne diyorsunuz siz kuzum?
- Ne diyeyim amcacığım baksanıza yanağımı ne hale getirdi?
- Yok be yavrum o çocuk yapmaz öyle şey. Duygusaldır yahu. Ben emekli istihbaratçıyım. İzin verinde biraz tanıyalım insanları ya öyle değil mi? İstihbaratçı lafını duyan herkes evet evet der gibi onayladılar H.yi...

Garson K. saatine baktı ve mesaisinin yaklaşmakta olduğunu gördü. X'in dostuna işaret etti. Sessizce çıktı bahçeden. Arkasından makyazjcı kız Stare hanımla koyu bir Ruj tartışmasına girdiler. Stare çantasından çıkardığı paris markalı bir ruj'u makyajcı kızın dudaklarına sürmeye başlamıştı bile.

Emekli İstihbaratçı H. ve hanımı A. kalkarlarken Seyhan'a ağız birliği etmişlercesine,
- Kızım yarın bir uğrayıver üst kata. Evladımız mantısını çok sever ablasının. Olur mu? Unutmayın sakın!
Seyhan baş sağlamakla yetindi. Sonra içeri girdi. Yatak odasına geçti. Mışıl mışıl uyuyan X.e sevgiyle baktı.
Annelik duyguları mı kabardı anlayamadı. Tam çıkmak üzereyken X'in dostuyla karşılaştı.
- Uyuyor değil mi?
- Evet uyuyor dedi Seyhan...
- Ben çıkıyorum. Dostum sana emanet.
- Meraklanma...Hadi güle güle.
- Bir sorun olursa hemen ara. Hadi eyvallah...

Seyhan bahçeye çıktı. Ankara ayaklarının altındaydı.

Yalnız Ayva yapraklarının üzerlerinde katreler yoktu.

Seyhan nasıl becerdiyse bir damla göz yaşını bahçenin bir köşesinde ki ayva yaprağına bırakırken kediye baktı,
- Ne dedim ben sana! Kedi ne dedin der gibi mırıldandı...
- O beni görmedi hiç bir zaman. Çünkü benim KATRE olduğuma inanmak istemedi ...
13 Mayıs 2011 4-5 dakika 57 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar