Zemini Hazırlayanlar

Hastane koridorlarında yankılanan ayak sesleri, Ali için her günün ritmi gibiydi. Sabahın erken saatlerinde temizlik arabasını iterek başlardı mesaisi. Yerleri paspaslar, tıbbi atıkları toplar, doktorların ve hemşirelerin yoğun telaşı arasında görünmez bir gölge gibi süzülürdü. Yorgun elleriyle ameliyathane kapılarını silerken, içeridekilerin hayat kurtardığını bilirdi ama kendi hayatını kurtaracak kimse yoktu.

Ali, üç yıl önce bu işe başladığında, kızına iyi bir gelecek sunabileceğini sanmıştı. Ancak aldığı maaş faturalarına bile yetmiyordu. Kirası, elektrik borcu, çocuğunun okul masrafları… Hesap makinesi bile hesabı tutturamıyordu artık.

Bir gün, hastanenin zengin hastalarından biri, aceleyle koridorda yürürken cebinden bir tomar para düşürdü. Ali eğildi, aldı ve adama seslendi. Adam, “Ah, sağ ol,” dedi soğuk bir sesle ve parayı alırken Ali’ye bir bahşiş bile vermedi. O an içini garip bir his kapladı. Hayatında ilk defa, "Ya seslenmeseydim?" diye düşündü.

Günler geçti. Borçları arttı. Banka mesajları susmak bilmiyordu. Kızı Asya, okuldan dönünce yana yakıla anlatmıştı: "Baba, arkadaşlarımın hepsi tabletle ders çalışıyor. Öğretmenimiz de önerdi. Bana da alır mısın?" Ali'nin yutkunduğunu fark etmemişti küçük kızı. "Bakacağım kızım," diyebilmişti sadece.

O akşam, hastanenin muhasebe ofisinin önünden geçerken, açık unutulmuş bir bilgisayar ekranı dikkatini çekti. Bordrolar, hastane bütçesi, faturalar… Ali, elinde olmadan durdu. Bir anlığına, ‘bir şey yapabileceğini’ hissetti. Küçük bir işlem… Kimse fark etmezdi belki. Eksik yatırılan bir para, başka bir hesaba aktarılan küçük bir meblağ…

O gece, Ali içindeki o sesi susturamadı. Hep doğru olanı yapmıştı, hep dürüst kalmıştı. Ama dürüstlük karnını doyurmuyordu. O parayla kirasını ödeyebilir, kızına bir tablet alabilir, belki bir süreliğine rahat nefes alabilirdi.

Ve sabah olduğunda, parmakları titreyerek klavyeye dokundu.

Günlerce kimse bir şey fark etmedi. Hesapta küçük sapmalar oluyordu ama büyük bir hastane için önemsizdi. Ali ilk defa uzun zamandır huzurlu uyuyordu. Kızı mutluydu, eşi "Biraz nefes aldık galiba," diyordu. Ama suçun gölgesi, bir kez insanın üzerine düştü mü peşini bırakmazdı.

Bir ay sonra, hastane yönetimi denetim için uzman bir ekip çağırdı. Ufak sapmaların farkına varılmıştı. Kameralar incelendi, işlem kayıtları kontrol edildi. Ve nihayet, Ali’nin ismi sistemde açığa çıktı.

Gözaltına alındığında, hastanedeki herkes bir anda ondan uzaklaştı. Yıllardır aynı koridorları paylaştığı doktorlar, hemşireler, yöneticiler… Hepsi başını çevirdi. Sadece çaycı Mehmet, usulca yanına gelip, “Yazık sana be Ali,” diyebildi.

Mahkemede avukatının söylediği tek şey şu oldu: "Müvekkilim suçu işlediğini kabul ediyor. Ancak bunu, geçim sıkıntısı ve adaletsiz ekonomik koşullar yüzünden yapmıştır."

Hakim, hafifçe başını kaldırdı ve Ali’ye baktı. Soğuk bir sesle kararını açıkladı:

"Suç, suçtur."

O an Ali anladı. Suçu işlemesine neden olan dünya asla yargılanmayacaktı. Borçları biriktiren sistem, ona başka çare bırakmayan düzen, adaletsiz gelir dağılımı, umursamaz insanlar… Hiçbiri yargılanmayacaktı.

Sadece o, yalnızca o, bedel ödeyecekti.

Aralık '2017

08 Mart 2025 3-4 dakika 16 öyküsü var.
Beğenenler (2)
Yorumlar