Zenginlik Belirtisi
Kesin bir ölçütü yoktur zenginlik belirtisinin zamanın şartlarına göre değişir,örneğin bizim çocukluğumuzda,köy yerinde bir atı bir traktörü bir taksisi olana zengin denilirdi.Bunları çoğaltabiliriz,kot pantolon giyen,kundura ayakkabısı takım elbisesi olan,çeşit çeşit boyama kalemleri olan,bilgisayarı,bisikleti...
Şoför Rafet abi ballandıra ballandıra anlatıyor,eski belediye başkanının anısına yaptırılan köprüyü geçerken:
"Akşamleyin hanımı yemeğe götürdüm..."
Yanında oturan diğer şoför Mehmet abi, hemen sözünü kesiyor.
-Yemeğe mi?
-Evet,yemeğe.Her zamanki gittiğimiz bir balık restaurant var oraya gittik, ustalarla iyice ahbap olduk.
-Hem de balık yediniz.
-Severim balığı,hanım da çok sever,taze balıkları vardır hep.
-Hangisini yediniz?
-Çupra.
-Vay,sende zenginlik belirtisi başlamış.
Bal,yumurta,peynir,sucuk, tereyağ,kaymak,tavuk,balık,pide,lahmacun,pizza
kokoreç,döner ve çiğ köfte yemek artık günümüzde zenginlik belirtisi olmaya başladı yavaş yavaş.İnsan sağlığı için önemi tartışılmayan bu ürünlerin sofralarımızdan bir bir eksilmesi insana çok acı veriyor doğrusu.
Rafet abinin,"ben kılıbığım abi,bana istediğinizi söyleyebilirsiniz,"diyerek espiri patlatması,içinde bulunduğumuz ekonomik buhramdan çıkıp kahkaha atmamıza yetmişti.