Zıbın
-Sana müjdeli bir haberim var.
-İş yerinde terfi mi aldın yoksa?
-Hayır ama bu benim için daha önemli canım,zıbın aldım.
-Zıbın mı?
-Evet
-Kendine...
-Kendime değil.
-Ya...
-Bebeğimize.
-Doğmamış bebeğe don biçilmez derler canım henüz erken değil mi?
-Bebeğimiz olacak.
-Anlamadım.
-Bir-be-be-ği-miz ola-cak.Açık açık söylettirip utandırma beni,özel günüm olmadı işte anla!
Kulaklarına inanamıyordu sevgilisi,kıpkırmızı oldu,yüzünü ateşler bastı,dili tutulmuştu sanki tek kelime söyleyemedi,başını öne eğdi ve istemsizce seyrek olan saçlarını okşadı çünkü aklından şu geçiyordu:düğün gününe tam iki ay vardı.
Yer aynı yer,masa aynı masa,günlerden aynı gün hatta aynı saat buluşmuşlardı bir kafede iki genç sevgili ancak farklı olan tek şey vardı,konu. Önceden buluşabilecekleri bir yer ararken,tatil planları yaparken zıbın,sanki aşklarına darbe vurmuş gibiydi.Kız,çeyiz hazırlıklarını anlatmayı bırakıp derin derin düşüncelere dalarken aynı kızıl saçlı,ince bacaklı garsonun sesiyle irkildi:
"Limonatalarınızı getireyim mi efendim?
"Az sonra"diyebildi sadece sesi titreyerek.