Zırva Zamazingo 2

Trende Bağlanmış Pis Göbekler

Kadim Bey’le tanışıklığımız yıllar içerisinde çok hususi bir vaziyet aldı. Benden beş yaş genç olmasına mukabil, onunla daima akranmış gibi muhabbet ederiz. Bir tren kazasında yaralı kazazede olarak, yalnızca ikimizin sağ kurtulması tanışmamıza sebep olmuştu.

1972 yazıydı. Yirmili yaşlardaydım. Tren hınca hınç doluydu. Son anda yetiştiğim trende kompartımanlarda yer ararken, o an tanımadığım bu adamın yanında bir kıçlık yer bulmuştum. Sıfatına baktığımda “Ne züppe kılıklı herif” diye düşündüğümü hatırlıyorum. Sonra hastanede, aynı odada geçen sancılı günlerde ne kadar yanıldığımı idrak ettim.

Hasılı hikayenin sonunda, ben medulla oblongatama aldığım darbe neticesinde anlık unutma illetine yakalandım. Geçmişi cam gibi hatırlarken, usumda geçen haftadan kalan bir tek olay yahut kelime yok. Bu husus üzere bahsettiğim elim kaza, zatımı 1962 yılına çiviledi, afedersiniz. Hala bazı günler Osmalıca muallimi gibi konuşmam bundandır. Yadırgamayınız efendim.

İçimde bir milenyum çocuğunun enerjisi var. Ekürim Kadim Bey, yaptığı asılsız işlerle beni fevkalade heyecana sevk ediyor. Beraber çok vaka gördük. Ve o unutmasını çok iyi bilen birisi. Yaptığımız mesleğin tanımı biraz meşakkatli. Kimi çapulcu mafya takımlarının pis işlerini temizliyoruz diyebilirim. Her gayri resmi iş, en az bir hatayı bünyesinde barındırır. Bu minval üzere hatalar çok büyük işleri batırabilir. Tüm pis adamların tanıdığı Sırrı Kadim Basma, yanında bu fakiri de doyuracak, hatta zengin edecek kadar haram paralar kazandırmıştır, çok şükür. Ne diyelim kaderin cilvesi ve şansın sahibi razı olsun.

Kadim Bey ile sayamadığım kadar işe bulaştık. Sayamadığım diyorum çünkü unuttuklarım hatırladıklarımdan ziyadesi ile fazla. Daha üç gün önce hiç lüzumu yokken Kıbrıs’a çöp kutusundaki bir bileti yok etmek için gittik. Şu anda yaşıtlarım hırka-ı şerif camisinin yolunu arşınlarken, ben gömleğimi kolalıyorum. Ki şu mendebur kan lekesi çıksın diye. Evet bu kanlı olayı anımsıyorum, fakat bilmezden geliyorum. Aramızda kalsın işime geldiğinde bir gün öncesini, işime geldiğinde bir hafta öncesini unuturum.

Unuttuğum olayın aslı şu:

Geçen akşam üzeri Kadim Bey, bana vermiş olduğu Samsung E 1150 kapaklı gizli hat telefondan beni aradı. Kapıda olduğunu ve eğlenmeye gitmemiz gerektiğini söyledi. Eğlenmek malumunuz, pis iş demektir. Hazırlandım ve alelacele kafama limon sıkıp çıktım. Kapıda bir kamyonet duruyor. Dikkatli baktığımda onun olduğunu anladım.

Hasılı gece karanlığını bekleyip bir geminin yakınına geldik. Arabanın kasasında bir varil vardı. Onu tutup indirdik, iskelenin yakınına. Hayli ağırdı fakat bu işlerde başınıza ne geleceği belli olmaz. Afedersiniz, katır gibi dinç olmak gerekir.

Her zamanki gibi Kadim Bey yanımdan ayrıldı ve beni bu içine öldürseler bile bakmayacağım varilin önüne dikti. Kafasında bin bir tilki döndüğü gözlerinden anlaşılıyordu.

“Firkat Bey aman diyeyim, kim gelirse gelsin bu varili terk etmeyin, rahmetli eşiniz gibi sarılın ona, çok mühim!”

“Sayın Basma, şu hususu belirtmeliyim ki rahmetli köpeğim Bobi’yi karımdan bir kademe daha çok severdim, sarıldım Bobi’nin tüylü göğsüne efendim. Müsterih olunuz.”

Lafı uzatma temayülünde değilim lakin bu huyum en heyecanlı anlarda nüksediyor, vesselam. Huy bu, elbise değil ki kurumaz! Acele tavırlar içerisinde devasa geminin güvertesinde kaybolurken, “Bekleyin efendim, hemen geleceğim” dedi.

Bu lafın arkasında en az yarım saat en çok iki saat gizlidir. İnanmam bu defa!

Bu defa üç saat oldu. Aklım almıyor, bir gemide üç saat ne yapılır? Fakat hayıflanmam yasak. Bu yasağı kendi kendime koydum. Bobi bir ölü kadar soğuktu, gecenin koynunda. Sırtımı ona yasladım ve uykuya daldım.

Soğuk bir noktadan sonra yakar, bilirsiniz. Sırtım alev almış, ter içinde uyandığımda karşımda uyuz bir köpek vardı. Yüzüme vuran nefesi buharlarıyla gözlüğümün camını buğu yaptı. Gözlerimden korkuyu alıp içime soktum. Bunu öyle ani yaptım ki yutkunmam gerekti. Gözlüğümü yavaşça çıkarıp denize attım. Köpek oraya koştu ve o anda ben kendimi karanlıkta evin kapısını açarken buldum. Eski bir alışkanlık evimde hiç ampul yoktur. Mumu dahi yakmadan öyle bir uyumuşum ki sayın Kâri, şömine başında sevişen çiftlerden daha derin.

Ertesi gün uyandığımda ellerimde kan izleri görünce üzerimde ısırık aradım. Sevişmekten olmadığını, köpekten sebep olduğunu; rüyanın edepsiz olmadığını anımsadığımda anladım. Olan olmuş dedim ve telefonu kontrol ettim. “Arayan soran yok, iyi” dedim ve telefon bir mesajla bana bu lafımı anında geri yutturdu. Kadim Bey, beni saat 08:00’de, benim Pimpirikli Davud dediğim, David People denilen ecnebi kıraathanesine eğlenmeye çağırıyordu. 


Firkat Feza Yapayzeki

30 Ekim 2020 4-5 dakika 7 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar