Zorlu Dönemeçler-2-b3-d-2a

D. DÖNÜŞ-YOLU--İZLANDA
Kurs bitince, bize idare tarafından, Amerollo- Washington arası iki alternatifli yol teklif edilmişti. Uçak veya otobüs. ?Kadir Bnb. ile tercih yapıp karar vermemiz gerekiyordu Düşündük, taşındık, nihayet otobüsle gitmeye karar verdik Belki biraz yorulacaktık, mesafe çok uzaktı. Buna mukabil pek çok şehir, kasaba, görülmeye değer yerler görecektik. Hamdi ve Ertuğrul Yzb.larla, Amerikalı arkadaşlar ve öğretmenlerle vedalaştık.
İkimiz için yine bir askerî araba tahsis edilmiş, Bizi, şehrin otobüs garına götürmüşlerdi. Valizleri otobüs bagajına yerleştirdik. Otobüse girip oturduk. Otobüs çok konforluydu. Yatar koltukları vardı. Geceleri de seyahat edeceğimiz için herkese kuş tüyü yastıklar dağıtmışlardı. Otobüste yiyecek, içecek verilecekti. Buna mukabil belirli yerlerde mola verilecek, isteyen, istediğini yiyebilecekti. Aslında, otobüste tuvalet de olduğu söyleniyordu. Kadir Bnb. da ben de otobüsle yolculuğa karar verdiğimizden dolayı memnunduk. Gerçekten otobüs çok rahattı. Yolcular tamamlanmıştı. Kaptan mikrofonu eline alarak, takip edilecek güzergah hakkında bilgi verdi. Çünkü otobüs ekspres olarak seyahat edecekti. Bütün yolcular doğruca Washington' a gidiyordu. Herhalde Amerikalılar yol güzergahını biliyordu ama içimizde bizim gibi yabancılar da vardı. Otobüs hareket ederken birkaç kişiden başka el sallayan yoktu.
Ana yola çıktıktan sonra, camdan, etrafımızı seyretmeye başladık. Epey köy ve kasabalar geçtik. Otobüs bizi sarsmadığına göre, yollar asfalttı, muntazamdı. Şimdilik gözümüzün görebildiği yerler yeşillik, ağaçlıklı, makine ile de olsa insan eli değdiği belli oluyordu. Daha sonraları, olabildiğince ıssız yerler görmeye başladık. Böyle yerleri geçerken, gözler bakmaktan yoruluyor, ve insanın uykusu geliyordu. İki defa mola verdik, ikisinde de yalnız dinlenme tesisleri vardı, etrafta ne köy ne de kasaba!
Yolculuk sırasında, çoğunluk Amerikalı olunca, onların kavuşmalarından İngilizcemi geliştirme yönünden epey istifade etmiştim.
Yolculuğumuz bir gece, iki gündüz sürmüştü. Otobüs garında yine bir askerî vasıta bizi bekliyordu. Anlaşılan bu işleri iyi organize ediyorlardı. Bizi Kenedi meydanı, askerî üssüne götürdüler. Bizi bu defa , C-160 askerî nakliye uçağı bekliyordu. Uçağa bindiğimizde, yine içinin malzeme dolu olduğunu gördük. Yine bizimle seyahat edecek Amerikalılar mevcuttu.
Kaptan pilotun, rotayı belirtirken İzlanda'dan söz etmesi merakımızı çekmişti. Yanımızdaki Amerikalılara sorunca uçağın, Askerî malzeme ve görevlileri bırakmak için İzlanda'ya uğrayacağını, oradan da Paris'e uçacağını öğrendik. Tanrım , Kısmet edince , insanı nerelere götürüyordu!. Milyonlar versek böyle bir seyahate çıkamazdık. Kuzey Kutbu nere, Türkiye nere? Bu bizim için bir nevi devri âlem seyahati olacaktı!
İzlanda Hava meydanına indiğimizde, her tarafın bembeyaz kar ve buz içinde olduğunu gördük.dolayısıyla etrafı fazla dolaşmamıza imkân yoktu. eşim için bir şeyler almak istedim ama uygun bir şey bulamadım. Ancak içi kürklü, 37 numara bir terlik alabilmiştim..
İzlanda'dan hareketle, Atlas okyanusu üzerinden, Fransa'ya, Paris'e ulaştık. İsterdim ki uçak Paris'in üzerinde bir tur atsın, maalesef fazla bir yer göremeden, Orly hava meydanına indik. Orada THY. Uçağına aktarma olacaktık. Eşimin çok sevdiği ve vaktiyle kullandığı Şanuvar marka, Fransız malı losyonu almak istedim ama maalesef bulamadım. Ancak onun muadili bir losyon satın alabilmiştim.
Nihayet THY. Uçağına bindik. Kendimi sanki evimde hissettim. Hostes'e kaptan pilotun kim olduğunu sordum. Meğer devre arkadaşım, Nejat Ölez mış. Hemen yanına girdim. Sarıldık, bir iki Dakka konuşma imkânı bulduk Hostesler bu durumu görünce yol boyunca bize itibarlı davrandılar. Yeşilköy hava meydanına indikten sonra arkadaşımla vedalaştık. Orada ben THY. Otobüsüne bindim, Kadir Bnb. da Yeşilköy askerî hava meydanına gitti., irtibat uçağı bulursa, oradan da Balıkesir'e uçacaktı.
Kadıköy'e geçtikten sonra bir taksi ile Elmalı çeşme sokağında bulunan evimize gittim. Bagajda bulunan, bavul vs , çıkardıktan sonra kapının ziline bastım. Eşim salonun penceresinden başını uzatınca beni gördü. Geleceğimi biliyordu ama zamanını değil.. aşağı inip kapıyı açtı. Hemen birbirimize sarıldık. Dikkatini saçlarımın durumu çekmişti. ?'Conilere dönmüşsün'' dedi. Gerçekten, AMERİLLO'da gelmeden önce tıraş olmuştum. Orada saçları çok kısa kesiyorlar, başın ortasını ve kenarları makineyle kısaltıyorlardı. Alnın üstünde de biraz kakül gibi saç bırakıyorlardı. Eşime göre, O günden sonra da takma adım ?'Coni ?' olacaktı. Bana seslenirken genellikle ?'Coni'' diyecekti.
Bavulları vs.yi yukarı taşıdıktan sonra muhabbete daldık. Konuşurken benim de bir şey dikkatimi çekmişti. Eşimin tırnakları mor, tırnak etleri sanki yara içindeydi. ?'Ne oldu böyle' ' deyince anlattı. ?'Hani buzdolabı ve elektrik süpürgesi getireceğini biliyordum ya! Onların gümrük vergisini öderim diye tasarruf etmeye çalışmış, kendimi ihmal etmişim. Bu sebeple parmak uçlarımda yara olmuştu. Allah razı olsun, yine Halide abla imdadıma yetişti. Beni Yeldeğirmeninde bir Yahudi doktora gösterdi. Doktor da muayeneden sonra, bol,bol çilek yememi tavsiye etti. Tam çilek mevsimi olduğu ve Salı pazarı da burnumun dibindeyken, doktorun tavsiyesini kolaylıkla yerine getirdim. Dolayısıyla, ellerim biraz iyileşti ve bir müddet daha devam edeceğim'' dedi. Ben de, ?'Hay Allah! Ben getireceğim şeylerin gümrük parasını ayırdım. Onu düşünmedim mi zannediyordun''!?
İki buçuk ay süren Amerika yaşamım hakkında bilgi aldıktan sonra, ?'Peki, senin hayatın nasıl geçti'' dediğimde: ??Kızlar sık, sık geliyorlar. Gülcan, sen gittikten bir hafta sonra evlendi. Kalabalık bir aile, Nasıl, olacak bakalım. Gülşen'e gelince, haziran içinde tatile girdiler, Beşinci sınıfı bitirdi ama gelecek sene orta okula gitmem diyor. Zorlamak da bir işe yaramayacak gibi. Hele eylülde okullar açılsın, o zaman belli olacak'' dedi.
??Halide abla, sık, sık uğruyor. Hatice hala da arada bir geliyor. İzmitli Hanife abla ve kızı Samahat'da geliyorlar. Benden havadis bu kadar. Haa, bir şey daha var. Sen gittikten sonra, havalar birden soğudu. Ben de salona soba kurdurup, yakacak odun aldım. Önce küçük odunları bitirdim. Büyük odunlar ise sobaya sığmadı. Benim de aklıma, sobaya sığdırmak bakımından, evsahibesinin odunlarıyla benim büyük odunları değiştirmek geldi. Çünkü onun sobası büyüktü. Biliyorsun odunluk, arka bahçede, Ben odunları değiştirirken komşulardan gören olmuş, senin odunlarını kiracın çalıyor diye yetiştirmişler. Kadın o zamandan beri benimle konuşmuyor. Bir de sen konuş, bakalım ne diyecek''? Dedi Bir de yazı gösterdi. Karaköy, Gümrük müdürlüğünden geliyordu. Baktığımda ?Malınız gümrüğe geldi, çekebilirsiniz' diyordu.
Ertesi günü, Karaköy Gümrükler md.lüğüne gittim. Gümrük vergisini ödedikten sonra depoya gittim ve bir küçük nakliye arabasıyla eve getirdim. Buz dolabını ambalajı ile bıraktık, elektrik süpürgesini açtık. İyi ki transformotor almışım. Çalıştırıp, yerleri süpürmek suretiyle gösteri yaptım. Elektrik süpürgesinin acayip sesini duyan yaşlı kadın, yukarıya kadar çıkıp, ?'nereden bu gürültü' ? dedi. Biraz da kızgın görünüyordu. O zamanlar, herkesin evinde elektrik süpürgesi yoktu. Yaşlı ev sahibesine de nasıl çalışacağını gösterdim. ? İstersen senin evini de süpürüverelim'.dedim. Razı oldu ve pek de memnun kaldı. Sonra da fırsattan istifade, odun hikayesinin gerçek durumunu anlattım. Yaşlı kadın, yanlış anlaşıldığı için eşimden özür diledi. N e de olsa eski, gün görmüş, İstanbul hanımefendisiydi. Artık aradaki buzlar çözülmüştü.

2. MÜRTED HAVA ÜSSÜ

.Artık, birliğime, 4ncü üsse dönmem zamanı gelmişti. Üs, Eskişehirden, Ankara-Mürted'e intikal etmişti. Daha ben Amerika'ya gitmeden önce, intikal emri gelmişti. O tarihten bu yana, mürted üssü tamamlanmış, ve birlik intikal edip yerleşmekteydi. Bu havadisi de, aynı hafta sonu , irtibat uçağı ile Yeşilöye gelip bize uğrayan komutanın emir subayı Necdet Yzb. dan almıştım. Hatta,'' biz Pazar günü ö.sonra Yeşilköy'den uçacağız, istersen, sen de gel'' diye teklifte bulunmuştu. Benim de canıma minnetti. Teklifini hemen kabul etmiştim..
Mürted meydanı üzerinde birkaç tur attık. Her şey yepyeni görünüyordu. Büyük bakım hangarları, ikmal depoları ve diğer binaların Damlardaki Kiremitleri parlıyordu. Piste indikten sonra uçak filo komutanlık binasına kadar seyrine devam etti. Pilot arkadaşlara teşekkür ettikten sonra, filonun arabasıyla, ikmal komutanlığına gittim.
İkmal komutanı, Alb. Osman Çıklabakkaldı(sonradan soyadını Özer olarak değiştirdi)., stok kontrol sb, halen Yzb. Ramiz, depolar subayı olarak da Tğm. Muharrem di. Astsb. arkadaşlarda değişiklik yoktu. Üssün intikali sırasında, en büyük uğraşı Stok Kontrol ve Depolarda çalışan arkadaşlar vermiş olmalıydı.

A. LOJMAN TAHSİSİ

Şimdi üs personeli için en büyük sorun kiralık ev bulmaktı. Çoğu insanlar, benim gibi, ailesini getirmemişti. Herkes ev bulalım, sonra, taşınırız düşüncesinde idiler.
Şimdi herkes lojman konuşuyor lojmanların dağıtılmasını bekliyordu. Hava Kuvvetler K.lığı, meydanı inşa ettirirken, personelin iskânını da unutmamış, en yakın iskân yeri olarak, Yenimahalle'de geniş bir sahayı seçmişti. Bloklar halinde hem subay, hem de astsubaylar için, binalar yaptırmıştı. Normal olarak, personelinin tamamına lojman yaptıramamış. Pilotlar başta olmak üzere, Kritik görevde çalışanlar düşünülmüştü. Bunları bir arada oturtmakla, görevde öncelik esası nazarı itibara alınmakla beraber, üsse taşımak da kolay olacaktı. Lojman tahsisinde en büyük rol üs komutanı ile, gurup komutanları ve maliyeci Bnb. Talat ipekte oluyordu.
Şimdi personel beklemede ve huzursuzdu. Kim lojman listesine girecek, kim girmeyecekti. Doğrusu şu ki, üs komutanı ile, ikmal-Bakım komutanını henüz tanımıyordum. İkmal komutanı ile Talat İpeği tanıyordum. Ben de ikisine giderek durumu anlattım. Ve diğerleri gibi beklemeye başladım.
Neticede üs komutanlığının lojman tahsis yazısı ve listesi çıktı. Listede benim de ismim vardı. Çok sevinmiştim. Hemen eşimle sevincimi paylaşmak istedim, mektup yazdım.
Lojmanlar, Yenimahallenin girişinde, sağ taraftaki sahada, kuzeye doğru uzuyordu. Binalar bloklar halinde yapılmıştı.. Her blokta iki giriş vardı ve beşer katlı, yani, onardan 20 daireliydi. O tarihlerde halen emir erleri kaldırılmamıştı. Hemen hizmet komutanı, devre arkadaşım Süleyman Tekin'e gittim. Bir emir eri tahsis etmesini söyledim. Maksadım, eşimi getirmeden önce, bana tahsis edilen dairenin kaba temizliğini yaptırmaktı. Düşündüğüm gibi yaptım. Sıra taşınmaya gelmişti. İstanbul'a gitmek üzere İkmal komutanından izin almam gerecekti. Zaten hangi göreve verileceğim henüz belli değildi. Dolayısıyla izin almam da zor olmayacaktı.
Nihayet lojmana taşınmış, ve yerleşmiştik. Karşı dairede, hizmet grup komutanı, Kd.Alb. Kamil Soyudal, eşi Ayten hanım, iki oğulları Cüneyt ve Cem oturuyorlardı. Kamil Alb. üssün en kıdemlisiydi. Sağlık sebebiyle uçuştan ayrılmıştı. Onlar bizden sonra taşınmışlardı. -Bizim üstümüzde, İkmal-bakım gurup komutanı, Kd. Alb. Zati Keskin, eşi Melahat hanım, kızı Aynur, oğlu Doğan vardı. -Onların Karşısındaki dairede ise Üs Komutanı Remzi Alb. vardı. Bizim altımızda Pilot Yzb. Mehmet(Deli Mehmet) Şimşek, annesi, eşi ve kızı, -karşı dairede Bakım Komutanı Yzb. İsmail hakkı Cebesoy, eşi Melahat hanım ve iki kızı oturuyordu. -İkinci katta ise, iki yedek subaylıktan geçme Tğm. Niyazi ve ailesi --karşısında oto bölük komutanı Bnb. İsmail Göçmen, eşi Sevim hanım, bir oğlu ve kızı Suna oturuyordu. -Birinci katta, İkmal komutanı, Bnb. Osman çıklabakkal,(Özer) eşi Melahat hanım, iki oğlu, bir kızı.(Müjde),- Karşı dairede ise Maliyeci Yzb. Talat İpek, eşi, bir oğlu bir kızı yaşıyordu. Binaların çevresi ve yollar düzenlenmiş ama henüz asfalt yapılmamıştı. Bu nedenle, yağmur yağdığı zamanlar, hep çamur oluyor, dolayısıyla merdivenler çamur içinde kalıyordu. Merdivenleri münavebe ile temizlemek de emir erlerine bırakılmıştı.. Biz emir erini evin içine almıyor, ev de iş yaptırmıyorduk. Ama bazıları evin içinde de iş yaptırıyordu. Evde iş yaptıranlar, bize sitem ediyorlardı. Bu durum hem askerler arasında, hem de aileler arasında dedikoduya sebep oluyordu. (Allahtan biz taşındıktan sonraki bir sene içinde bir kanunla, emir erleri kaldırılmıştı da rahat etmiştik). Artık merdivenleri temizleme işini sıra ile hanımlar yapıyordu. . Karşı dairedeki Ayten hanımla eşim iyi anlaşıyorlardı. İki arkadaş, çarşıya, pazara giderken çifte ayakkabı kullanıyorlardı. Asfalt yola yakın kasap dükkanı bulunuyordu. Çamurlu ayakkabıyı orada bırakıyorlar, temiz ayakkabıyı giyip, çarşıya , pazara temiz ayakkabı ile gidiyorlardı. Bu durum bir kış boyunca sürmüş, yaz geldiği zaman yollar ve çevre asfaltlanmıştı. Herkes de rahat etmişti.

02 Mart 2013 12-13 dakika 79 öyküsü var.
Beğenenler (1)
Yorumlar