Zorlu Dönemeçler-2-B8-5-6-2007-19-10-2007

05-06-2007
Bu sabah ?çarşıya çıkalım' diye tutturdu. ?'Hiç bir ihtiyacımız yok'' deyince, ?'Benim bazı şeyleri almam lazım''diyor. Bir yerlere, bilhassa İzmit'e gitmek istediği zamanlar, çantasını omzuna asıyor, evin içinde dolaşmaya başlıyor., Ama bu dolaşma işi saatlerce sürüyor. ?'Beni götür'' diye söyleniyor, tehdit bile ediyor. Oyalamak için her türlü gayreti gösteriyorum. Bazen arabayla, şöyle bi tur atıp getiriyorum. Bu arada naçar kalırsam Gülcan'a da telefon ediyorum. Bu defa ?'Haydi seni F.B.O. Evine götürüyorum'' dedim. Kabul etti. Piknik yerinde, ağaçların gölgesinde oturduk. Bir tost, birer çay sipariş verdim. Ancak onları yiyip, içinceye kadar oturabildik. Yaz gününde üşüyeceğini hiç akıl edemedim. ?' Üşüyorum'' deyince, bu defa Alışveriş merkezine götürdüm.. Beklerken çikolatalı tatlı istedi, onu da tam bitiremedi ya! ?'Sen otur, ben kantine gidip, bi şeyler alıp geleyim''dedim. Elimde poşetlerle döndüm. Kalkarken, kürdanlık ve peçeteliği çantasına koyarken gördüm. ?'Bunlar bizim değil'' diyerek mani olmuştum..
Eve gelip çantasını açtığımda, hayretler içinde kaldım. Kürdanlıkla, kağıt peçetelik çantasının içinde duruyordu. Ne desem boştu. Şimdilik yapılacak bir şey yoktu. Daha sonra, Ordu Evine giderken bunları götürüp iade etmeliydim.
Yine aynı gün, İzmit'e anneannesinin evine gitmek istediğinde, Gülcan'a telefon ettim. ?'Bize getir Yusuf ağabey'' dedi. Öğle yemeği yedikten sonra, arabaya bindik. Maksadım, Migros'a gidip Gülcan'lara bir şeyler almaktı. Migros F.B.Stadının önünde, cadde üstündeydi. Migrosun karşısında da Pasta, ekmek fırını vardı. Hava çok sıcak olduğu için, arabayı, fırının önündeki gölgeye koydum. ?Migros'a kadar gidelim' dedim. Kabul etmedi. Eşime, ?O zaman sen arabada otur, ben hemen gidip, geleceğim' dedim ve fırın elemanlarına tembih ettim.. Arabanın kapısını uzaktan kumanda ile kapattım.
Acele ile alıverişimi yapıp kasada para öderken. Fırındaki yardımcı delikanlı koşarak geldi. ?Albayım!, Hanımefendi düştü' dedi. Hemen koşarak caddenin karşısına geçtim. Eşimi bir sandalyeye oturtmuşlardı. Sol kaşından kanlar akıyordu. Çok yakın olduğundan hemen arabayla bahçeye getirdim. Yukarı çıkıp, alkol, pamuk ve Lasonil jel getirdim. Kanayan yerini silip temizledim. Lasonil sürdüm. Pazar olduğu için eczanelerin kapalı olduğunu düşünerek, GATA Acil servise götürdüm. Acil serviste muayene ettiler, film çektirdiler, Filme güvenemedikler için Tomografi istediler. Tomografi binasında, hiç bir görevli yoktu. yarım saat bekledikten sonra, tekrar kanama yapınca, Acil servise getirdim. O ara uzman gelmiş telefon etmiş, tekrar oraya götürdüm. Allahtan ki tekerlekli sandalye var. Tomografi çektirmek de epey zamanımızı aldı. Çünkü, Yasemin, istendiği gibi pozisyon alamıyordu ki! Netice Tomografi çekim işi bitti. Uzman, ?' neticeyi biraz sonra Acil Servise bildireceğim, siz oraya gidin'' dedi. Gerçekten, biz Acil Servise vardıktan beş Dakka sonra, Uzman önemli bir şey olmadığını bildirdi. Doktor yalnızca tek bir ilaç yazdı. Saat 1700 yi geçiyordu. Gülcan'a telefon ederek durumu ve onlara gelemeyeceğimizi bildirdim. Nöbetçi eczaneyi buldum, o tek ilacı alarak eve geldik
Yatarken de dizinde sıyrık ve morarma olduğunu fark ettim. Doktorlar da ben de farkına varamamıştık. Yine de Lasonil sürerek tedavi edecektim.
(Maalesef, evin içinde de birkaç defa daha düşmüş, kendisi çok zayıf -33kg- olduğu için bir kaç sıyrıkla atlatmıştı. Bu gibi şeyleri değil ama, önemli olduğu için, sırası gelince, diğer günlükleri, yazacağım)


20-09-2007
Bu gün Bülent - Gülşen yazlıktan döndüler. Aşağıya inip hem bariyeri açtım, hem de kendi arabamın park yerine, Bülent'in arabasının park etmesini sağladım.. Yukarı çıktığımızda, Karşılama sırasında, daha önceleri olduğu gibi, Kızını da damadını da tanıyamadı. Ama her misafire gösterdiği gibi, nezaketini elden bırakmıyor. Bazen tanıyor, o durumda da çok sevinçli, hayatından memnun görünüyor. Sabahtan yatağından kalktığında, ?'Gülşen ile damadın burada'' Diyorum. ?'Kim onlar'' Diyor. Tanıdıktan sonra da, Gülşen mutfakta iş yaparken, yanından ayrılmak istemiyor. Akşam olup TV.yi açtıkları zaman da ?'Ben yatacağım''diyor. Ve götürüp yatırıyorum.

18-10-2007 (TESADÜFLER- ACILAR)
Bu gün için, Yasemini bakım evine götürmeye karar vermiştik.. Bülent'le, Gülşen bu konuda beni ikna ettiler. Bülent'in eniştesi, E. Avukat Metin bey, Alzheimer hastası olan halasını da, aynı , bakım evine yatırmıştı. Halası orada rahmetli olmuştu. Fakat devamlı olarak bakım evinin temizliğinden ve hastalara olan ilgisinden bahsediyordu. Bakım Evi, Kartal Havacılar sitesindeydi. Hani şu Kemal Alb.dan satın alıp da kazık yediğimizi anladığımız Havacılar Sitesi! . Metin Bey de, Bakım evi sahibesini, tanıdığından dolayı, bizimle beraber geliyordu.
Gide, gide Havacılar sitesindeki bizim evin sokağına vardık. Tesadüfe bakın ki, Bakım evi, vaktiyle bize ait olan eve komşuydu. . Evin üzerine bir kat daha çıkmışlar, bakım evi şekline sokmuşlardı.
Bakım evinin sahibesi bizi çok iyi karşıladı. Hava güzeldi. Bahçede biraz oturduk. Sonra, bize bakım evini gezdirdiler. Üst kattaki iki kişilik odayı tercih ettik. Oda çok sade döşenmişti. İki yatak, iki gar dolap, iki komedin. Balkon ve yanında bir pencere vardı.. Aynı odada kalan kadının da çok konuşkan olduğu söyleniyordu.. Her katta, iki tuvalet, (müşterek) bir de TV.li oturma salonu bulunuyordu.
Her gün, bir doktor ve hemşire geliyormuş.. Hastalar tuvalete, yemeğe ve salona giderken muhakkak bir görevli kadın yanında refakat ediyormuş.!
Asuman hanımın hareketleri ve konuşma şekli, samimi ve içten gibi görünüyordu. Ama bazen de yapmacığa kaçıyordu. Annesi de aynı hastalığa yakalandığı ve onun sıkıntısını çektiği için, böyle bir bakım evi açmaya karar vermişmiş.
Bahçede oturup, pazarlığa giriştik. Asuman hanım bez masrafı hariç, 1.250.00 TL, istedi. Sonra Metin beyin hatırı için, 1.125.00 Tl.ye indi. Netice de,aylık 1.000.00 Tl. sına anlaştık. Yasemin de bahçede oturuyor ama, bizim konuşmalarımızdan bihaber bulunuyordu.
Asuman hanım, Oradan ayrılırken, ?'ne zaman isterseniz çamaşırlarıyla beraber, hastanızı getirebilirsiniz'' ifadesini kullandı.
Zaten bakım evine giderken, düşünceli ve suskundum. Odaları gezerken de, pazarlık yaparken de yüreğimde bir eziklik vardı. Asuman hanımla Sözlü bağlantı yaptıktan sonra, sanki yüreğime bir kor düştü. Giderken de dönerken de arabayı Bülent kullanıyordu. Dönüş yolunda ben kullansaydım, muhakkak bir kaza yapardım.
Metin beyi evine bıraktıktan sonra, biz eve döndük. Yemek yapıp her konuda beni dinlendiren Gülşen, Öğle yemeği için de sofrayı hazırladı. Sofrada, yemek mi yedim? Zehir mi yedim anlayamadım?.
Yemekten sonra, Gülcan ile Gülşen, Babalarından kalan dairelerinin ayırma işlemleri için, Bülent'le birlikte Ataşehir'e, tapuya gittiler. Biz yine evde yalnız kaldık. Yasemin yorulduğundan, cam önünde, koltukta uyuyakaldı. Kendimi, içimdeki yangınla, büsbütün yalnız hissettim.
Kafamda, düşünceler, kalbimde umutsuz acılar ve sızılar vardı alternatif arayışlar ve düşüncelere daldım. Nadire ile Makbule'yi düşünüyorum. Gelseler, bizimle birlikte otursalar!? Ama onlar, muhakkak nisan ayında köye giderler,. Ekime, kasıma kadar, köyde işleri bitmez.. Dolayısıyla, olmaz. Gülbin aklıma geliyor. Nasıl olsa, kocasından boşandı, yalnız yaşıyor. Ama o da Bodruma yazlığına gider herhalde! Zaten, üç-dört senedir ne o bizi aradı, ne de biz onu.! Kocasından ayrıldıktan sonra, çektiği acı ve sıkıntılara ortak olamadım ki! Diyorum. Dolayısıyla, onu da olmazlar hanesine yazdım.
Bir alternatif olarak da, Kapıcı Mustafanın eşi, Fatma hanımı düşündüm. Pek becerikli ve cevval birine benzemiyordu ama sakin ve ağır kanlı bir insandı. Ben, çarşıya - pazara gideceğim zaman, çağırdığımda gelirse, Yaseminin başında beklerdi!
Gerçekten bu ara bankaya gidecektim. Telefon ettim. ??Çamaşır asıyorum, 15 Dakka içinde gelirim'' dedi. Misafiri ile birlikte geldi. İçeri aldım. Yaseminin karşısına oturdular. Eşim dalmıştı, gözünü açtı. Adeti veçhiyle, ??Kim bunlar ?'' diye sordu.. Gözü pek tutmadı. ?' Bu Fatma hanım, Mustafanın karısı, ben bankaya gideceğim, senin yanında kalacak' dedim. ?'Ne olur, beni yalnız bırakma, yarın git'' demez mi!? Kadınlara birer şeker tuttum. Mecburen kalktılar. Giderlerken Fatma hanım, ?'Ne zaman isterseniz gelirim'' dedi. Daha sonra kocası Mustafa ile de görüşüp olurunu aldıktan sonra biraz rahatladım.
Bülent'le Gülşen, Akşam yemeği için Gevherlere söz vermişler. Dolayısıyla, arabayı park yerine bıraktıktan sonra, minibüsle oraya gitmişlerdi.
Yasemin ile çok az akşam yemeği yedikten sonra yattık. Bir müddet sonra daldı. Ben de yatakta, içimdeki sızıyı unutmaya çalışarak, ??Atatürk, Atatürk'ü anlatıyor'' kitabını okumaya devam ettim. Bir ara, Gülşenlerin geldiğini duydum ama. Yatak odamız kapımız kapalı olduğundan, kalkıp, konuşamadık 19-10-2007
Netice itibariyle Yasemini bakım evine göndermemeye karar vermiştim. Ama içimdeki yangın, zaman, zaman azaldı. Zaman, zaman da alevlendi. Geceleri acıktım diyen eşimi sanki kaybetmişim de bulmuşum gibi sevindiğim zamanlar da oldu. Kahvaltıdan sonra, cam önüne koltuğa oturttum. Ayaklarını, iki koltuk arasına koyduğum plastik koltuğa uzattı. Küçük sarı battaniyeyi üzerine örttüm Uyku hali devam ediyor. O devamlı soran, unutan, tekrar soran Yasemin yerine, zaman, zaman güzel gözlerini açıp bakan, sakin Yasemin geldi. Acaba, bakım evine yatırmak isteğimizden haberi vardı da, hislerini mi saklıyordu? Veya, Bülent'in kardeşi, Dr. Barbaros'un ?Alzheimer ilaçlarını kesin, bu yaştan sonra faydasından çok zararı olur, yalnız, kalbi için Moneket, ruhsal durumu için Cip ram verin' tavsiyesine uyduğumuz için miydi bu sakinliği?
Nerdeyse hergün?'Burası bizim ev değil, Beni evime götür''diyen, ?'olur' 'dediğim zaman, ?'Şimdi beni rahatlatın'' diye memnun olan, Bir bahane uydurup ?'götüremem''dediğimde, kıyameti koparıp, her türlü şiddet hareketlerine girişen, küfürleri sıralayan, yüzüme tüküren, ?'Ben seni adam sanmıştım, gözüm seni görmesin, ne sen benim semtime uğra, ne de ben senin semtine uğrayayım''diyen canlı, hareketli, fakat sıkıntılı, ter içinde kalan, elleri titreyen, gözleri şişek çakan, şakak damarları şişen Yasemini arar gibiyim! ?'Halsizim, üşüyorum, sakın beni yalnız bırakma, sakın beni bırakıp bir yerlere gitme' diye yalvaran Yasemin var karşımda. Baktıkça içim paralanıyor.
Gülşen de, Bülent de ?'Mantıklı ol! Sen kendi kendine yeter bir insansın!'' v.b. gibi tavsiyelerde bulunuyorlar ama nafile. İçimin yangınından haberleri olamaz ki?! Netice de Gülşen, Asuman hanıma telefon etti. ?'Bir müddet bu işi ertelemek istiyoruz'' diyerek, her ihtimale karşı, açık kapı bırakmak istedi.
Gülşen ile Bülent öğle yemeği yemediler, Ablasını da alarak, tapuda ayırdıkları dairelerinin vergi işlemleri için gittiler. Saat 1500 civarında eve döndüklerinde Gülşen'e sordum. Annenin durumundan şüpheleniyorum. Acaba, verdiğimiz Cipram az mı, yoksa çok mu geliyor? Barbaros'a sorsak mı.'? Gülşen de, Barbaros'un depresyon geçiren annesi ve kız kardeşi Gevher için ön gördüğü miktarlardan bahsetti. ?20mg+20 mg. Alıyorlar' dedi.
Bir anda, ilacın prospektüsü aklıma geldi. Okuduğuma göre günlük azamî doz 3X20mg.dı. Yine de tereddüt geçirdiğimiz için Dr. Barbaros'a sormak durumunda kalmıştık.

13 Nisan 2013 10-11 dakika 79 öyküsü var.
Yorumlar