Zorlu Dönemeçler-2-B9-7-10-2008-10-10-2008
DOKUZUNCU BÖLÜM
KARA GÜNLER
07-10-2008 Salı
Kahvaltıyı geç yapıyoruz. Ne de olsa, Gülşen erkenci, ama Bülent biraz geç kalkıyor.
Kahvaltıdan sonra, Salı pazarına gidip geldim. Eskisi gibi acele ederek ter içinde kalmıyorum. Aldıklarımı yerleştirdikten sonra, öğle yemeği yedik.
Gülşen pazarda dolaşmayı, ve evden kalabalığı seyretmeyi çok severdi Onun tutkusuydu. Bülent de ona takılırdı. ?Pazarın fotoğrafını çekelim, büyütüp duvara asalım, Ankara'ya gittiğimizde, seyredersin, hasret giderirsin' derdi.Saat 15.00 civarında, pazara gitme sırası ona geldi. ?'Şöyle bi dolaşıp gelirim'' diyerek gitti. Annesini cam önüne oturtup, mutfağa gittim. Yerleştirmek istediğim birkaç Pazar malı daha kalmıştı.
Telefon çaldı, Açtım Gevher!, Yasemin teyzesini sordu, sonra Gülşen' ile konuşmak istedi. ?'Pazara gitti, istersen ağabeyini çağırayım''dedim. Akşam yemeğe gelecekler mi? Diye sormak istiyormuş. Konuşurken maalesef başım salona dönüktü. Hemen yakınımda, küüt diye bir ses ve feryat duydum. Baktım Yasemin, oturmakta olduğu koltuktan kalkıp, sehpaların ve yemek masasının bulunduğu yere kadar gelmiş yerde yatıyor. Telefonun bulunduğu yerle, düştüğü yer arasında iki adımlık mesafe vardı.. Sesi duymuş, Bülent de yetişti.
İkimiz beraber, Yasemini kaldırdık ki yerde kan vardı. Bülent baktı, kan başından geliyordu. Anlaşılan dengesini kaybetmiş, başını sehpaya veya üzerinde bulunan, NATO'nun simgesi olup, hatıra olarak bana verilen, kaidesi mermer, kendisi tunçtan yapılan , aslan heykeline çarpmıştı.
Bülent, ılık su, havlu, pamuk, sargı bezi ve Bepanten istedi. Allahtan ılık su vardı. Hemen getirdim. Başının kanlarını yıkadı, kuruladı, saçlarının arasından, yaralı yeri buldu, ilaç sürdü ve sardı. Biraz yürütelim dedik, feryat, figan, topallıyordu. Bacaklarını, ayaklarını kontrol ettim, Yara, bere, morluk gibi hiç bir şeye rastlayamadım, Ama yürürken çok acı duyduğu belliydi.
Bana kalsa böyle bi durumda paniklerdim, elim, ayağıma dolaşırdı. Bülent soğukkanlı davranıyordu. Hatta, hastaneye götürmeye bile gerek görmedi. Ama Dr. Kardeşi Barbaros'a sordu. O da gerek görmemişti. yatağına zorla yatırdık. Netice olarak çok üzülmüştüm. Yatağa bağlı kalmıştı. Her zaman hareketli olan, evin içinde nereye gitsem benim peşimden gelen Yasemin, şimdi yatağa esir düşmüştü.
Gülşen, Pazar dönüşü, annesinin durumunu öğrenince, çok üzüldü. Keşki pazara gitmeseydim diye hayıflandı durdu. Ben de keşke, Gevher telefon etmeseydi dedim, ama hayıflanmalar , olanları değiştirmiyordu!
Yasemin yatağa esir olunca, tuvalet problemi doğdu. İsteği üzerine, Bülent ve Gülşen'le tuvalete götürdük ama, feryat, figan ve küfürler eşliğinde....
Artık yemeğini yatağında yedirir olmuştuk. İştahı da kesilmiş, fazla bi şey yiyemiyordu.
08-10-2008 ÇARŞABA
Sabah, biraz kahvaltı yaptırdıktan sonra, peklik çektiği için, Dr. Deniz bey'i aradım, ilk seferinde ulaşamadım. Bir kaç defa denedikten sonra nihayet yakaladım. Durumu anlattım. Hem üzüldü, hem de nazik karşıladı. Fleet'in şırıngalısını tavsiye etti. Eczaneye gittim, alıp geldim. Fazla bir değişiklik olmadı. Hasta bezi kullandığımız için, idrar probleminde onu değiştirip yenisini takıyorduk ki bu işlemi bile feryat, figan, küfür ve zorlukla yapabiliyorduk. Hem biz üzülüyor, hem de kendisi acı çekiyordu.
09-10-2008 PERŞEMBE
BU gün Dr. Deniz bey'i tekrar aradım, Hem teşekkür ettim, hem de peklik için ilaçlardan netice alamadığımızı , ne yapmam gerektiğini sordum. günde üç öğün, yemeklerden sonra, tam ölçek Duphaluc vermemi' söyledi. Biraz ateşi (36.8) olduğunu söylediğimde, ?Halen normal sayılır, 38.5 derece olduğunda haberim olsun' dedi.
Bu arada, Bülent'de Kardeşi Dr. Barbaros ile irtibat halindeydi. Barbaros'a göre, hastaneye götürmeye gerek yoktu.
Öğle ve akşam yemeklerini, yatağında, çok az ve zorlukla yedirebildim.
Yaseminin, gündüzleri, yatak odasında yatmasını hiç içime sindiremiyordum. Hem kendisi, yalnız kalacak, hem de bizim için başında beklemek, tuvalete götürmek zor olacaktı. Bu nedenle, Bülent'e mekanik bir hasta yatağı almamız gerektiğini söyledim. Bülent Bilgisayar başında uzun süre araştırma yaptı. Hasta yatağı satan ve kira ile veren firmaları buldu. Bir liste halinde çıkardı. Kiralıktan ziyade, yenisini satın almayı tercih ettim. Kullanılmış yatağı ne ben isterdim ne de Yasemin.
Nihayet Romet firmasıyla 900.00Tl. ye anlaştık. Yarın için, getirip kuracaklarına dair söz verdiler
10-10-2008 CUMA
Yasemin, bütün gece, inledi durdu. Her uyanışta yüreğim cız ediyordu. Doğru, dürüst uyku uyamadık. Öğleye doğru, karyola ve yatağı, ayrı, ayrı ambalajlarda getirdiler. Teknik eleman'lara, karyolayı salona kurdurdum. Yatak hem ortopedik, hem de aynı kılıf içinde, üç parçalı duruyordu.. Karyolanın baş ve ayak tarafları, bir kolla yukarı kalkıyor, aşağı inebiliyordu. Bu durumda, yatak da karyolaya uyum sağlıyordu. Ayrıca karyolanın kenarları, hastanın düşmemesini veya, kolayca yere indirilmesini sağlayacak şekilde, hareketliydi, inip, yukarı çıkabiliyordu.
Bülent, kayınvalidesini, yatak odasından, kucağına aldığı gibi yeni yatağına taşıdı. Ben de yatağın hemen yanındaki, uzun kanepede yatacaktım. Hiç olmazsa, gündüz de gece de yalnız kalmayacaktı. Sanki gönlüm biraz daha rahat gibiydi.
Saat 22.00 ye kadar sesi çıkmadan yatıyordu, ama o saatten sonra, her beş dakikada bir feryatla uyanıyordu. Ben de yanındaki kanepeden kalkıp, yüreğim yana, yana onu teselliye çalışıyor, neresinin ağrıdığını soruyordum. Hiç bir yerini göstermiyor ama feryadına devam ediyordu. Nerdeyse sabaha kadar feryatları sürmüştü. Allahıma şifa vermesi için yalvarıyordum. Sabaha doğru sustuğu için ben de dalmışım. Bir saat ya uyuduk, ya uyuyamamıştık.
🙂
ne zor günler..okudukça devamlı içim yarılıyor..
kaleminize beğenimle Yusuf Bey.
selamlar, saygılar