40.Yıl Hesaplaşması
Gece ...
Islak ıslak toprağı öpüyor bulutlar
Şehveti az , biraz mağrur
Eylül yağmuru ...
Öyle hengame bir aşk ki
Yer gök inliyor
Dinliyorum .
İçimde inadına bir huzur büyüyor
Ben büyüyorum .
Korkmuyorum artık gökgürültüsünden
Büyüdüm yılların beşiğinde
Ben bugün kırk oldum anne ...
Zaman tünelindeyim kendi içimde
Hassas bir terazide yolculuk
Ne mutlu bana
Verecek hesabım yok kendime .
Evet ;
Yanılgılarım çok
Ama pişmanlığım hiç yok .
Büyüyorum yanlış - doğru ikileminde ,
Gidiyorum bildiğim med-cezirde ...
Utanmalı mıyım
Duru pınarlar akarken önümde
Yıkandıysam yangınlarda .
Yanmadan özden sevilmiyor
Gözle sevilen de bana yetmiyor anne .
Bildiğin yolda kaybolmazsın diye bir kural yok ki ;
Yitiyorum an an kendimde ...
Korkmalı mıyım ?
Düşüp ateşe yanmışlığım çok
Yanık izim hiç yok .
Yanlışa sapmadan
Doğru zor bulunuyor
Ben yanmaktan korkmuyorum anne .
Her hata ; bir çakıl taşı olup girdi cebime
Ve her biri ağırlaştırdı
Doğruya yaklaştırdı
Kavak yelleri esen başımı .
Bugün kırk yıllık aklımla
Hala yanlışa kafa tutuyorum ,
Mükemmellik benim harcım değil
Ben insanım nacizane ,
Kusursuzluk kaygım yok
Faniyim ben , Tanrı değil anne .
Olduğum benle yetiniyorum
Beğensen de , beğenmesen de ...
Rutin şeyler de var elbette hayatımda .
Mesela ;
Zeytinsiz kahvaltı yapmıyorum hala
Beceremiyorum elma şekeri yemeği
Yapıştırmadan burnuma .
Ve bu yaşımda edepsizlik yapıyorum ,
Ön sırayı kapmak için kaydırakta ...
Onyedimdeki gibi
Bir duble rakıda yalpalıyor,
İkincide yıkılıyorum ...
Yarım saat kimseyle konuşmuyor ,
Küskün çocuklar gibi suratımı asıyorum
Yeni uyandığım zamanlarda ...
Eriyen mumla oynamaktan da vazgeçemedim
Nasıl kızardın bana .
Bugün hala ,
Bisiklet tepesinde akrobasi yapıp ,
Düştüğüm zamanlarda ağlıyorum .
Babamın koynunda uyuyorum (rüyalarımda )
Günahlarını alsam boynuma
Gider mi cennete ? .
Belki bir asır oldu göçeli ,
Belki bir dakika
Ne önemi varki zamanın ,
Çetelesini tutmuyorum
Düşündükçe içim kor ,
Acıyorum derinden .
Dün kaybetmişcesine sıcak boşluğu
Ben onu hala özlüyorum
Yarımım anne ,
? Ben varım ya ? desen de bana
Yalnızım anne .
Boyum kadar büyüttüm ,
El kadardı çocuklarım . .
Bilmem gücüne gider mi ,
Senin bana öğrettiklerini unuttum ,
Doğru ya da yanlıştı
Muhasebesini yapmadım.
Annelik cömertliğiyle
Kendi bildiklerimden veriyorum
Hala dik kafalıyım anne ...
Çok şey öğretti yaşam bana
Sıtkım sıyrıldı zaman zaman
Ama ;
Keçi inadım var ya ,
Pes etmedim asla .
Öğrendiklerim bohçamda ,
Öğreneceklerim yolumda ,
Kırk yıllık bu bedende
Büyüyorum ,
Çocukluktan sıyrılamıyorum anne .
Bu gece
Eylül mateminde ıslanan
Ve yağmura yenik düşmemek uğruna çamura yatan
Kırk yaşında bir çocuk oldum ben .
Bir sen yoksun , bir de babam yanımda .
Hadi babam mazeretli ,
Başucunda mermer bir taş ,
Üzerinde bir yığın toprak var .
Ya sen neredesin ?
Büyüsem de , çocuğum
Sana ihtiyacım var
Tutup kolumdan
Çıkartsana çamurdan anne ...
11 Eylül 2009 / Melle
Harika bir duygy seli
ve
Çok güzel bir çalışma yapşısın itiraf edeyimki bir ara ben yazayım dedim böylesi bir hesaplaşma şiiri beceremedim....
Tebrikler.
bu arada şiriniz bir dharidkaydı....!
sizin kaleminizin kesipte akıttıgı her kan bize bir hayranlık bir duyarlılık verecekse biz cesetler görmeye razıyız ...!
severek dinlediğim bir siirdi.. kalemin susmasın
öyle bir ayna tuttun ki şair yüzüme,
ben o aynadaki yansımayı görmemek için kaç zamandır gözleri kapalı dolanıyordum biliyormusun?
soluksuz bıraktın yine...
demindeydi, tebriklerimle...