Açıkta Eylenen Tekneler İçin
İçimde eski zamanlardan kalma
güzel bir adam vardı
sahilde incinmiş bir kadının adını
hüzünle ardı ardına andı
mevsim yaza çalmış nergislerin
kokusunu rüyalarından aldı
özlemek mi bunu henüz bilmiyoruz
şalın geldi aklıma
eski bir rüzgara gidiveren şalın
kim önce sırtını döndü hayata
kılı kırk yaran bir yaşamaktan vaz geçti
limanda balık yolu gözleyen kediler
önce hangisine yanaştı da merhamet
usul usul uzaklaştı içimizden
ama birisi oltanın ucundan aldığı balığı
azat mezat maviliklere bıraktı
sanmam unutsun yırtılan yanağının acısını
el kadar lokma için ölüm yolcusu
kadın gitti adam gitti balık gitti
kedi bir başına öylece kala kaldı
kim bilir belki açtı sarhoştu uykusuzdu
kucağına zıpladığı ihtiyar balıkçı
hayat daha bir çok önemsiz ayrıntının olduğu
o limanda bir süre daha öylece durdu
deniz kudurdu köpek uludu Ay gölgesine düştü
duvar diplerinden sıyrılmış sarmaşıkların
kedi tüylerine sarıldı kırkı çıkanlar
şimdilerde sağalmış yaralarımla asude
bir başıma kaldığım kelepir dudaklarımın moruna
üşüştükçe üşüşen kelimelerimi topluyorum
çok çok iki kadeh koyuyorum masanın iki uzak kıyısına
iki köz iki buz iki yürek ayracı olsunlar diye
unutmam mümkün değil unutman mümkün değil
bunlar benim öğütülmüş zamanlarım bunlar benim
yaşamak diye diye cebelleştiklerim
ateş suyuyla harmanlayıp yüreğime meneviş çektiklerim
İzmir/Urla Özbek Köyü' nü anımsattı, kutlarım, güzeldi!
Kondüktör bana aldırmadı. Şehirler arası bir trene yanlışlıkla binmişim. Fark etmedim İstanbul-Edirne arasında gidip geldiğini. O gölete gelmeden ufak bir rampa var dedi. Orada atlarsın. Sabahın alacasında atladım. Biraz sürülmüş tarla toprağı biraz mısır biraz olgunlaşmış kavun-karpuz kokusu ve Savaştan kalma viran bir köprünün kokusundan geçtim.
Rüzgar uğulduyordu. Dipleri hazırladım. Durgun serin suya salladım. Kazıklara bağladım zilleri taktım. Çıktım bir yamacın tepesine oturdum. Sigaramı sardım. İnsanoğlu işte sizin şiir gibi sessizliği özler. Gözlerimi zillere diktim. Kendi kendime ortadaki zil çalmalı dedim. Şiir yanılgılar olsa da olmasa da var nasıl olsa bir kaç dize yazılacak avucunuzdaki balığın solungaçları kan akıtarak açılıp kapanacak o kan solucan kokularıyla parmaklarınıza bulaşacak ama şiir işte canımızı acıtır yani bir şekilde acıtır yani isteseniz de istemenizde ayrılıklar yaşansa da yaşanmasa da bu hüzün hep var olacak...
O sabah güneş doğdu. Saramış sonbahar yapraklarının rengine vurdu. Yanılmışım tabii. Ortadaki zil çalmadı. Zaten hangi aşk dört dörtlüktür ki. Sağdaki zil çaldı...Gittim misinayı toplamaya başladım. Derken orta büyüklükte bir sazan göründü. İğne dudaklarının kenarındaydı. O sabah yüreğime ne dokundu hala bilmiyorum. O kadının beni ne diye aldattığını da bilmiyorum. Şiir bazen böyle bilinmezliklerle doludur. Büyülüdür belki de...
Balık avucumdaydı. Yıllardır yakaladığım balıkların gözleriyle göz göze gelmedim. Ama o sabah ne olduysa avucumda yatanla göz göze geldim. O kadın benim bu tarafımı görseydi bırakır mıydı sorusu aklıma takıldı? Tüm keyfim kaçtı. Gövdesini yeniden göletin suyuyla ıslattım. Usulca bıraktım dünyasına. O da usulca kıvrılıp gitti...Ama her kadın yazılan her dize gibi usulca bırakıp gitmez. Gidişi depremler mi yaratır bilinmez...Kadın da bilmez yani kadın yahu ben geride ne bıraktım diye de düşünmez...Gider...
Bir daha ava çıkmadım...Şiirde bir şey var...Bana sabah sabah bu kadar yazdırdığına göre...
Önder Yılmaz okumak, şiir okumak. Tebrik ederim. 🍀
"sanmam unutsun yırtılan yanağının acısını" acıyı kim unutabilir, ki unutmamak adına ön dişleri sıkarak çıkıyor belki de 'acı'. Kaleminiz eksik olmasın, yüreğinize sağlık.
Kadın /adam/kedi /balıklar Bir de tabii ki şiir ,
İyi şiirler okuyorum bu sayfada;
Kutlarım .