Acının Yamacında Büyümek
Tam senin gittiğin saatte,
Vurdum kendimi meçhulün yollarına,
Yokladım yüreğimi el yordamıyla,
Harlıydı,
Başım yüce dağlar kadar karlıydı.
Artık aldırmıyordum yarınsızlıklara,haksızlıklara,
Hafiftim, grinin firarında beyaz bir bulut gibi.
Hafiftim, göçmen bir kuştan düşüp gökte süzülen tüy gibi.
Hafiftim, son sözümü söylemiş gibi...
Süzülüyordum hava boşluğunda.
Sahi başka bir çocukluk var mı geçerken uğrayayım?
Oniki yaşlarına coşkularımı salayım.
Uçurtma uçurayım,topaç çevireyim.
Bez bebeklerim yok ortalıkta!
Oturup acının yamacına büyümeyi bekledim.
Acının adı anne,annenin adı acıydı.
En çabuk bu anne büyütüyor çocuğunu.
Gençlik ise firari bir rüya.
Vurdum kendimi kendi ruhumda
Davulun sesi artık uzaktan da hoş gelmiyordu.
Kendimi buldum mekansızların mekanında,
Sophi bir şarkı dilimde,
Döndüm tennuresiz semazen gibi kendi etrafımda...
Acılar insanı pişirir, yoğurur... Ve sonra şair eder işte böyle... Acısız yarınlara canım benim. Kalemin daim olsun...Sevgimle...