Adam
Herkesin bir babası vardır
Elbet benim de vardı.
Var mıydı yok muydu tam tarif edemiyorum
Esmer, ufak tefek, güzel gözlü bir adamdı.
Rakıyı severdi, şarabı da severdi.
Çok okurdu
Bozkır’ın Tezenesi’ ni çok dinlerdi
Yazısı inci gibi
Bakışları hiç görmeyecek gibiydi.
Çayı ve kahveyi ayrı sever
Bir kendini sevmezdi
Ondan mıdır nedir hayatı hiç sevmedi
Beni de çok sevmedi gibi.
Ama geçen yine rüyamda gördüm
Orada çok seviyordu beni
Elimden tuttu,
Uyandım
Eli elimdeydi sanki.
Bu hüzün böyle devam etti
Babamın bize küçükken aldığı çilekli dondurmayı hatırlamakla…
Bir anda geldi gözümün önüne
Yaşayamadığım çocukluğum
Ve yaşamış sayarcasına geçirdiğim üç beş topal an.
Yağmur yağmış, çam kokmuş.
Toprakta yürüyormuşum.
Hiç tanımadığım birine olan güvenimle,
Avucumda babamın sıcak ve-maalesef ona hiç çekmemiş- ince parmakları,
Zifiri bıyıkları, aydınlık gözleri, takım elbisesi
Şimdi yanımdan geçti
Sanki…
Evet babacım
Ölümünle de bir şey anlattın bana
“Boş ver evladım hep kendi yoluna bak” der gibi.
O çok sevdiğin çayı son gecende içemediğini öğrendiğimden beri
Vazgeçtim çoğu şeyden.
Hep bir şeyler istiyormuş gibi sanki…
Üzülme al benden de o kadar.