Adı Olmayan Teşhis
satırların ulaşılamayan ucuna
şairin mürekkebinde bile takat yok
devanın sönük bir mum edası ise
yakmak için yanmak olan oyun
işin aslıysa gizli bir oyukta
tek hecenin durgunluğuyla
dile bulaşan mahurluğun
takvimleri sırasıyla perçinlediği
hani şu avuçlar da çizilen dua bulutları yok mu
sözlerin sema'dan deva yağmurunu aradığı
işte o düşmeyen yağmurun kurak toprağıyım
ve ne gariptir, işitmediğim sesinin verdiği soluğa muhtacım
hele deli gözüyle aranmış coğrafyalarda
hasret ayazı vurmuş kaldırım taşlarına
durmaksızın silikleşen adımlarını sorarken
meşkinin şu darp eden yoksun tavırları
hangi sözüme işlenmiş mahkumluk mintanı
ve gözün ufuk hapsin de yavaşça yitense
yine gözün, o saklı tuttuğu yaşı
incecik bir sızının kavurduğu hasatla
değirmen olmuş bakışta elek elek arayışında
yelkovanın bir türlü olmayan akrep visali gibi
şu yarın sözüne seni iliştirme hissi
şu bahtsız umut yolculuğunun
kim bilir kaçıncı hanındayım şimdi
yudumların dizginlenmeyen şiddetinde
kim bilir kaçıncı düşe haykırışım
olmayan bir teşhissim işte aşk dilinde
çünkü adın bile yoksun bir bulvar ömrümde
hiç bulamadığım senin
yokluğuna yitip giden