Ağız Dolusu Gün Kırıkları

gamzelerimin dehlizlerinde yokluğun uyur,
düşlerimde yaşattığım kırlangıçlar.
bazen bir rüzgar bazen bir yıldız olur,
cesedimi ezip geçerken gidişin,
ağlarım.
boğulur denizler,
dağların sensizliğe bakan sarp yamaçlarında.


dalgaların kıvraklarına bırakıp gittin sesini
vurgun yiyen,
bakışlarıma gizledim kimsesizliği
adını kazıdım,
martıların yakamoz suretine
ben sen koktum,
günahlarımda yargılarken kendimi


dört yanım uçurum,
ellerim kalbine giden yol olsa da
tutarken seni incitmekten korkar(d)ım
yolun sonunda yine sen olduğun halde,
neden ..
söyle neden bu kırıklar?


mavisi eksik şiirlerimin yırtılan köşelerine
şimdi adımızı yazıyorum...
kahrolası bir ayrılıktır payımıza düşen
haritalardan silinmiş kentlerin
yılgın çığlıklarında


bilirim;
kabuk bağlamaz artık parmaklarım
şahdamarım böyle kanarken ..
...yar
söyle, nerde kaybettik bizi
geri getirmiyor uzayıp giden yollar...


martı kanatlarına asarken düşlerimin kayıp ilanlarını
hangi şehir(e) sürgün edildi o kahve gözlerin (!)


her aşk sancısında
aynı lokmanın acı izi var dudağımda
aynı sessizlik ve aynı soğukluk
buz tutmuş gecenin karanlığına inat,
her yalnızlığın diz çöküşü
kalbimi yaralayan
ve beni gün ışığına çıkartmayan.
bu yüzden her yangın sonrasında kilitlenen
ağız dolusu gün kırıkları...

26 Aralık 2012 20 şiiri var.
Beğenenler (4)
Yorumlar