Ağu Çıkarması

deniz yakın

uzak tepeden bakışım

seçebiliyorum

kıyıdaki çürük ahşaplar iskelenin


koltuğunu hazmedememiş zihinlerin liderlik sevdası uzak

güzelliğine düşkün güzellerin görmek istemediğim çirkinliği uzak

ve fakat medyadayım yine

kahvem zehir gibi bu sabah


çağ ile çığ arasında

kulağına doğru fısıldasam

duyabilir misin beni

dokunmayan yılanların ferahlığı yüzümdeyken

inanabilir misin bana adem


sen yine de avazımın yükseldiğini var say

gümbür gümbür oturuyorum

herkes içiyor denize bakıp bakıp lavaboya gidiyor

önümden geçmeyen kalmadı

ağum nasıl ayan olmaz bu durumda şaşıyorum

lavabonun üç kulaç gerisinde

beni yüzümden yakalasınlar diye bekliyorum


kahve yemen’den değil zengin işi

fiyakam ve tiril tiril ceketimle

yüzüm acının hissini veremiyor adem

deniyorum


neyi okuduğunu hazmedemeyen ölmek istemez

kimin içindeki zehre kimse inanmaz

kahve kırda burjuva kırda

kaşane kurmuş yeşiline külah geçirip doğanın

lavaboya mazlum geçmez hasta geçmez

zehir bilir arifler geçmez

ve fakat herkes bakar yüzüme geçer

belki rehavetin bakışları algılatamıyor beni

belki de deniz

kendimi kandırıyorum


mazlumların hakkı için

hayatın kıyısını görmek isteyen gözlere kırılabilir iskeleler kur adem

ondan öncesi samimiyetsiz süslü ve yarım

sabahın altısında gelmeliyim buraya

altı günde yaratılanı hazmetmek için uyandır beni

ve çağır meryem’i dağıtsın kendini bütün kadınlara

nasıl gebe kalabildiğini erkeksiz


dünya da bir havva gibi değil mi adem

sarhoş eder adamı

ben de olurum

sevdası sisim olur göremem

artık vakit

körlüğümün çukurunu sivri bir nazarla açmanın vakti

zehrimi falezlerinden başlayıp

iskelesi çürük kıyıların haykırışı yapmanın vakti

görün beni buradan düşüp düşüp her gün ölüyorum

buradan düşüp düşüp bir gün siz de öleceksiniz

diye

avazımı ağzımda kanırta kanırta bağırtmanın tam vakti

..

25 Ağustos 2019 34 şiiri var.
Beğenenler (1)
Yorumlar