Ah-ı Yâr

Yollar
Ayaklarımı uzaklıkların U dönüşsüzlüğüne dolayan
Çözülmez
Kara büyülü kör bir çingene düğümü
Diz kapaklarımı söküp koparıp
Düşe kalka koşmalarımın kemik kaymalarından
Yıkıla yakıla gelmek isterim sana
Boynuna ilmek ilmek intiharların asıldığı ölümlerin
Sırat geçidi keskinliği dayanır
Deli bozması aklımın
Geri kalan yarımyamalaklığına
Yırtık libasını
Derisi yüzülmüş tuz sağanağı bedenine yamayan
Çırılçıplak bir yalnızlığın
Ayaz ortası üşümüşlüğüne soyunur
Kerpiç duvarlar arasında
Üzeri kersek topraklarla örtülü özlemlerim
Parçalanır
Bölünürüm
Sol yanım dinlemez beni
O hep senden yana
Geri kalan yanımı sarıp yarımlığıma
Yine de sana
Sana yürürüm


Eldesiz işlemlerde
Kalansız çıkarımların adıdır 'Epik Aşk'
Yâ da
Çizgisi tırnaklarına akmış
Kader batağı avuçlarında
Düşer korkusuyla sıkıca tuttuğun bir kor topuyla
Su üstünde yürümek
Topuğu çatlak, yalınayak
Dudaklarında
Söylenilmemişliğin sezeryan kesiği sancısıyla kıvranırken
Büyük ünlü uyumlu arakada bırakılmışlığın
Ünsüzlüğün çığırtkan ağdalı yasını tutar
Yüzünde gecekondu yerleşkesi
Protez tebessümlerinin ruhsatsız ağıdı


Şimdi
Senli rûyalarımı özlüyor
Uykularımın girilmezliklerinde nöbete duran gözlerim
Gurûba sarılı yepelek bir tene yasaklı dokunulmuşluğun
Diz çökmüş
Boyun bükmüş tövbekârlığı
Kirli ellerimin teneşir beyazı bezinde
Rahvan koşan saf kan taylar asılır
Kesilmemiş kan irin bulaşığı göbek bağından gecelerime
Muhacir yüreğimin
Ayağı tozlu nalçak bedevi medeniyetinde
Gitmeler gelmeler katar katar
Sarsak bir terzi yamağı işgüzarlığıyla
Paçası katlanan dilimden
Sökülmez astarı tersyüz edilmiş sorular
Soramam
Yâr
Ah Yâr
Ay-Yâr
Ağ- Yâr
Varlığı varlığıma kâr
Yokluğu nihayetimin şehâdetine karar
Söyleyiver bir hele
Bu zamansız hicret kime
Hangi yereye
Nereye
Hasretini koparıp göğsümden
El kokulu gurbetlere sallayarak
Gözü yaşlı mendilimi yolcu ederim de
Yine de varamam
Yaranamam sana
Sen sıla olursun gidene pervasız
Ben gurbet kalırım kendime ıssız
Ve de
Yalnız